| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. A. Banu Ergöçmen, Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlkunr Yüksel ve Ahmet Sinan Türkyılmaz'ın, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet araştırmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .04.2021 |
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim.
Öncelikle, ben, sunumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, veriye ulaşamadığımız uzunca bir dönemden sonra hâlâ bu verileri yedi yıl geçmesine rağmen kullanıyoruz söylemlerimizde ama ben söylediğiniz birkaç noktanın üzerine tekrar basarak bazı sorular sormak istiyorum. Örneğin "2014 yılından yedi yıl geçse de hâlâ güncelliğini koruyor." demeniz bence çok kıymetli çünkü burada, araştırmada yaptığınız, kullandığınız ve sonuçta elde ettiğiniz veriler aslında, bugün, kadına yönelik şiddetin neden engellenemediğini bize çok net ortaya koyuyor. "Bunu yaparken Türkiye'de temsil edilen kent, kır hane halkıyla, geniş bir çalışma alanıyla yapılmış yani bugüne kadar dünyada yapılan en kapsamlı çalışma." dediniz. Bunu şundan dolayı önemsiyorum: Birileri diyor ya "Bu sözleşme bizim geleneklerimize, bizim kültür yapımıza uygun değil." Aslında, bu araştırma İstanbul Sözleşmesi'nin tam da gelenek ve kültür yapımıza ne kadar uygun bir şekilde hazırlandığının çok somut bir göstergesi. O nedenle de ben bu çalışmayı gerçekten çok önemsiyorum, kamu ve akademi iş birliğiyle yapılıp tarafsız olması da son derece kıymetli. Mesela yine, burada şunu söylediniz: "Başvuru kararı çok zor alınıyor." Oysa şöyle bir algı var, diyorlar ki: "Ya, en ufak bir tartışmada kadın hemen karakola gidiyor, uzaklaştırma talep ediyor." Yani bu söylemlerin aslında ne kadar havada, boş, anlamsız ve hiçbir veriye dayanmayan söylemler olduğunun da son derece önemli bir ifadesi olduğunu düşünüyorum. Yine, kadınların haklarını bilememe noktasında çok önemli, maalesef, kadınların haklarını sosyal medya aracılığıyla arıyor olması da içinde bulunduğumuz nokta anlamında üzüntü verici.
Son olarak da çözüm önerilerinde örneğin, bakım hizmetine atıfta bulunmuşsunuz, o günden bugüne, biz, maalesef -milletvekili olmamıza rağmen hatta Bilgi Edinme Kanunu'ndan yararlanmamıza rağmen- kamudaki kreş sayılarıyla ilgili hiçbir veri elde edemiyoruz. Dolayısıyla, o günden bugüne azalma olduğunu biliyoruz ama resmileştiremiyoruz. Mesela, burada çok ciddi bir geriye gidiş var. Yine, eğitimde toplumsal cinsiyet kavramının müfredattan çıkarılması şiddetin, toplumsal cinsiyetin yani kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikten kaynaklandığını zaten biliyoruz, bu anlamda bir geriye gidiş var. Yine, yapılmış çalışmalar güvenlik güçlerinin, kolluk görevlilerinin hâlâ kanunları uygulamada, bilme noktasında sorun yaşadıklarını çok net ortaya koymuşsunuz. Aslında, özetle, siz, bu çalışmada uygulamada yaşanan -bizim de her fırsatta dile getirdiğimiz- ve bütüncül olması gerekliliğinin bir resmi sonucu olmuş. Ben buradan yola çıkarak Şenol Hanımın sorusunu soracağım: Gerçekten siz o günden bugüne kadına yönelik şiddetin her geçen gün artmasını ve uygulamada bu kadar açık ve güzel çalışma olmasına rağmen hiçbir şey yapılmamasına mı bağlıyorsunuz yoksa İstanbul Sözleşmesi'nin bu toplumun geleneklerini bozduğu, bize uygun olmadığı için mi bu şiddetin arttığını düşünüyorsunuz? Sahayı bilen biri olarak sizin gözlemleriniz son derece kıymetli.
Teşekkür ediyorum.