KOMİSYON KONUŞMASI

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Efendim, kısa değil yani kısa olmayış nedeni de şu: 4 sunum var, 4 sunumla ilgili ikişer dakika konuşsak zaten etti...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Nevzat Bey size söz sırasını verdi.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani ben soru soracağım. Yani tarımla ilgili konuşmayacağım, direkt iklim süreciyle ilgili söyleyeceklerim.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Değerli arkadaşlar, yani burada tabii...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tabii, tarımımızın sorunları çok fazla.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - ...kendim aslında ben sunum yapmaya kalkarsam her konuda benim bir çalışmam var...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tabii, tabii, evet.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - ...ama burada mühim olan soru soralım açıklığa kavuşması için.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, ben de katılıyorum.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Konuyla alakalı olsun, mesela, DSİ'nin konusunu buraya sormayalım veya başka bir kurumun orman ve su konusunun sorusunu.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani benim direkt ilintili oluyor, biliyorsunuz direkt nokta atışı benim sorularım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Nokta atışı, tamam efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şimdi, her şeyden önce ben de tüm Tarım Bakanlığımızın bürokratlarına çok teşekkür ediyorum değerli sunumları için. Aslında sunumlara baktığımız zaman tarımımızın hiçbir sorunu yok, iklim krizi için Tarım ve Orman Bakanlığımız her tür şeyi yapıyor diye düşünebiliriz. Şimdi, bunun iki boyutu var, tarım sorunlarına hiç değinmeyeceğim yani tarımımızın içinde olduğu sorunlar belli. Fakat ben özellikle Tarım Bakanlığımızın sunumlarında şimdi birtakım strateji eylem planlarından söz ettiniz, ben sunumlarda not aldım. Biri, Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı, diğeri Ulusal Kuraklık Yönetim Strateji Belgesi Eylem Planı, bir de Türkiye'nin İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı var. Şimdi, bunlarla ilgili izlem ve değerlendirme raporlarınız var mı, öncelikle bunu merak ediyorum. Tabii, aslında projelerden söz edildi ama hani projelerin çıktıları, değerlendirmeleri, toplanan veriler neler? Aslında bizim Komisyon olarak daha fazla onlara ihtiyacımız olacak diye düşünüyorum.

Şimdi, Tarım Bakanlığımız aslında ödevlerine iyi çalışmış, gayet güzel projelerini de geliştirmiş, tarımı desteklemek adına belki iklim krizinin etkilerini hani daha az ülke olarak hissetmemiz açısından ama şimdi baktığımızda, mesela, Tarım ve Orman Bakanlığının Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesindeki uyum stratejileri neler, bununla ilgili birtakım çalışmalar yapılıyor mu? Aslında Tarım ve Orman Bakanlığımızda, tabii, şöyle diyelim isterseniz: Belki tamamen Tarım ve Orman Bakanlığına kalsa bu işler iyi yürüyecek ama farklı bakanlıkların Tarım ve Orman Bakanlığının alanlarını ilgilendiren konularda yaptıkları çalışmalar iklim krizini tetiklediği gibi tarımsal üretimimize de ket vuruyor.

Şimdi, NASA biliyorsunuz 18 Ocak 2021'de bir rapor yayımladı ve Türkiye'nin yaşadığı kuraklığa ilişkin bilgiyi paylaştı. Buradaki aslında verilerden bir tanesi de hani böyle yağmur yağdı sevindik, işte barajlar doluyor denildi ama buradaki önemli verilerden bir tanesi işte GRACE-FO uydularından elde ettiği yer altı nemliliğiydi. Bu uydu verileriyle 1948 ile 2010 yılları karşılaştırmaları vardı orada. Burada da bitki kökleri için önemli olan toprağın en üst 1 metrekarelik tabakasının nem durumu söz konusuydu. Bu haritaya göre bitkiler için kritik olan üstteki 1 metre de kurak NASA'nın uyarılarına göre ve bir ağacın kökleri için, tarım için önemli olan yer altı su depolarının ise boş olduğu söyleniyor yine NASA'nın raporunda. Şimdi, aslında biz biliyoruz ki işte Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, yerel yönetimler de dâhil bunlara, dökülen her asfalt ve beton kurutuyor, ayrıca suyun toprakla buluşmasını engelliyor, sızmasına izin vermiyor ve aynı zamanda inşaat sektörü için her yıl yüzlerce milyon taş, çakıl, mıcır, çimento kili doğadan çekiliyor. Her maden özellikle bu taş ve mermer madenciliği yer altını besleyen kaya çatlaklarının yok olmasına neden oluyor ve suyun süzülememesine yol açıyor.

Şimdi, Tarım ve Orman Bakanlığımızın yetkilileri, Bakan Yardımcımız da buradayken sormak istiyorum. Rize'de bir İkizdere direnişi yaşanıyor ve Türkiye inşaat sektörü için her yıl yüzlerce milyon taşı, çakılı, mıcırı, çimento kilini doğadan çekiyor ve ne yazık ki bildiğimiz gibi de Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün rakamlarına göre Türkiye'de 2018 yılında inşaat için kalker hariç 133 milyon ton kum taşı, mıcır, kil gibi malzemeler kazılmış ve topraktan çıkarılmış yani 2 milyar tondan fazla kum, çakıl yok edilerek yer altı su rezervlerinin yapısı bozulmuş. Bu, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğümüzün söylediği ve Devlet Su İşleri de diyor ki: "DSİ'nin akiferler üzerindeki diğer etkilerine göre en tehlikeli olan tehditse malzeme ocaklarıdır." diyor.

Şimdi, biliyoruz ki Cengiz İnşaatın...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yani onları ithal mi edelim, onu mu tavsiye ediyorsunuz? İthal mi edelim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Neyi iptal edelim?

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - İthal yani kumu, çakılı ithal mi edelim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Hayır, ithal edelim demiyorum. Ben inşaat sektörünün bu kadar hunharca bir biçimde arazi tahribatından söz ediyorum. Sadece Tarım ve Orman Bakanlığımız bu konuda ne yapıyor?

Şimdi, bildiğiniz gibi Rize İkizdere Vadisi, köyü, Cevizli köyü çay ve arıcılık konusunda son derece önemli bir bölge. Orada Cengiz İnşaatın Rize İkizdere'de bulunan İşkencedere Vadisi'nde yapmak istediği taş ocağı çalışmaları yöre halkının direnişiyle karşılaşıyor. Bakanlığımız çay ve arıcılığı desteklemek üzerine bu konuda ne yapıyor? Birinci sorum bu.

Şimdi, ikinci sorum, aslında çok güzel söylediniz "Biz her yıl arazi varlığını kişi başı yüzde 24 kaybediyoruz." dediniz. Doğru değil mi Sayın Bakan Yardımcım?

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Her yıl değil, yanlışlık var.

TARIM VE ORMAN BAKAN YARDIMCISI MEHMET HADİ TUNÇ - Değil, değil, toplam.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - İşte, "Kişi başı yüzde 24 arazi varlığını kaybetti." dediniz.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Bir yanlışlık var arkadaşlar.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Siz söylediniz, sizin sunumuzda geçti.

TARIMSAL ARAŞTIRMALAR VE POLİTİKALAR GENEL MÜDÜRÜ NEVZAT BİRİŞİK - Sayın Vekilim, benim sunumumda vardı, küresel olarak 2080'e kadar, bugün için olan kişi başına arazi de yüzde 24 eksilecek.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.

TARIM VE ORMAN BAKAN YARDIMCISI MEHMET HADİ TUNÇ - Gelecekte, gelecekte.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, gelecekte, tamam.

Toprak koruma... Şimdi, aslında, yine sizlerin sunumunda büyük ova adı altında Tarım ve Orman Bakanlığımızın, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle altında eskiden Bakanlar Kurulu varken şimdi de Cumhurbaşkanlığı imzasıyla tarım arazisi ilan ediliyor, büyük ova adı altında sit ilan ediliyor. Sanıyorum, 39 sayısını verdiniz değil mi?

TARIM VE ORMAN BAKAN YARDIMCISI MEHMET HADİ TUNÇ - Yok, hayır, 315.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - 315 tane sit ilan edildi.

TARIM VE ORMAN BAKAN YARDIMCISI MEHMET HADİ TUNÇ - Evet, büyük ova.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam.

Şimdi, bunlardan bir tanesi de benim Eskişehir'de büyük ova 2 tane var, büyük ova adı altında fakat biz yıllardır termik santral için mücadele ediyoruz. Şimdi, Toprak Koruma Kurulu kararlarıyla siz büyük ova ilan ediyorsunuz ama Toprak Koruma Kurulu kararlarıyla tarım statüsünden çıkarılıyor. Termik santraller için çıkarılıyor, maden aramaları için çıkarılıyor ya da işte şehirler için, kentleşme için, siteler için çıkarılıyor. Şimdi, hem arazi kaybından söz ediyoruz, arazi tahribatından söz ediyoruz hem de büyük ova alanı ilan ettiğimiz yerlerde bile Toprak Koruma Kurulları valiliklerde toplanıyor ve buna izin veriyor. Büyük ovada bizim Eskişehir'de başımıza geldi. Büyük ova ilan edilen yerde Toprak Koruma Kurulu kararıyla tarım arazisinden de çıkarıldı. Bu konularda ne önlem alıyorsunuz? Bunu sormak istiyorum.

Şimdi, TÜİK verilerine göre ülkemizde 14,6 milyon hektar mera arazisi var. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre de 10,9 milyon hektar mera alanı var. Şimdi, biz 1999'dan bu yana 4 milyon 481 hektar sanayileşme için, kentleşme için kaybetmişiz. Şimdi, mera alanları -tabii çok önemli- mera ıslah çalışmaları yapıldığından söz edildi ama bunlardan mesela, Eskişehir'den biliyorum, yeterli değil. Olan meralarımızın da bu son dönemde köyün kullanım alanıyken özellikle belli şirketlere tahsis ediliyor, belli şirketlere, ihalelere çıkılıyor, büyük şirketler geliyor, köyün kullanım alanı meralara, oradaki hayvancılığı bitirmek üzere ve büyük bir çatışma çıkıyor. Ya, bu konularda bence bir önlem almanız gerekiyor, bu çok önemli. Aslında şeyi çok güzel söylediniz mesela "Ürün çeşitliliği azalıyor." dediniz. "Bu ürünler için yeni alanlar bulunması gerekiyor." dediniz mesela, incir için. Ama biz, şimdi hem bunu söylüyoruz, yani iklimsel değişikler nedeniyle hem diyoruz ki işte çıkaralım yeni alanlar bulalım diyoruz hem de maden aramaları için zeytinliklerimizi kesiyoruz, yutak alanlarımızı yok ediyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda niye dik duramıyor? Diğer bakanlıklara niye teslim oluyor? Niye araziler, orman alanlarımız, tarım alanlarımız diğer bakanlıkların elinde oyuncak ediliyor ve Tarım ve Orman Bakanlığından biz bu konuda daha dik bir duruş bekliyoruz açıkçası.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - "Oyuncak" kelimesi doğru değil. Nur Hanım, bakın "oyuncak" kelimesi doğru değil. Çıkaralım, geri alalım, tamam.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam, geri alıyorum "oyuncak" kelimesini. Biraz daha dik durmasını istiyoruz. Ya, küresel iklim değişikliğinden söz ediyorsak biz bürokratlarımızdan, Bakanlığımızdan bunu bekliyoruz.

Şimdi, şey sistemlerinde de özellikle çok güzel söylediniz, işte, damlama, yağmurlama sistemlerinin desteklendiği söylendi. Aslında, bir dönem Ziraat Bankasının herhâlde desteklemeleri vardı değil mi?

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Faizsiz kredi veriyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, faizsiz kredi veriyordu. Mesela, ne kadar kredi kullanıldı? Ne kadar çiftçimiz bundan yararlandı ve bu çiftçilerimizin hani artıyor mu? Şimdi, şu anda yok herhâlde bildiğim kadarıyla.

TARIM REFORMU GENEL MÜDÜR YARDIMCISI METİN TÜRKER - Var, var, hâlen devam ediyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Var mı? Hâlen devam ediyor mu? Tamam. Mesela, bunu takip ediyor musunuz?

Bir de mesela, bunun bir takibini yapmak lazım ve ne kadar çiftçimiz geçiyor? Bir de ben, daha önce de Sayın Bakan Yardımcımız geldiği zaman aynı uyarıda bulunmuştum. Hani destekleme veriliyor ama mesela, TARSİM'den söz edildi, ürün çeşitliği için, iklim krizi için. Ama en önemli konulardan bir tanesi de bu yağmur damlama sistemlerinin TARSİM sigorta kapsamına alınması. Bu acilen yapılmalı. Ben, daha önce de söyledim bunu, mesela, Eskişehir'de bizim başımıza geldi, dolu yağışıyla birlikte inanılmaz sayıda çiftçimizin damlama sistemleri hasar gördü ama TARSİM sigorta kapsamında değil. Ben, TARSİM'in Genel Müdürlüğünü ziyaret ettim İstanbul'da, bunu özellikle belirttim, "Bunun üzerinde çalışılması gerekir, bizim dışımızda buna karar alınması gerekir." dedi. Bu, çok önemli bir konu yani mutlaka sigorta kapsamına alınması gerekiyor.

Şimdi, ben aslında yani çok ülkesel olarak sıkıntılı olduğumuz noktalardan bir tanesinin de... Arkadaşlarımız tohum konusunu söylediler ama tabii, tohumda ben küresel iklim değişikliğiyle bağlantılı bir noktasını söylemek istiyorum. Yani bu tohumculuk yasalarında özellikle ithal ilaçlara hani pestisitlere bağlı kalan tarımda sularımızı kirletiyoruz. Bu, son derece önemli bir nokta. Yani ben -hani diğer arkadaşlarım- işte tohum bankaları, gen bankaları, ata tohumlarımız hani bunlar tarımdaki sorunlarımız olarak duruyor ama bir yanı da ithal ilaçlara mahkûm oluşumuzla, kirlenen nehirlerimiz, yer altı sularımız; burada büyük bir sıkıntı var, bu konuda soru sormak istiyorum size.

Şimdi, diğer bir sorum da, bakayım, notlar almışım, sunuş çok olunca tabii, hepsinden farklı sorular çıkarmak durumunda kaldık. Şimdi, devam edersek, bazılarını söyledim. Şimdi diğer bir konu da, bu jeotermaller evet yani insanoğlunun hırsları zaten küresel iklim nedeniyle daha rahat yaşama, daha zevkimize, rahatımıza düşkün olma hırslarımız ve hiçbir şekilde tatmin olmadığımız tüketim hırsımız iklim değişikliğine yol açtı, bugünlere gelindi. İşte, biraz önce siz de söylediniz, domatesi de artık yazın yemek istiyoruz, biberi de, fasulyeyi de yemek istiyoruz. Tabii, bunun için yöneldiğimiz sera sistemlerinde de özellikle jeotermal... Şimdi, jeotermalden bu çıkan zehirli akışkanlıklar bir süre sonra çökerek toprağı zehirliyor ve havaya saldığı buharda da yoğun karbondioksit ve metan gazı bulunuyor aslında. Bu JES'lerin saldığı zehirli maddeler arasında bor, arsenik, hidrojen sülfür gazı en tehlikeliler arasında. Bunun 1 ppm olması gerektiği söyleniyor. İşte, bu bor oranı mesela, Büyük Menderes'te bakıldığında 50-60 ppm civarlarında olduğu söyleniyor. İşte, mesela, bir kuyudan çıkan hidrojen sülfür gazının 26 kilometrelik alanı etkilediği söyleniyor. Bu zehirli gazların havada kırk iki gün asılı kaldığı konusunda uyarılarda bulunuyor. Mesela, Eskişehir'de vardı, 28.772,12 hektarlık tarım ve orman alanı JES sahası olarak ihaleye çıkılacaktı. Biz dolayısıyla JES'lerin tarım alanlarına olan etkileri, işte, küresel ısınmaya olan etkileri ve tarım ürünlerinde ağır metallerin artışına etkisiyle ilgili ölçümler yapılıyor mu, var mı, bunları izliyor musunuz; onu soracağım.

Şimdi, bir de balıkçılık konusunda birtakım şeyler söylemek istiyorum. Aslında, bildiğimiz gibi, Türkiye'nin 3 tarafı denizlerle çevrili ve yatırım yapmadan belki de bir anlamda en fazla gelir elde edebileceğimiz alan sonuçta, kendi kendilerine büyüyor balıklar ama biz her gün bu denizlerimizi kirleterek, ekosistemlerini bozarak onları işte belli bir alanda belki hapsetmeye çalışıyoruz.

Şimdi, Karadeniz'de siz söylediniz bunu ama. Marmara Denizi'nde mesela çok büyük rakamlar verildi, bu yılki üretimle ilgili. Onlar hep çiftlik balıklarıyla ilgili üretimlerdi sanıyorum değil mi?

BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Yüzde 50, yüzde 50. 420 bin tonu yetiştiricilik, geriye kalanı avcılık.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani mesela, tabii, çok fazla biz aslında deniz hayvanımızı yani deniz canlımızı -hayvanı demeyelim- kaybettiğimizi biliyoruz. Mesela, Oşinografik Şartların İzlenmesi Projesi diye bir proje var, biliyorsunuz. Mesela, oradaki verilerde hidrobiyologlar özellikle bu kirli su deşarjlarının Marmara Denizi'ne, Ergene havzasından basılacak olması işte, Marmara'yı iyiden iyiye bitireceği söyleniyor ve Marmara Denizi'nde 54 yılından beri ölçümler yapan bir ekip "Denizlerdeki kirliliklerden en önemli parametrelerden biri çözülmüş oksijen miktarıdır." diyor. Ve işte, canlıların büyüyüp gelişeceği, yavrulamaları için bulundukları ortamdaki oksijen miktarı Marmara Denizi'nde çok kötü durumda ve suda, su kütlesinde şu anda 7.2 mg/lt çözünmüş oksijen olduğunu söylüyorlar.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ne kadar?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - 7,2 miligram.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Mg/lt.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ve bu günümüzde 2,8'e düşmüş şekildeymiş ve bu alt su kütlesine geldiğimizde de bu değer 98 yılında 4,3'müş. Bugün ise bu değerin 0,72 olduğu yani sıfırın altında bir değere doğru gidildiği söyleniyor ve canlıların adedi ve çeşitliliğinde de çok azalmalar olduğu söyleniyor. Bakın, mesela, Balıkhane bilgilerine göre 124 ticari öneme sahip balık varken bunlarının sayılarının 7'ye düşmüş vaziyette olduğu söyleniyor.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi, bunları siz soru şeklinde sorarsanız arkadaşlar cevap verecek.

Toparlayalım.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Soruyorum, soracağım şimdi işte soruya geleceğim, bilgileri vereyim.

Ya, vallaha toparlayalım ama siz bana gelince şimdi kritik sorular sorduğum için hep "Toparlayalım." diyorsunuz Sayın Bakanım, lütfen.

Şimdi, bakın, mesela, eskiden Marmara'nın dünyanın eskiden en iyi uskumru üretim havzası iken Norveç'e kaptırmışız ve yediğimiz uskumruların çok büyük bölümü, şu anda, marketlerden işte, bu zincir marketlerden alınan büyük bölümü Norveç uskumru yiyoruz açıkçası ve Marmara Denizi'nde balıklarda yapılan mide analizlerinde de hepsinin mide ve kas dokusunda nanoplastik bulunduğuyla ilgili uyarılar var. Tabii, bir yanda işte, aşırı avlanma, tüketim, yanda iklim krizi sektöre darbe vuruyor ama en büyük kirleticilerden biri de sanayi ve deşarjlar. Dolayısıyla, hani, bunu önlemek çok önemli bu konudaki çalışmalarınız neler? Ben şimdi daha çok teknik detaylar var ama onlara girip vermeyeceğim, onları da almıştım yani kıyı habitatlarını yok ediyoruz işte, tatlı su habitatlarına tuzlu su müdahalesi sebep olabiliyor.

Şimdi gelelim en önemli soruya, ben herkese soracağımı da söylemiştim. İstanbul Boğazı sadece bir su yolu değil. Dolasıyla, Ege ve Karadeniz arasında biyolojik bir koridor ve bariyer aynı zamanda ve pek çok canlı içinde yaşam alanı hani, sadece bariyer değil. Dolayısıyla, Kanal İstanbul'la ilgili Tarım ve Orman Bakanlığımız -siz çok güzel başka alanlarda çalışmalar yapmışsınız- ÇED raporunda İstanbul Boğazı'ndaki balık göçüne yani katavaşya ve anavaşya etkisi konusunda Bakanlık olarak bir çalışma yaptınız mı? Bazı olumlamalar olduğu söyleniyor bunda ama bilim insanları da hani, bunun böyle olmadığı konusunda birtakım uyarılarda bulunuyor.

Aslında daha fazla sorularım da var...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, teşekkür ederiz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Vallaha çok fazla sorum var, onları da...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yazılı sorabilirsiniz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama yazılı sormayayım, sözlü sorayım tutanaklara girsin. Yazılı sormakla olmayacak ama neyse hadi bunların cevaplarını alalım, sonra diğerlerini de soracağım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Teşekkür ederiz, sağ olun.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ha, bir de -önemli- şunu da sorayım: Özellikle bu, tarımdaki gençlerin, çocukların bilinçlendirilmesiyle ilgili Millî Eğitim Bakanlığıyla ortak çalışmalarınız var mı bu iklim krizinde tarımsal olarak yaşanabilecekler ilgili? Bir de onu sorayım.

Ziraat mühendisleri... Tabii, biliyorsunuz çok fazla atanamayan ziraat mühendisi var. Bu konularda aslında alanda çalıştırmak, araştırmalar yapmak üzere de ziraat mühendislerimiz bu konularda destek olabilir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.