KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Hocam, sunumunuz için teşekkür ediyorum. Zaten bu önerge verenlerden birisi de benim. Ben kendimi de tanıtayım, Prof. Dr. Hasan Kalyoncu; ben de hidrobiyoloğum.

Şimdi, bizim istediğimiz ve araştırma önergesi vererek bu Araştırma Komisyonunun kurulmasında istediğimiz şey aslında sizin söylediğiniz en kötüsü, en kötüsüne karşı alınacak önlemler.

Şimdi, devlet planlama yaparken gelecek planlamalarında kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yapar. İklim değişikliğinde de yani böyle seneye değişecek gibi bir durum söz konusu değil, yavaş yavaş bir süreç var ama kısa şeye baktığınız zaman otuz yıl içerisinde çok şeyi değiştirebilecek. Yani alınacak önlemleri değiştirebilme şansımız var. Onun için en kötüsüne göre hazırlanmamız lazım. Sunum, bu zamana kadar tam istediğimiz şeyi yani bundan önce ne oldu; işte, iklim değişikliği nasıl geliyor; ne olacak; dünya durumu falan, Türkiye bizi ilgilendiriyordu. Kısaca özetlediniz, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, geçen bir harita geldi, o haritaya itiraz ettim, Sayın Bakanım da tam sorumu sordurmamıştı.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi sorun Hasan Bey.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, sizin verdiğiniz haritayla tam ters bir harita geldi. Nüfus yoğunluğuna göre yapmışlar haritayı. Orada göçü de almamış, sıcaklıktan meydana gelecek göçleri de katmamış, çok farklı bir harita. Özellikle, Güneydoğu Anadolu'da su problemi yok, kuraklık yok; Akdeniz'de de yok; İstanbul, o taraflarda vardı. Sizinkinde meteorolojik verilere göre yapıldığı için çok güzel bir durum var.

Şimdi, fındık üzerinde yaptığınız çalışmalar gerçekten güzel. Şimdi, aslında bu çalışmaları siz tarım veya ziraat mühendisleriyle, ziraat hocalarıyla falan beraber ortak yapabilseniz çok müthiş şeyler çıkabilir çünkü İzmir tarafından örnek verdiniz, Antalya ve İzmir tarafında meyve yetiştiriciliği değişecek. Niye değişecek? Meyvenin, ülkede yetişen birçok meyvenin meyveye dönebilmesi için kışın belirli bir soğukluğu yakalaması gerekiyor. Eğer o soğukluğu yakalamazsa o meyve vermeyecek. Ülkenin de yapması gereken şey şu: O meyvenin yerine farklı bir meyve, orada yetişecek meyve. Bu, On Birinci Kalkınma Planı içerisinde bizim de teklifimizle beraber var aslında. Aslında sizin söylediğiniz bu Konya Ovası'yla ilgili mevzu da var. İklim değişikliğini öngörerek ona göre tarımda ürün desen değişimi... Yani, mesela Konya'da suya ihtiyacı olan bitkilerin bir an önce kaldırılması gerekiyor, kuru tarıma geçilecek ve bunu da yapabilmenin yolu çok basit, hemen de yapılabilir yani çiftçiye onu ektirmeyebilirsiniz. Desteklenen ürünle beraber çiftçi kazanacağı paraya bakar. Mesela, orada şeker fabrikaları falan var. Bunları da planlayarak başka yörelere taşıdığınız zaman hiçbir problem oluşturmaz. Mesela, bunun yanında şey de var Sayın Hocam, millî parklar. Birazdan Millî Parklar Genel Müdür Yardımcısı herhâlde soru-cevap kısmında... Şimdi, onu da ben oraya soracaktım. Burada bizi dinliyor, beraber olsun. Şimdi, millî parklarda bizim endemik bitkilerimiz var, endemik alanlarımız var. Yani, bu meteorolojik değişimler, iklim değişikliğine bağlı olarak buralar çok daha fazla etkilenecek. Bunların içerisinde çoğu tıbbi aromatik bitkiler var. Bu konularla ilgili, Hocam, bir çalışmanız var mı? Benim sorum bu. Yani, bu, özellikle mikroklimalarda yetişen endemik türlerle alakalı çünkü iklim değişikliğine bağlı olarak bizim büyük bir ölçüde tür kaybımız olacak yani genetik kaybımız da olacak. Bunların korunmasına yönelik de zaten önlemler alınması gerekiyor.

Şimdi, yine sizin bu iklim değişikliği öngörünüze bağlı olarak Türkiye'de istilacı türler de değişecek, patojenler de değişecek, hastalık taşıyan vektörler de değişecek çünkü az önce anlattığınız gibi sıtmanın Türkiye'ye gelişi gibi çevre ülkelerden -mesela, şu anda Karadeniz'e Batum'dan giriş var- gene istilacı türler gelecek. Şimdi, hava şartlarında sıcaklık artışı canlıların tamamında, hayvanlarda da üreme dönemleri, ömürleri, bitkilerde filizlenme durumları, bunların hepsinin üzerinde müthiş değişiklikler yapıyor ve buna adaptasyon sağlayacak bir yapı oluşturmamız gerekiyor yani bu Komisyonun amacı da bu. Aslında bunun yanında bir de su var. Suyu nasıl kullanacağız? Şimdi, yağış olduğu müddetçe -ben onu söylüyorum sürekli- yağış varsa suyu tutabiliyorsanız susuz kalmazsınız. O yağan yağmuru tutabilecek yapılar, mesela, şimdi, Tarım ve Orman Bakanlığının yer altı barajları uygulaması var, işte, yer altı sularına enjeksiyon yapabilme durumları da olabilir. Fakat burada da dikkat edilmesi gereken husus; kirli suyu yer altına basarsanız bu sefer hepten ortalık karışacak, temizleme imkânı da kalmayacak. Bunların hepsine dikkat etmek gerekiyor.

Hocam, onu diyorum, özellikle şimdi, bu millî parkların, dediğim gibi mikroklimalar ve ağaç florasında da değişim oluyor yani onda da sıcaklığa bir bağlı değişim olacak. Sayın Bakanımı, Turizm Bakanlığıyla ilgili çağıralım, dinleyelim neler yapıyorlar diye söylemiştim, siz de konuya girdiniz, çok iyi oldu. Türkiye'de turizm tamamen değişecek. Sıcaklığın yanında bir de turizm alanlarında sizin verdiğiniz haritaya göre de zaten su sıkıntısı olacak. Mesela, bunda da Türkiye'de şöyle bir şey var, onu da son zamanlarda dile getirmeye başladılar; deniz suyu arıtımı. Deniz suyunu arıtarak tatlı su elde edilebilir. Benim de iki sorum var: Bir, enerji maliyeti; iki, atık tuzu ne yapacaksınız diye. Onu da "Denizlere yollarız." diye bir cevap var. O zaman deniz ekosistemini de tamamen öldürecekler. Bunun için bu ikisi, son çare yani susuzluktan öleceğiniz zaman deniz suyu arıtımına gidebilirsiniz ama öncesinde böyle bir şey yok.

Çok teşekkür ediyorum Hocam, çok sağ olun.