KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, aslında geçen gün de bu durumu konuştuk, maalesef yine aynı durumla karşı karşıyayız. Aslında, dün akşam muhalefet şerhi üzerine okurken, çalışırken de böyle bir durumla karşı karşıya kalabileceğimizi de tahmin ettik en nihayetinde çünkü sürekli farklı bakış açıları burada, bu şekilde...

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Ama yani böyle bir durumla karşılaşmanız mukadder burada çünkü biz bunları kabul edemeyiz yani Hüseyin Bey.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Ama Sayın Başkan size şöyle söyleyeyim, müsaadenizle sadece şunu söyleyeyim: Mesela, örneğin, Balkan Türklerinin yaşadığı katliamlara ilişkin birçok okuma yaptığımızda gerçekten insanın tüylerini diken diken eden durumlarla da karşı karşıya kalabiliyoruz. Maalesef ki savaş her zaman kazanının haklı olduğu bir kumar, maalesef ki bu durum her zaman da böyleydi.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Hüseyin Bey "savaş" diyorsunuz, burada meşru müdafaa var, otuz yıldan beri işgal altındaki bir Karabağ söz konusu.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Karabağ'ı karıştırma.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkanım, müsaadenizle, şöyle: Bakın, Balkanlardan girip sadece farklı bir bakış açısının ne demek olduğunu size anlatmaya çalışacağım.

Şimdi, tabii, aslında uzun uzun yazmıştım birçok kaynaktan Balkan Türklerinin uğradığı katliamlara ilişkin, hepsine girmeyeyim ama şunu okuyayım: Mısır'ın ünlü şairi Ahmed Şevki katliamları anlattığı şiirinde şu sözlere yer veriyor: "Yeryüzü yetmedi onlara, dar geldi ve gökyüzüne gömdüler şehitlerini." Aslında, biraz araştırmama sebep olan da özellikle bu kısımdı, bu şiirdi. Şöyle söyleyeyim: Tabii, birçok İngiliz tarihçi de, Avrupalı başka tarihçiler de bu durumu birçok kaynakta anlatmış. Yine, bir başka İngiliz tarihçi Walter Alison Phillips "Üç gün boyunca şehrin sakinleri bir vahşi çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakıldı. Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı, kadınlar ve çocuklar öldürülmeden önce işkencelere tabi tutuldu. Katliam o kadar büyüktü ki Kolokotronis kapıdan hisara kadar atının ayaklarının yere hiç dokunmadığını söyledi. Şehirdeki Yunan zaferinden sonra yol kenarları cesetlerle doldu, kadınların ve çocukların bulunduğu Müslüman kitleleri yakınlardaki dağlarda sığır gibi doğrandı." diyor. Kolokotronis, Yunan tarihinin en önemli, en büyük kahramanlarından biri olarak kabul ediliyor. Kendisinin yazdığı anılarında da 32 bin sivili katlettiğini kendisi de yazmıştır.

Şimdi, peki, sadece Tripoliçe'de mi bu katliamlar yapıldı? Mora Yarımadası'nda hiç mi Türk yaşamıyordu o dönemde? Türkiye'ye mübadeleyle gelen Balkan Türkleri neden hep Filibe, Kavala, Selanik, Florina'dan geldi de Atina'dan gelmedi? Çünkü orada dört yüz yıla yakın yaşamıştı bu topluluk.

Yine, başka bir tarihçinin, İskoç tarihçinin, onun da anlattıkları tabii dehşet vericiydi: "Mermiler ve kılıçlarla yaralanmış kadınlar kaçmak umuduyla denize koştu, bu sırada kasten vuruldular, kollarında bebekleri olan annelerin kıyafetleri çalındı ve tek gizlenme yeri olan denize koştular, suda çömelirken insan olmayan tüfekli askerler tarafından vuruldular."

Yine, o dönem çetelerin yaptığı katliamlar birçok farklı kaynakta tane tane anlatılmış. Olayların başlamasından önce Yunanistan'da tahmini olarak yaklaşık 50 bin Türk yaşıyordu, eğer oradan mübadeleyle gönderilmeselerdi, katledilmeselerdi orada belki 2,5 milyona yakın bir nüfus olacaktı çünkü ülkenin her tarafına yayılmış bir durumdaydılar. Ancak bu katliamlar, örneğin, Yunanistan'da resmî tarihte hiçbir şekilde geçmez Sayın Başkan, hiçbir şekilde geçmez. Yani, dolayısıyla, birilerinin farklı bir söz söylemesi, birilerinin farklı bir pencereden bazı şeyleri aktarması bir yere düşmanlık olarak addedilemez. Evet, bazı noktalarda ortaklaşabiliriz, bazı noktalara farklı pencerelerden bakabiliriz ama bu demek değildir ki... Hani, birileri bize tutup da işte ülke düşmanlığı, yok... "Ülkeye karşı sürekli siz düşmanlık yapıyorsunuz." şeklinde yorumu asla kabul etmiyoruz. Evet, farklı açılardan bakıyoruz ve uzlaştığımız noktalarda, ortak olduğumuz noktalarda da birlikte de söz kuracağız ama bazı noktalarda farklı bir bakış açısıyla bakıp farklı bir değerlendirme sunduğumuzda da Sayın Başkan, istirham ediyorum, gerçekten bu durum bizi hiçbir şekilde... Hani, ortak yaşam iradesine bir katkı sunmaz. Sürekli bu tarz ithamlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu durumu kabul edemeyiz. Bunu biraz anlatmamın sebebi çünkü daha önceden okudum ve bu şekilde bir muhataplıkla karşılaşacağımızı da tahmin ettik. Hayır, kesinlikle, Fatma Başkanımın da söylediği gibi orada yaşanılan ne sivil katliamları ne de zulmü asla kabul etmiyoruz ama aynı zamanda da farklı bir bakış açısından farklı fikirler de beyan ediyoruz, tamamıyla budur. Bu sebeple de bunu da vurgulamak isterim.

Teşekkürler Başkanım.