| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 39 milletvekilinin, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3519) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 07 .04.2021 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu torba yasa meselesi çözülemez bir meseleymiş gibi çerçevelendi ama her soruna bir yasa çıkarılabiliyor, bunun da çözülebileceği açık, burada bir irade koymama tercihi olduğu da çok belirgin.
Şimdi, bu torba yasanın içerisinde vergi var, güya destek var, hapishanelerde kişisel mahrem alanının tamamen ortadan kaldırılması var, ne ararsanız var. Şimdi, buradan sağlıklı bir tartışma yapılması mümkün değil. Şunu söyleyelim: Bir kere, açık ki yani torbanın ortasına sıkıştırılmış olan... Başında birtakım ekonomik şeyler var, sonunda birtakım ekonomik şeyler var, tam ortasına da esasen Adalet Komisyonunda görüşülmesi gereken, hatta hiç teklif dahi edilmemiş olması gereken 2 tane madde sıkıştırılmış. Bir adım ötesi, Türkiye'deki her hanenin içerisine birer kamera yerleştirmek. Hiç kimsenin mahrem alanı kalmayacak mı ülkede? Kimse kişisel olarak ayrı, sizin gözlemlemediğiniz bir şey yaşayamayacak mı ülkede? Oraya mı gideceğiz? Biri bizi gözetliyor! Şimdi, bu özel hayatın gizliliği meselesi ekonominin içerisinde yaşanıyor olan o ağır sıkıntının da temelinde yatan anlayıştan kaynaklanıyor. Bu toplumun birlikte yaşayabilme kültürünün gelişmesi ancak ve ancak güvenle oluşabilir. Birbirimize güvenemeyeceğimize dair bir anlayışla tamamen güveni yıkacak olan adımları ardı ardına atıyorsunuz. Nerede güven? Dolayısıyla, maddelerin içine sıkışmış olan, torba yasanın tam ortasına sıkışmış olan o 2 maddenin geri çekilmesi gerektiği çok açık.
Şimdi, gelelim ekonomi meselesine. Ben, hakikaten bir genel gerekçe açıklandığı kanaatinde değilim. Yani bu torba yasaya niye ihtiyaç oldu eğer hiçbir sıkıntı yoksa ekonomide? Yani her şey bu kadar iyiyse neden bir torba yasa tartışıyoruz? Eğer 3 liralık bir artış için tartışıyorsak burada harcanan bu vakte yazık olduğu kanaatindeyim. Şimdi, neden ihtiyaç olduğunu siz anlatmadınız ama muhalefet vekilleri anlattılar, ben de tekrar edeceğim bir kısmını. İkinci sorunumuz da hiçbir etki analizi yok elimizde. Yani ilk 5 maddede caydırıcılığı artırmak için, tahsilat sorununun aşılabilmesi için birtakım düzenlemeler var, faiz yüzde 5'ten yüzde 15'e çıkıyor. Mesela, bunun etkisi ne acaba, hakikaten caydırıcı olacağını biliyor muyuz? Bu etki analizlerini niye yapmıyoruz biz? Neden böyle rastgele devam ediyoruz? Veya kurumlar vergisini yüzde 20'den 25'e artıracağız, sonra 23'e düşüreceğiz. Bunun etki analizi yapıldı mı yoksa birileri "Biraz artırsak iyi olur, bir yerden vergi toplamamız gerekiyor. Önce bir 5 yapalım, sonra 3'e düşürelim." mi dedi? Bu etki analizleri sağlıklı karar verebilmek için gerekiyor. Hepimizin ödediği vergilerin nereye harcanacağına dair bir karar veriyoruz burada. Bu kararın sağlıklı tartışılabilmesi için etki analizlerinin yapılması gerekiyor. Şimdi, etki analizi yapılmadığı zaman birtakım duygusal değerlendirmelere sıkışıyoruz ama böyle yasa yapılmaz ki. Böyle yasa yapıldığı zaman zaten sorun çözülmez, seneye tekrar benzer bir torba yasa gelir, onu da tartışırız. Bir iktisatçı olarak hakikaten büyük üzüntü duyuyorum çünkü bunca öğrenci yetiştirmiş bir bilim insanı olarak Türkiye'de bu kapasitenin olduğunu biliyorum; var, insan kaynağımız var. Bu etki analizlerini yapabilecek durumdayız. Yapmamayı seçmek, siyasi bir tercih.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yapılmadığını nereden çıkardınız?
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Nerede, hani? Görmedik. Buyurun, o zaman getirin. Buyurun, getirin. Varsa yapılmış olan, biz memnun oluruz, buyurun, getirin.
CAVİT ARI (Antalya) - Yapılsaydı sunardınız.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Şimdi, ekonomik buhran yaşanıyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Neden?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hatibi dinleyelim lütfen.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Neden bir ihtiyaç olduğunu... Sanırım AKP yapacak etki analizlerini. Yaptıysanız, paylaşırsanız memnun oluruz.
Şimdi, ekonomik buhran var.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Neden var?
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Yani "Büyüdük." deniyor ama kim büyüdü? Türkiye yoksullaşmış vaziyette. Bu veriyi tekrar edelim: Son on dört yılın kişi başına en düşük millî gelirine gelmiş vaziyetteyiz. Ya, isteğimiz tarihe göre karşılaştırma yapmayalım. Türkiye'de bir yoksullaşma var mı, yok mu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yok.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yok.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Peki, siz "Yok." diyorsanız sizin açınızdan olmayabilir.
2007 yılının altına düşmüş olan bir ortalama millî gelir var. Dayanakla konuşuyorum, veri söylüyorum. Bu verinin yoksullaşma olup olmadığına dair değerlendirmeyi belli ki teknokratlar rahatlıkla yapabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Peki, bu büyüme bir maliyetle gelmiş mi, gelmemiş mi? Yeterli istihdam yaratarak işsizlik sorununu çözmüş mü? 10 milyon 700 bin kişi işsiz şu anda Türkiye'de, 10 milyon 700 bin kişi. Çözmemiş. Peki, bu gelir böyle çok artmış da insanların borca ihtiyacı azalmış mı? Öyle bir şey de olmamış. 2019 yılında KOBİ'lerin bankalara borcu 615 milyar liraymış, şu anda 860 milyar lira. Yani bu bir buçuk yıllık süre içerisinde KOBİ'lerin bankalara borcu yüzde 24 artmış. Ekonomi yüzde 24 büyüdü mü? Peki, vatandaşın borcu ne olmuş? 2019'da 590 milyar liraymış, bugün 850 milyar lira; yüzde 27 artmış vatandaşın borcu. Yani ne pahasına o büyümenin yaşandığı gerçeğini de ortaya koymak gerekiyor.
Son bir nokta daha, dendi ki: "Başka ülkeler büyümedi, biz büyüdük, daha ne istiyorsunuz?" Şimdi, açık ki Türkiye'de güçlü bir sosyal devlet ihtiyacı var, bütün dünya bunu tartışıyor. Pandeminin en net ortaya koyduğu, zamanın ruhunu yansıtan temel değişim burada yatıyor. Sağlık sisteminin kamulaştırılması gerektiği, bunların hak temelli alanlar olduğu dolayısıyla özelleştirilmiyor olması gerektiği, aynı zamanda da devletin kendi eliyle ekonomiyi kapattığı koşullarda özellikle bir gelir güvencesi veren dayanışmayı göstermesi gerektiği çok net ortay çıktı bütün dünyada. Peki, Türkiye büyümüş olmasına rağmen, hani dendi ya: "Başka ülkeler küçüldü ama biz büyüdük." Büyüdük ama o büyüyen millî gelirin içerisinden doğrudan nakdî gelir desteği oranı yüzde 1,1. "Millî geliri küçüldü." diye anlattığınız ekonomilerde küçülmüş olan millî gelirin içerisinden verdikleri gelir desteğine baktığınızda bize benzeyen ekonomilerde yüzde 3,6. Bize benzemeyen, daha zengin ülkelerde yüzde 12'lere ulaşıyor. Yoksul ülkelerde yüzde 1,6, orada bile Türkiye'den yüksek. Yani büyüdüysek o zaman bu büyümeden halkın ortaklaşacağı güçlü bir sosyal devleti kurmak siyasi bir tercihtir, kurmuyorsunuz. Bu getirilen yasa teklifi de esasında bu düzeni devam ettirmenin yasa teklifi. Diyor ki: Ben kısa çalışma ödeneğini kaldırdım, artık herkesi ücretsiz izne mahkûm edecek bir düzen kurdum, şimdi o ücretsiz izne mahkûm ettiğim milyonları artacağı koşullar içerisinde 47 lira değil 50 liraya mahkûm edeceğim ve diyor ki: Bir analiz yapmadım, bilmiyorum, KOBİ'lerin nasıl etkileneceğine dair bir öngörüm yok ama zaman içerisinde vergi planlaması yapabilecek beceriye sahip büyük şirketlerin "Ya, iki sene sonra düşecek bu vergi, ben ona göre planlama yapayım." diyebileceği koşullarda KOBİ'leri iyice zor durumda bırakayım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Böke, toparlarsanız...
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Son cümle.
Yani diyorsunuz ki: Esasında biz var olan düzene dair siyasi tercihlerimizde ısrarcıyız. Biraz önce söylediğim büyümeye rağmen işsizlik yaratan, büyümeyle birlikte yoksullaşma yaratan, büyümeyle birlikte derin bir borçluluk yaratan düzeni devam ettirmenin torba yasasını getirmişsiniz. Ya, bu, Türkiye'nin yaralarına pansuman dahi olmayacaktır ve burada bu konuyu bir tartışma zemininde konuşamıyor olmamız... "Ödevinizi yapmamışsınız, dayanaksız konuşuyorsunuz." İşte, veriler ortada, bunlar üzerinden konuşalım. O etki analizlerini tekrar ediyorum Başkanım. Yani buraya gelen yasaların -bu Komisyon müthiş bir birikime sahip- bu etki analizlerinin tartışılıyor olması gerekiyor yoksa yüzde 23 mü olsun, yüzde 27 mi; bilmem, ne fark eder, kim biliyor etkisinin ne kadar değişeceğini?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyorum.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Ben teşekkür ediyorum.