KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, öncelikle ben de yeni görevinizin hayırlı olmasını diliyorum ama sizden şöyle bir ricam var: Biz bugüne kadar sorduğumuz soru önergelerinde birçok soruya cevap alamıyoruz ya da sorduğumuz sorunun arkasından dolanıp yine cevap alamıyoruz, onun için çok net ve rakamlarıyla birlikte ilk sorumdan başlamak istiyorum, çünkü iki buçuk yıldır buna cevap alamıyorum. Devlete ait kreş sayısı nedir? Çünkü kadınların şiddete maruz kalmasındaki en önemli sebeplerden biri, eşitlik olabilmesi için önlerinde bazı engellerin varlığı; bunlardan biri de bakım hizmeti. Bu nedenle ben devlete ait kreş bakım hizmeti sayısını öncelikli olarak sormak istiyorum.

İkincisi, kavramsal tartışmada kadına yönelik şiddet tanımını özellikle vurguladınız ama hem partinizin yani AK PARTİ'nin bazı temsilcileri hem de İçişleri Bakanlığının "erkek şiddeti" tanımını özellikle vurgulamasını nasıl yorumluyorsunuz? Çünkü biz de bu rakamlardan, aslında bunun sanki bir kadınlar ve erkek arasındaki cinsiyetten kaynaklı bir şiddet değil de sanki eve geç geldiği için şiddete uğrayan bir erkek varmış gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor, bu konudaki fikrinizi merak ediyorum. Üçüncüsü; 83 milyon, artı 6 milyonla yaklaşık 90...

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK - Çok özür diliyorum, yani doğru anlamak için soruyorum, erkek şiddetinden kastınız... İçişleri Bakanlığının nerede kullandığını ifade ettiniz?

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Veri açıkladı, kadına yönelik şiddet verisi, erkek şiddeti verisini de açıkladılar aynı zamanda.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Erkeğin şiddet mağduru olduğu durumlar...

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Aynen öyle, erkeğe yönelik uygulanan şiddet ama ben, eve geç geldiği için ya da şort giydiği için şiddet uygulanan erkek hiç duymadım. Bu kavramla ilgili ne düşündüğünüzü merak ediyorum.

İkincisi, mültecilerle birlikte 90 milyon nüfusumuz var, 148 sığınmaevi var, 14 bin kadına bir yatak düşüyor neredeyse. Bu konuyla ilgili ne gibi çalışmalar yapacaksınız? Artı, bütçe olarak sadece yüzde 1,1 artış, yani 234 milyonu 276 milyona oranladığınızda yüzde 1'lik gibi çok düşük bir artışla bu sayının artmasına ve koşulların iyileştirilmesine nasıl yeterli olacağını düşünüyorsunuz?

Bir diğeri, "kadın cinayeti" tanımını nasıl vurguluyorsunuz? Çünkü sunumunuzda dediniz ki: Bu, bu, bu illerde hiç kadın cinayeti yaşanmadı. Oysa, hem kadın derneklerinin hem de bianet'in araştırmasına göre Zonguldak'ta 2, Trabzon'da 1, Bartın ve Kilis'te 1 kadın cinayeti olduğunu verilerine yazmışlar ama sizin sunumunuzda bu illerde bir kadın cinayeti vakasının olmadığını söylediniz, bu farklılıklar neden kaynaklanıyor?

Bir diğeri, 4'üncü sayfada, şiddetin çocuklar üzerindeki etkisinden bahsetmişsiniz. Ben bugün sizden, aslında, İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili bir cümle bekliyorum, bu konuyla ilgili fikrinizi önemsiyorum çünkü bu Sözleşme'den çıkılmasını söyleyenlerin bir argümanı da aile yapısını bozduğu. Peki, çocukların bu kadar etkilendiği, şiddete maruz kaldığı bir aile mi daha sağlıklı olur, yoksa korunan bir aile mi daha sağlıklı olur? Bunu merak ediyorum.

Ara buluculuk konusunda ne düşündüğünüzü merak ediyorum, bir hukukçu olarak aynı zamanda. Bir sonraki adımda çünkü bu da dillendiriliyor. Kolluk güçlerinin eğitiminden bahsetmişsiniz ama bu eğitimlerin yeterli olmadığını düşünüyoruz çünkü birçok olayda kadınlar barıştırılarak ya da görmezden gelinerek evlerine yönlendirildiklerini ifade ediyorlar.

Yine, 6284 sayılı Kanun'la ilgili yeni bir düzenleme yapacağınızı söylediniz. Bunu 1'inci maddeden mi başlatacaksınız çünkü 6284, İstanbul Sözleşmesi üzerinde yükselen bir Kanun. Dolayısıyla, bu Sözleşme'den çıkarak temelini çökerttiniz. Nasıl sağlıklı bir sonuç alacağınızı düşünüyorsunuz? Yine, dediğim gibi, son olarak da İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak isteyenlerin cinsel yönelim üzerinden söylemleriyle ilgili -benim de katıldığım- yorumlarınız var. Aslında, bu bizim Anayasa'mızda da var. Yani kimsenin tercihleri yönünden, dil, din, ırk... Sadece, biraz daha geniş bir tanım yapmış İstanbul Sözleşmesi. Bu gerekçeyle... Çünkü LGBT tanımı bir tek orada geçiyor. İstanbul Sözleşmesi'nde şiddet kısmı geçiyor. Bu gerekçeyle Sözleşme'den çıkıldığında bugünden itibaren Türkiye'de cinsel yönelimi nedeniyle şiddet uygulamak meşru mu kılınacak? Bu konudaki fikrinizi de merak ediyorum.

Çok teşekkür ederim.