| Komisyon Adı | : | (10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Levent Kurnaz'ın, iklim değişikliği ve sonuçları, iklim değişikliğine uyum ile Türkiye'nin iklim projeksiyonları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .04.2021 |
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Öncelikle çok teşekkür ediyorum sunumunuz için. Sabahtan almıştım böyle zevkli bir sunum yapacağınızın haberini. Kızım öğrencinizdi Boğaziçinde, fizik dersine giriyormuşsunuz; "Dersleri de çok keyifli geçer." dedi.
PROF. DR. LEVENT KURNAZ - Sağ olun.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şimdi kendisi üniversitede hoca, sizin gibi. Dolayısıyla, ben çok teşekkür ediyorum; gerçekten tam bir öğleden sonra saati, uykumuzu açacak şekilde, çok güzel bir sunum gerçekleştirdiniz.
Şimdi, tabii, anlattıklarınız aslında çok haklı. Özellikle Türkiye çok uzun yıllarını müzakere süreciyle didişmekle geçirdi; işte "Annex I'den çıkalım, II'den çıkalım." derken; "ek-1, ek-2" derken bugünlere gelindi. Ve şu anda Türkiye için aslında söylenilen şey, hani, bir iklim eylemsizliği şeklinde tanımlanıyor ne yazık ki. Sizin bu tanımladığınız kötü senaryoda da aslında bu iklim eylemsizliğinin maliyetini çok ağır yaşayacak gibi görüyoruz.
Tabii, bizim ülkemizde özellikle de son yıllarda Batı'dan gelenlere karşı ciddi bir direnç var; işte, son çıktığımız İstanbul Sözleşmesi gibi, Paris Anlaşması'nı imzalamamak gibi sürekli bir direnç gösteriyoruz Batı'ya karşı.
Ben şunu sormak istiyorum: Sizce, Paris Anlaşması olsa da olmasa da, imzalasak da imzalamasak da Türkiye'nin, ülkemizin koşullarına özgü iklim politikası ne olmalı?
PROF. DR. LEVENT KURNAZ - Şimdi, şöyle bir şey söyleyeceğim...
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu kötü koşullarda...
PROF. DR. LEVENT KURNAZ - Tamam, okey.
Şöyle bir şey söyleyeceğim: Burada bizim açımızdan önemli olan şey -Hocam hep diyor ya Türkiye'nin özel koşulları- biz bu özel koşullarımızın ne olduğunu dünyaya bir bağırmalıyız. Bizim özel koşulumuz Türkiye'deki 4 milyon küsur Suriyelidir. Türkiye'den başka sınırlarını açıp bu kadar milyon Suriyeliyi içine almış olan bir tane ülke var mı? Bir tanesi ellerini cebine atıp "Gelin bu konuda biz size yardım edelim." diyorlar mı? Ama iş gelince "Şunu azaltın, bunu azaltın, işte şuradan vergi alacağız." Herkes hazır... Tamam, bunun için öncelikle biz diyeceğiz ki arkadaş, bak, biz burada... Bütün bu Suriyeli göçmenlerin hepsini birebir iklime bağlamak zor ama ana çıkış noktası iklimdir onun da, Suriye'deki kuraklıktan kaynaklanmıştır köylülerin şehre göçüp orada bir hareket başlatmaları. Biz bütün bunlarla savaşmak zorundayız. Artı, Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla zarar görecek noktada bulunuyor dünyada. Yani Norveçli, İsveçli, Alman bize gelip bunu anlatmasın, ben bıktım artık bunlardan, bunu bir kabul edin önce. Türkiye'nin özel koşulu dediğimiz... Bizim iklim değişikliğinin sonuçlarıyla savaşmamız gerekiyor. Yani bütçemiz 100 kalemse, bunun 90'ı bu Komisyonun çıkartacağı şeylerdir, uyum sağlayacağız bu işe. 10'uyla eğer mümkünse daha fazla rüzgâr yatırımı yapalım, güneş yatırımı yapalım ama bizim suyumuzu tutmaya para harcamamız lazım, tarıma para harcamamız lazım. Bütün bu iklim göçleri bunun üstüne eklenecek, onlara karşı ne yapacağız, nasıl davranacağız? Bunun politikasını geçirmeye, önceliklerini belirlemeye... Politika bu çünkü, yani kapımıza 45 milyon Etiyopyalı geldiğinde "Biz ne yapacağız şimdi?" diye düşünmek politika değildir, o kriz yönetimidir. Politika, bunlar gelecek, bunu biliyoruz, on sene sonra ne yapacağız, bunu belirlemektir. Onun için sizler buradasınız, onun için oy verip size güveniyoruz.
Oldu mu?
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.