KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Bakanım, Sayın Başkanım.

Öncelikle sunumunuz için çok teşekkür ederiz. DSİ, biraz evvel Sayın Bakanımın ve milletvekili arkadaşlarımın da belirttiği gibi, bu ülkenin göz bebeği kurumlarından bir tanesi; çok ciddi bir geleneği olan, bürokrat yetiştiren, bu ülkeye hizmet eden, insanları yetiştiren bir kurum. Biraz evvel, bu tahsisle kapatılmaktan bahsettiniz. Şu an Türkiye'de kaç tane alt havza tahsise kapatılmıştır yer altı suyu kullanımında? Bizim Manisa'da en son 4 tane alt havza tahsise kapatıldı. Konya örneği verildi yani Konya'da 22 bin tane kayıtlı resmî kuyu varken, yaklaşık 70 bine yakın da kayıt dışı kuyu olduğundan bahsedildi. Bu kapatmanın gerekçelerini ben anlıyorum yani yer altı su seviyelerinin aşağıya inmesi ve buna önlem olarak da yeni kuyuların açılmasını engelliyorsunuz. Fakat, sonuç itibarıyla, baktığınız zaman bu yasaklamayı getirmeniz yeni sondajların açılmasına engel değil, Konya örneğinde olduğu gibi. Yaklaşık resmî kuyunun 3 katı kadar kaçak kuyu var. O da sizin tahmininiz, tespit edebildiğiniz, belki daha da fazla olabilir. Konya örneği de önemli değil, Manisa'da kapatıldı, tahsise kapatıldı ama birçok kaçak sondaj faaliyeti devam ediyor. Yani demek istediğim şey şu: Bu yasaklarla da bir sonuca varılmıyor. Yani çiftçiysen, eğer tarlada malın kuraklıktan dolayı yanma durumundaysa, insanlar da ama kaçak ama resmî, bir şekilde suya ulaşmaya, toprağını suyla buluşturmaya çalışıyor. Yani bu insanlara alternatif sunmadan yasaklama yöntemi ne kadar doğru, bir kere onu sorgulamamız lazım. Yani işte bizim bölgemizde biliyorsunuz Gördes'in sağ sahil, sol sahil sulama teşkilatları var. Burada sol sahil bitti herhâlde, büyük bir oranda bitti fakat sağ sahilde henüz atılmış bir adım yok. Yani bu proje bitmeden Akhisar'daki, Saruhanlı'nın köylerindeki, beldelerindeki üreticilere, çiftçilere "Siz yeni sondaj vuramazsınız." demek ne kadar anlamlı? Onu sormak istiyorum.

Bir de geçtiğimiz hafta, arifeden bir gün önce Manisa'da üzücü bir olay yaşandı, 1 şehidimiz vardı, Teğmenimiz Osman Alp şehit oldu. Gürdük Barajı var biliyorsunuz, Manisa'nın içme suyunu karşılamak amaçlı yapılan, yapım aşamasında olan fakat bir türlü faaliyete geçmeyen bir Gürdük Barajı var. Oradaki insanların ve muhtarın, bu barajın isminin şehidimizin ismi olan "Osman Alp" olarak konusunda bir talepleri var. Kendisi de o bölgede yaşayan bir kardeşimizdi, şehidimiz.

Gördes Barajı'yla ilgili esasında Murat Bey gerekenleri söyledi. Sayın Vekilimiz Semra Hanım'ın da söylemek istediği şey şuydu esasında, özetle şunu söyledi, şunu demek istedi: "İzmir'in 2 tane barajı var ve doluluk oranları yüksek. Şu anda Gördes'in doluluk oranı düşük. Bu sene Gördes'ten, Gördes Barajı'ndan İzmir'e içme suyu sağlanmasa ne olur?" Bu konuda Bakan Bey'e de görüşlerini iletmişlerdi bu cenaze dolayısıyla bir araya geldiğimizde. Demek istediği şey oydu ama orada şöyle bir açmaz var: Murat Bey'in söylediği gibi, uzun yıllardan beri İzmir İZSU'da almadığı hizmetin, almadığı suyun karşılığını verdiğini söylüyor. Esasında bu bir cepten bir cebe gitmek de değil bakıldığı zaman; sonuçta bu, maliyet olarak İzmir halkına yansıtılıyor, fazladan verilmiş olan her lira İzmir halkına yansıtılmış oluyor.

Ben bir de burada, hazır sizi bulmuşken, Kanal İstanbul konusunda bir şeyler söylemek isterim. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıllarda DSİ'nin 2 tane görüş yazısı basında yer aldı. Bizim milletvekillerimiz de bunu dile getirdi. Bu yazıların ÇED raporunda yer almadığı konusu kamuoyunu oldukça meşgul etmişti. Bu yazılar var, 2 tane yazı var; biri 2018 yılında, bir tanesi 2019 yılında yazılmış olan 2 tane yazı var, görüşünüz var. Bu görüşlerde DSİ'nin bu projeyle ilgili, Kanal İstanbul'la ilgili endişeleri esasında dile getirilmekte, İstanbul'un yer altı ve yer üstü sularına, kaynaklarına olası olumsuz etkilerinden bahsedilmekte. İncelediğimiz zaman, Sazlıdere Barajı tamamıyla devre dışı bırakılacak, ki bu durumun yılda yaklaşık 52 milyon metreküp su kaybına neden olacağı söyleniyor bu yazılarda. Terkos Gölü'nün doğusunda yer alan yaklaşık 20 kilometrekarelik su toplama havzasının devre dışı kalması ve bunun da yaklaşık 18 milyon metreküp su kaybı anlamına geldiği söylenmekte. Yani böylece -alt alta koyarsak 52, 18 daha- en iyimser tahminle 70 milyon metreküp suyun kaybolacağından bahsedilmekte. Sazlıdere Barajı önemli çünkü kendi su havzasında yılda yaklaşık 52 milyon metreküp su tedarik ediyor. Ancak baraj ayrıca Terkos Gölü'nden yılda yaklaşık 40 milyon metreküp de ara depo işlevi görmekte. Terkos Gölü'yle alakalı bu yazılarda bir iki husus var. Avrupa Yakası'nda yer alan en önemli içme suyu kaynaklarından bir tanesi olan bu kaynağın tuzlanma riskinden bahsedilmekte. Yani Allah korusun, bu kanal yapılıp da böyle bir tuzlanma olursa bu sefer kötümser bir tahmin devreye girecek yani su kaybının 427 milyon metreküpe çıkabileceği söylenmekte.

2019 yılındaki kurum görüşünüzde, ÇED raporunun ekinde DSİ'nin 14'üncü Bölge Müdürlüğünün 2017 tarihli yazısı olduğundan bahsedilmekte. Oysaki söz konusu projeye ilişkin Genel Müdürlüğün 2018 yılında 281270 sayılı yazısının yer alması gerektiği belirtiliyor. Nihai ÇED raporunda, bu bahsi geçen 2018 tarihli 281270 sayılı yazı yer almış mıdır? Ben baktım, bulamadım; gözümden de kaçmış olabilir. Bu yazı önemli yani 2018 yılındaki bu yazı hakikaten önemli. Çünkü bu yazıda söz konusu güzergâhın yani şu anki Kanal İstanbul güzergâhının su kaynakları bakımından önemli riskler barındırdığı açıkça belirtiliyor burada yani yazıda belirtiliyor bu DSİ tarafından. Ayrıca, Sazlıdere Barajı'nın güzergâhın dışında bırakılması gerektiği ve bu konuda da DSİ alternatif bir güzergâh da belirtmiş burada. Yani ilave çıkacak hafriyat maliyetlerine karşılık susuzluk riskini ortadan kaldıracak bu alternatif güzergâh neden göz ardı edildi? Ha, bunu derken biz projeye karşıyız da ama hiç değilse neden bu göz ardı edildi, onu sormak istiyorum ve yazılarınızda birtakım yapılması gereken şeylerden bahsetmişsiniz.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ahmet Vehbi Bey, yalnız, bu Kanal İstanbul meselesi bizim Komisyonun konusu değil.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tam konusu. Israrla söylüyoruz Başkanım. Olmaz olur mu?

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - İstiyorsanız Meclise önerge verin, komisyon açılsın.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sayın Bakanım, lütfen bitireyim ben.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Bir de DSİ'yle alakası yok, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı ilgileniyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ama Sayın Bakanım, biz tartışmayı hep sizle yapıyoruz.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yani doğru da şimdi, bakın, esas konumuzu...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yani burada 16 milyon nüfusun yaşadığı bir şehirden bahsediyoruz.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Bakın, o zaman ben söyleyeyim: İstanbul'un 2071 yılına kadar hiçbir su problemi yoktur. Ben bunu İSKİ Genel Müdürü, DSİ Genel Müdürü, Orman Su İşleri Bakanlığı yapmış bir kişi olarak söylüyorum. Bir problem varsa...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - 2100'de ne olacak? Yani biliyor muyuz?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şöyle bir şey söyleyeyim Sayın Bakanım...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - O zaman, müsaade ederseniz, bu işi en iyi bilen benim, arzu ediyorsanız çok detaylı şekilde anlatayım size. Sazlıdere Barajı 70 milyon metreküp...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 52 milyon metreküp.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - 52 milyon metreküpse... Bakınız, şöyle yapalım arkadaşlar: Bakın, DSİ'nin bu konuda da bir dahli yok, onu yapacak olan...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - DSİ'nin raporu var.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hayır, DSİ'nin görüşü var efendim. Dahli yoksa o zaman ÇED'de niçin görüş bildiriyor?

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ama doğru da... Şimdi DSİ'nin şu görüşü de var: 52 milyon metreküp yerine 140 milyon metreküp su getirmeye hazır DSİ.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tamam, onu da sorarız. Ben bitireyim müsaade ederseniz.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Genel Müdürümüzün konusu değil yani onu demek istiyorum. Ama sordunuz, bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hayır, esasında tam da... Kime soracağız bu soruyu? Genel Müdüre soracağız tabii ki. Yani ortada iki tane bu kurumun, DSİ'nin yazmış olduğu yazı var, görüş var. Biz bu görüşlerden yola çıkarak Genel Müdürümüze birtakım sorular soruyoruz.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Tamam, ama sorun yani şimdi.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Burada diyoruz ki sizin kurumunuz yapılması gereken şeyleri sıralamış burada.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Her toplantıda bu gündeme geliyor. Esas konuyu çarptırmayalım.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Gelecek de Sayın Bakanım, getireceğiz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yani mesela sizin burada gündeme getirdiğiniz... Demişsiniz ki: "Kanal için belirtilen koridor hattında yapılacak bütün faaliyetlerde yer altı suları göz önüne alınarak proje etki alanının ortaya konması gerekmektedir." Bu yapılmış mı? Yani ÇED raporunda bunu daha sonra görebildiniz mi? "Proje etki alanını temsil edecek ölçekte bu alanda bulunan jeolojik birimlerin hidrostratigrafik özellikleri ortaya konması gerekmektedir. Bu kapsamda jeolojik birimler gerekli akiferler, yarı geçirimli birimler, geçirimsiz birimler şeklinde sınıflandırılmalı ve söz konusu sınıflandırmada kullanılan kriterler belirlenmelidir." demiş. Bunu görebildiniz mi siz ÇED raporunda? "Proje etki alanında bulunan varsa bütün kuyulara ait kot, koordinat, debi, yer altı suyu seviyeleri, kullanım amacı, kuyu logları ve benzeri belgeler temin edilmelidir." demişiniz. Bunlar hep yerine getirildi mi? Ve buna benzer birçok olması gerekenden bahsetmişsiniz. Bunlar yerine getirildi mi? Bu planlamalar yapıldı mı? Bunlar detaylandırıldı mı? Ve işin şeyi, ben baktım bulamadım yani sizin kurumunuzun bu Kanal İstanbul'la ilgili nihai ÇED raporunda en son nihai görüşü nedir? Ben ona ulaşamadım. Varsa yani burada iki tane evrak var elimizde görüşünüzü belirten, bunların haricinde ÇED raporunda yer alan -bunlar yok bildiğim kadarıyla- en son, nihai olarak bir görüşünüz var mıdır? Varsa da Komisyonumuzla paylaşırsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.