KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli basın mensupları, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlarım; tekrar bayramınızı tebrik ediyorum.

Şimdi, tabii, Türkiye uzun süredir ekonomik kriz içerisinde. Aslında artık "kriz" kelimesi bile Türkiye'nin ekonomisini anlatırken yetersiz kalıyor, ciddi bir yapısal tıkanma içerisinde. Şimdi, tabii, yapısal tıkanmayı aşabilmek ancak yapısal müdahalelerle olur. Hükûmet, Sayın Cumhurbaşkanı her ne kadar, çok çok yetersiz bulsak da bir ekonomik program paketi açıkladı, sonra Sayın Hazine Bakanı onun eylem planını açıkladı. Son derece yetersiz ama önümüze gelen kanun teklifleri onlardan çok çok daha yetersiz.

Şimdi, geçen seferkinde de söylemiştim. Yani eylem planından sonra hemen bir kanun teklifi geldi. Hepimiz bekliyoruz ki işte o eylem planındaki bir kısım meseleler hayata geçirilecek diye. O gün en kuvvetli maddesi kurumlar vergisi oranı artışı maddesiydi, o da eylem planında yoktu zaten. Yani, şimdi, böyle bir durum var. Bunu anlamak, bunu izah etmek mümkün değil. Arkadaşlar, Türkiye'nin sorunlarını, bu şekilde getirilen içi boş, içinde çok fazla bir şey olmayan kanun teklifleriyle... Yani, işte bir gün Çek Kanunu çıkar, ertesi gün gel, burada düzelt... Önemsiz değil, önemli olabilir ama işte ancak bozduğunuzun bir kısmını düzelttiğiniz bir şey. Ama Türkiye'nin yapısal tıkanmasını, yapısal sorunlarını aşacak herhangi bir şey maalesef bu kanun tekliflerinde yok ama toplum bunu bekliyor, Türkiye bunu bekliyor.

Şimdi, Türkiye'ye makroekonomik olarak bakalım, dünyanın en yüksek enflasyon oranı bizde, neredeyse dünyanın en yüksek -bir iki tane ülke var, onları saymıyorum, herhâlde onlarla kendimizi mukayese etmek istemeyiz, Türkiye Cumhuriyeti devletini Venezuela'yla mukayese etmeyi kimse istemez- faizi bizde. Arkadaşlar, G20 ülkeleri içerisinde bizden sonraki 2'nci sırada faiz yüzde 4. Her yerde "G20" filan diyoruz da böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi, cari açığımız yüksek, yapısal bütçe açığımız yüksek. Bütçe açığımız belki o kadar yüksek değil. Bütün dünyada şu anda, bütçe açıkları yükseliyor ama dünya, vatandaşına destek veriyor, biz vatandaşı açlığa mahkûm ettik, esnafı zekâta muhtaç hâle getirdik, elbette bütçe açığımız çok fazla yükselmez. Bilmiyorum anlatabiliyor muyum ne demek istediğimi? Bizim yapısal bütçe açığımız yüksek, pandemi öncesinde yüksekti, yüksekliğini koruyor. Dünyada konjonktürel olarak bütçe açıkları yükseliyor çünkü vatandaşına destek veriyor, siz vatandaşınıza destek vermezseniz konjonktürel olarak...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Biz de veriyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - Verilenler belli arkadaşlar.

Komik duruma düşmeyin, bunlar tek tek bildiğimiz rakamlar.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, siz komik duruma düşüyorsunuz.

ERHAN USTA (Samsun) - "Veriliyor." derken 1 lira mı harcamayacaktınız, Allah aşkına 1 lira mı harcamayacaktınız? Allah aşkına rakamla konuşun arkadaşlar.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Şahsileştirmeyin olayı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, sıra geldiğinde konuşun lütfen...

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, 1,9 milyar lira olarak verdiğimiz destek...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Konuşurken hep aynı dili kullanıyorsun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama böyle yürüyemeyiz yani çalışmalarımızı sürdüremeyiz. Lütfen...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ama Sayın Başkan, konuşurken hep...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sıra geldiğinde siz de görüşlerinizi ifade edin.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, şunu mu anlıyorsunuz: Destek verirken 5 kuruş mu harcanmayacaktınız, onu mu anlıyorsunuz? Yani onu anlıyorsanız evet, o zaman yanlış konuşuyorum. G20 diyoruz değil mi, her yerde G20'yle, OECD'yle falan mukayese ediyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti devletini. Arkadaşlar, bakın, G20 ülkelerinin, bizim haricimizdeki G20 ülkelerinin verdiği desteğin millî gelire oranları yüzde 8,1. Bizde yüzde 1,9 ve yüzde 1,9'un da çok önemli kısmı işsizlerin kendi parası, sonra İşsizlik Sigortası Fonu'ndan veriyoruz; bu realiteyi inkâr mı ediyorsunuz? Yani dörtte 1'inden daha azız. Bakın, Amerika'nın millî gelirinin yüzde 25 olduğunu filan söylemiyorum, G20 ortalamasını söylüyorum. Destekler konusunda bizden kötü Meksika var, ondan sonra G20 ülkeleri içinde sondan 2'ciyiz. O yüzden, Türkiye şu anda bu pandemiyi iliklerine kadar hissediyor. Vatandaşın içerisine girmeye yüzünüz olmadığı için bunları görmüyorsunuz, gidin bir bakın bakalım esnafın durumuna. Bir gidin bakın bakalım esnafın durumuna, arkadaşlar, bu ülkede esnaf zekâta muhtaç hâle geldi.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ayıp ya, on dokuz yıldan beri iktidarız, bizi vatandaş getirdi.

ERHAN USTA (Samsun) - Ayıp filan değil, vallahi bizim Samsun milletvekilleri öyle, sizi bilmiyorum, muhtemelen siz de aynısınız.

SALİH CORA (Trabzon) - Bu, yaptığımız çalışmalara haksızlık.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, değerli arkadaşlar...

Erhan Bey, teklif üzerinde konuşursak çok sevinirim.

ERHAN USTA (Samsun) - Tam tersi işte, tam da teklif üzerinde konuşuyoruz Sayın Başkan yani bu teklifte beklediğimiz şeyi konuşuyorum. Niye arkadaşlar rahatsız oluyor bundan?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bizi vatandaş seçiyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sandığı koyun!

ERHAN USTA (Samsun) - Bu sefer göreceğiz.

Şimdi, gelir dağılımı, Sayın Başkan, bunu ben sık gündeme getiriyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hatibi dinleyelim lütfen, değerli arkadaşlar.

Lütfen dinleyelim hatibi, sonra söz isteyin siz de görüşlerinizi ifade edin.

ERHAN USTA (Samsun) - Gelir dağılımı ciddi ölçüde bozuluyor bakın, zaten Türkiye'de gelir dağılımı son derece bozuktu. Cumhurbaşkanlığı 2021 Yılı Programı'nın verisini söylüyorum arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde geçen veriyi söylüyorum çünkü biliyorsunuz farklı farklı yoksulluk oranları var ama Cumhurbaşkanlığı Programı'nın esas aldığı bir yoksulluk oranı var, medyan gelirin yüzde 60'ı. 2019 yılında Türkiye'de yoksulluk oranı Cumhurbaşkanlığı 2021 Yılı Programı'na göre yüzde 21,3. Şu anda, bunun yüzde 30'ları aştığı tahmin ediliyor, henüz yeni verisi çıkmadı. Dolayısıyla, biliyorsunuz, en son Dünya Bankasının bir açıklaması çıktı, son iki yılda mutlak yoksul sayısı Türkiye'de 3,2 milyon arttı. Bunları niye söylüyorum? Sayın Başkan, biz bu kanun teklifinde bunları bekliyoruz yani sayın milletvekillerinin verdiği, kurumların hazırladığı... Yani kurumların bir gün önce bozup iki gün sonra tamir ettiği, tadil ettiği meselelerle Türkiye'nin vaktini kimse geçirmesin arkadaşlar. Buna bir itirazınız var mı? Türkiye'nin ciddi sorunları var ve bu sorunları çözecek 1 tane madde yok şurada, Allah aşkına. Geçen seferki de öyleydi, ondan önceki de öyleydi yani bunun aksini söyleyebilecek bir arkadaşımız var mı? Talep ettiğimiz şey budur. Hiç olmazsa kamu mali yönetimi burada, onun verdiği maddeler var, en azından kamu mali yönetimiyle ilgili burada hangi maddelerin olmasını beklerdik? Bakın, yapıcı muhalefetin bir gereği olarak önerilerimizi sıralayacağım ama bunlar olsun artık gelecek seferki kanun tekliflerinde. Dolayısıyla, şimdi şöyle bir şey oluyor bazen, işte geçenki kanun teklifinde karşılaştık, bu sefer de ya işte "Muhalefetin itiraz ettiği çok fazla bir şey yok, hemen geçirelim." Ya itiraz ettiğimiz bir şey yok, çünkü kayda değer bir şey yok içinde, içinde bir şey olmayan şeyin neyine itiraz edeceksin? Ha burada birkaç tane maddenin çıkarılması yönünde benim tekliflerim olacak, o ayrı bir konu ama içinde kayda değer bir şey olmayınca hakikaten böyle çok keskin bir şekilde itiraz edecek bir şey de maalesef olmuyor.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler 2003 yılında çıkan yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde çıkan -hazırlıkları ondan önceki safhadaydı ama- 5018 sayılı Kanun'un ruhundan Türkiye her geçen gün uzaklaşıyor. Şimdi, bütçe sürecine bakıyoruz, bununla ilgili çok önemsediğim bir önergemiz de olacak, birazdan onun detaylarını da vermeye çalışacağım sürem el verdiği sürece. 5018 sayılı Kanun, bütçe sürecini erkene alarak sürecin daha sıhhatli işlemesini amaçlıyordu yani mayıs ayında orta vadeli programın çıkmasıyla bütçe sürecini başlatıyordu. Sonra şu oldu, bu oldu, bu eylüle geciktirildi orta vadeli programın çıkartılması. Mesela şu anda, bunun çok hassas ve önemli bir konu olmuş olmasına rağmen onunla ilgili burada bir madde yok. Bir defa bunu çok önemsiyoruz, bunun detaylarına geleceğim.

Bakınız, önceden bütçe nasıl yapılıyordu Türkiye'de biliyor musunuz? Kurumlar kendilerine verilen ödenek isterse 50 lira olsun, 1.000 lira para talep ediyordu. Türkiye'nin öyle bir imkânı yok, bütün kurumlara istediği parayı vermiş olsan yaptığınız bütçenin 3 katı, 5 katı olması gerekiyor. O yüzden bütün dünyadaki uygulamalara paralel olarak 5018 sayılı Kanun'la şu yapılmaya çalışılmıştı: Biz bütçelere bir perspektif verelim, hükûmetin perspektifi nedir, politikaları nedir, hükûmetin onay verebileceği maksimum ödenek limiti nedir, ödenek denklik tavanları dediğimiz mesele? Hükûmetin gelecek üç yıla ilişkin makro politikaları, hedefleri işte bunların hepsini önceden kurumlara verelim, kurumlar bu politikaları, hedefleri ve kendilerinin alabileceği kabaca ödenek limitlerini bilerek bütçe tekliflerini kendileri versin ve kendi önceliklendirmesini kendi yapsın. Şimdi, yıllarca bütçe yapmış, hem global olarak Türkiye bütçesini hem de kurumların tek tek bütçesinde söz sahibi olmuş bir kurumun üst düzey yöneticiliğini yapmış birisi olarak konuşuyorum, burada ne yapıyordu o zaman Maliye Bakanlığı Devlet Planlama Teşkilatı -Hazine Müsteşarlığı kısmen- kurum 1.000 istediyse onun ödeneğini kendi önceliklerine göre 50'ye düşürüyordu. 50 alabilir çünkü en fazla bu bütçe çerçevesinde. Ama "Bu 50'ye siz kendiniz düşürün, kendi önceliğinizi kendiniz belirleyin, hükûmetin öncelikleri çerçevesinde." demişti. Türkiye şimdi bundan tekrar uzaklaştı yani yirmi yıl önceki bütçe yapış tarzına Türkiye tekrar geriye dönüyor arkadaşlar. Bunlardan uzaklaşmamız lazım, 5018'in bu anlamdaki ruhuna dönmemiz gerekiyor.

Denetim, şimdi, 5018 sayılı Kanun bir defa bir iç denetim sistemi getiriyordu, iç denetim sistemi falan yaklaşık 2006 yılıydı zannediyorum Türkiye'de tam teşekküllü olarak devreye girdi, işte 2021'e kadar on beş yıl olmuş, on yıl da Koordinasyon Kurulu üyeliği yaptım, çok da emek verdik, fakat sürekli ayağına prangalar vuruldu, birileri engel oldu ve... Bürokratik engeller, siyasi engeller değil, orada hükûmeti suçlamıyorum ama hükûmeti şundan dolayı suçlayabiliriz: Madem kanunu çıkardın, uygulamasını gözetle. Yani hükûmete defalarca götürmemize rağmen onlar da kulak arkası yaptılar. Dolayısıyla, iç denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması lazım eğer biz bu reformlardan beklediğimiz sonuçları almak istiyorsak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ek süre veriyorum, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Şimdi, onun dışında, önerilerime geleyim Sayın Başkan. Mesela burada, biliyorsunuz 5018 sayılı Kanun kurumlar arası ve kurum içi ödenek aktarmalarına bir limit getirmişti, orayı düzeltici bir iş yapmıştı. Kurumlar arası aktarmayı aslında tamamen yasaklamıştı, kurum içi aktarmalarda da ödeneklerin yüzde 5'iyle sınırlandırılmıştı. Daha sonra, hükûmet eski iş yapma alışkanlıklarını terk edemediği için kurumlar arası aktarmayı yüzde 10'a çıkardı, kurum içini de yüzde 20'ye çıkardı. Fakat bu limitlere dahi uyulmuyor, bugün ne yapılıyor? Mesela ek bütçeyi de bununla birlikte konuşmamız lazım, Türkiye'de Meclisin vermediği bütçeyi kullanan bir hükûmet var. 2020 yılı için en son söylüyorum, 1 trilyon 95 milyar lira Meclisten çıkan ödenek, toplam harcama 1,202; Meclisin verdiği ödeneğin üzerinde 110 milyar lira Meclisin verdiği ödeneğin üzerinde bir harcama var. Bunun normal şartlarda yapılmaması lazım 5018 sayılı Kanun'a göre fakat kanun tamamen baypas edilmiş durumda yani yüzde 10 Meclisin verdiği ödeneğin üzerinde bütçe harcıyor Hükûmet. Bu, sadece 2020'de değil 2019 da böyle, 2018 de böyle, hatta 2018'de yüzde 13 fazlasını harcamış. Şimdi, bunları düzeltmezsek mali disiplini sağlayamayız ki biz. Yani bir OVP ile OVMP'yi yani program ile mali planı -ki ben bunu önermiştim, bunu çok ciddi olarak önerdik ama başka şeyleri birlikte önerdik, şimdi önerdiğimizin bir kısmı yapılıyor, diğeri yapılmıyor- bu 2 tane dokümanı birleştirmek mali disiplin açısından bize bir şey getirmez, sadece bir kısım bürokrasiyi, kafa karışıklığını engeller. Ama eğer biz mali disiplini sağlamak istiyorsak veya kaynaklarımızın verimli kullanılmasını istiyorsak bütçenin vermediği, daha doğrusu, Meclisin vermediği bütçe ödeneklerinin kullanılmasına -kurumların- engel olmamız lazım. Orada ne yapılıyor? Millî Eğitim Bakanlığının, biliyorsunuz, personel gideri çok yüksek olduğu için ödenekleri yedek ödeneğe çekiliyor, yedek ödenekten kurumlara istenildiği kadar aktarılıyor yani böyle bir mekanizma. Hırsız içeride olunca kapı kilit tutmuyor. Yani bu işi Maliye Bakanlığı veya şimdi uzantısı Strateji yapınca yani kanunu baypas etme işini çünkü normalde personel giderinden bir başka yere aktarma olmaz ama personel giderini yedeğe alıyor, yedekten istediği yere aktaran bir mekanizma var. Eğer biz mali disiplini sağlamak istiyorsak bunların olmaması lazım.

Şimdi, Meclis bilgilendirmeleri; Bülent Bey de bunu gündeme getirdi, bunlar da mali disiplin açısından son derece önemli. Kurumlar buraya gelip -Sosyal Güvenlik Kurumu, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı- hesap vereceğini bilirlerse kendi iş ve işlemlerine çekidüzen veriyorlar. Bu bilgilendirmelerin zamanında yapılması lazım, bunlar zaten kanunların öngördüğü şeyler. Yani bütün istediğimiz kanunların uygulanması esasında, bunlar kanunlarda zaten söyleniyor.

Rapor içeriklerinin güçlü olması gerekiyor arkadaşlar. Yani 5018 sayılı Kanun bir kısım raporların düzenlenmesini, kurumların üretmesini talep etmişti ama rapor içeriklerinde hiçbir şey yok yani tamamen bir tablo, çok sığ bilgiler veriliyor ve o bilgileri, o tabloyu konuşturan aşağıda metinler var, onu zaten biz tablodan anlıyoruz; işte "Şu kadar arttı, bu kadar eksildi." meselesini.

Şimdi, Maliye Bakan Yardımcısı burada. Ben bunu Sayın Maliye Bakanına da söyledim, Şakir Bey, bakın, size de buradan söylüyorum. Allah aşkına, şu aylık bütçe raporlarınıza bir bakın ya. Bakıyor musunuz, bilmiyorum.

HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI ŞAKİR ERCAN GÜL - Bakıyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani eğer raporlara bakıp hâlâ o raporlara "Bakıyoruz." diyebiliyorsanız zaten cesaretinizden dolayı tebrik ederim. Şakir Bey, okul arkadaşım aynı zamanda benim. Yani içerisinde hiçbir şey yok, hiçbir şey olmayan bir tane rapor açıklanır mı? 2 tane rakam yazılmış, alt tarafta sadece rakamı konuşturuyor. Ya, kardeşim, tabloyu konuşturmayı marifet saymayın. Yani bunun içerisinde bir bütçe aşımı varsa bu bütçe aşımını hiç olmazsa gerekçelendir yani hiç olmazsa bir mazeret bul veya bu uygulamaya yönelik bir şeydir... Yani oradaki mantık, rapor yazmaktaki mantık o rakamlar nasıl hayata geçti, ne oldu, neler aksadı, ne tür mazeretler var veya ne tür fırsatlar, ne tür tehditler, riskler var, bunları söylemektir yoksa önce tabloyu yaz, arkasında... Yani insan okumaya usanıyor zaten tabloda ben çok rahat görüyorum yüzde kaç arttığını; 10 olan 15'e çıkmıştır, yüzde 50 artmıştır, bilmem ne olmuştur filan. Bunları böyle rapor filan diye yayınlamayın lütfen veya bu raporlara biraz çekidüzen vermeniz gerekiyor.

Kurumların bilgileri doğru ve zamanında yayımlamıyor. Bakın, bunların çok detayları var ama şu anda söyleyecek durumum yok. Kamu hesapları bülteninde uzman yardımcısı olarak çalıştığımız 1990'lı yılların başındaki bilgiler dâhil bir kısım rakamları dahi bugün Maliye Bakanlığı bu kadar gelişmişliğe rağmen yayımlanmıyor; hem Gelir İdaresi, hem de Maliye Bakanlığı. Bakın, ne diyorum. 1990 yılındaki o gri kamu hesapları bültenindeki bilgiler dâhil bugün bir kısmı yok yani milletten bilgi kıskanmanın bir gereği yok, bunları yapmadığımız sürece mali disiplini uygulama imkânımız yok.

Etki analizi meselesini usul tartışmalarında söylemiştim. Etki analiziyle ilgili hususlarda da mutlak surette buraya etki analizi çalışmasıyla gelmemiz lazım. Bu, hem bizim bilgilenmemiz açısından önemlidir hem de bürokrasinin ve bakanlıklarımızın kendisine çekidüzen vermesi açısından önemlidir. Bir de neye imza atıyoruz, neyi geçiriyoruz, bunu herkes görsün, bunu Hükûmet de görsün. Daha sonra bir kısım yaptığımız işleri geriye doğru almanın temelinde bu var çünkü bilinmiyor ne yapılacağı, nasıl bir mali etki doğuracağı bilinmeden işler yapılırsa ondan sonra...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, süreyi epeyce aştık, toparlayabilirseniz sevinirim.

ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, şimdi, Teftiş Kurulu meselesi önemlidir. Bakın, iç denetim çıktı, teftiş kurulları uzun süre Türkiye'de eleman almadı fakat ne iç denetimi gereği gibi hayata geçirebildik ne de teftiş kurullarının moral ve motivasyon bozukluğunu giderebildik. Sayıştay yok, teftiş kurulları yok, iç denetim yok. Kaç milyon oldu şu anda kamu görevlisi, bilmiyorum yani diyelim ki 4 milyon kamu görevlisiyle çalışıyoruz, şimdi bu kadar insanın çalıştığı bir yerde denetim birimlerinin düzgün çalışmamasını düşünebilir miyiz? Yani başka türlü nasıl kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlayacağız, bunları sağlama imkânımız yok, mutlaka bu denetim meselesine de çekidüzen verilmesi lazım.

Kara delikler var, özel hesaplarla ilgili eylem planında bir hüküm var, mesela onu bekliyoruz. Özel hesaplar hangileri? Bunların tespiti yapılsın. Bu kanun teklifinde keşke onlar olsaydı, şu hesapların gereksiz olanları kapatılacaktır diye. Fonlar, özel hesaplar... Bakın, bunlar 2000-2002 sürecinde reform diye biz bunların önemli bir kısmını kapatmıştık, daha sonraki on sekiz-yirmi yıllık dönemde tekrar tekrar açıldı. Yapılan yanlışın şu anda, en azından Hazine ve Maliye Bakanı farkına vardı ve "Bunları kapatacağım." diyor ama bunların bir an evvel gelmesini bekliyoruz. En önemlisi Varlık Fonudur, tabii siz hiç kapatmaya yanaşmadınız, varlık fonunun da inşallah tasfiyesine ilişkin bir hükmün burada olmasını bekliyoruz. Şimdi diğer Finansal İstikrar Komitesidir, efendim orta vadeli programların birleştirilmesi meselesi, finansal sektör komisyonu meselesi... Bunların her biri maddelerde.... Şu anda vakit yetişemediği için şey yapamayacağım veya bireysel emeklilik meselesi, çek meselesini maddelerde konuşacağız arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum.