| Komisyon Adı | : | (10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın'ın, küresel iklim değişikliğinde enerji sektörü azaltım ve uyum eylemleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .05.2021 |
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Teşekkür ederim.
Öncelikle, sunumunuzdan dolayı teşekkür ediyorum. Aslında Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde birazcık, hani, uyum ve azaltım konusunun birbirleriyle etkileşimi konusunda güzel bir sunum gerçekleştirdiniz, teşekkür ediyorum.
Bizim bu Komisyonumuzun kurulmasının başından beri de teyit ettiğimiz şeyleri siz burada iklim değişikliğinden termik santrallerin nasıl etkileneceğini, hidroelektrik santrallerinin nasıl etkileneceğini söylerken aslında bir anlamda iklim değişikliğinin olumsuz katkılarını da burada teyit etmiş oldunuz çünkü termik santrallerin su kullanımı, bildiğiniz gibi... İşte, Sayın Murat Bakan Vekilim söyledi; Eskişehir'de kurulacak santralin bir yıllık su kullanımı bizim bir aylık su kullanımımıza bedel, Eskişehir olarak; bunu biz biliyoruz ve ısrarla söyleyip duruyoruz. Yer altı suları konusundaki kullanımları nasıl azaltacağı, yer altı sularının nasıl kirleneceği, soğutma konusunda, işte, küllerin depolama alanı konusunda yapacağı etkileri biz söyleyip duruyoruz. Ayrıca, ben başından beri hidroelektrik santrallerin hani, bu yenilenebilir enerji kaynaklarının yelpazesi içinde yer almasını artan oranda hep eleştiriyordum çünkü kuraklık olması durumunda nasıl çalıştıracağız bunca yatırımı şeklinde bir sıkıntı vardı.
Yalnız şurada, sunumunuzda bir biyokütle konusunda bir değinmeniz oldu ama şimdi -biyokütle konusunda bunun da tutanaklara geçmesi açısından özellikle belirtmek istiyorum- özellikle biyokütle konusundaki yasal mevzuat düzenlemesinde çok büyük bir sıkıntı var. Bakın, biyokütle aslında 2010 yılında baktığımız zaman 0 iken işte, 5346 sayılı mevzuat gereği biyokütle gücü 0 megabayt, santral sayısı 0; 2014'te 5,4'e ulaşıyor ve 4 santral varken 2016 yılında 5346 sayılı yasal mevzuat gereği ve yenilenebilir enerji kaynakları kapsamına alınmasıyla birlikte 236 megabayt güce çıkıyor ve 13 tane santrale ulaşıyor. Ardından 2020'de hem 5346 gereği hem de yenilenebilir enerji kaynağı olması ve 6446'da da Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kapsamına girmesiyle 481 megabayta ulaşıyor ve 106 adedi buluyor.
Şimdi ve YEKDEM'de sabit fiyat alım garantisine bakıldığında inanılmaz şekilde diğer enerji türlerine göre fiyat avantajı sağlandığını görüyoruz. Mesela hidroelektrikte 7,3 sent olan bedel, işte, rüzgârda yine 7,3, jeotermalde 10,5 iken biokütlede ve güneşte 13,3'e ulaşıyor alım garantisi. Ve şu anda bakıldığında da mevcut enerji arzımızın yüzde 2'sini biyoenerjiden aldığımızı görüyoruz fakat burada tabii biyoenerjinin aslında sera gazı salınımı açısından çok masummuş gibi, çevreciymiş gibi yenilenebilir enerji kapsamında olması aslında son derece yanlış, özellikle de bu mevzuatlarla çünkü "yenilenebilir" dediğinizde aslında söylediğiniz şey şu yakıt tüketmeyen, yakıt yakmayan yani yerine konulabilecek enerjisi olan yenilenebilire giriyor ama burada çok ciddi anlamda yakıt tüketimi var. Kömürle çalıştırılan biyokütle olduğu gibi, bu santraller için de ayrıca lastiğin ve evsel atıkların, katı atıkların yakılmasına da bu mevzuatlarla izin verildi. Onun için fiyat garantisi gereği de çok fazla şekilde artıyor bu santraller, ileride daha da artacak gibi görünüyor ve tehlikeleri de göz ardı edemeyiz. İşte, Afyon'da mevzuatlar gereği çalıştırılmayan santralde 3'üncü kez bir yangın söz konusu oldu. Aslında keşke Sayın Başkan burada olsaydı, mutlaka söyleyeceği şeyler olurdu çünkü Afyon biyokütlenin kurulmasında Sayın Veysel Eroğlu'nun katkısı olduğunu biliyorum ben. Dolayısıyla son derece sıkıntılı bir süreç var bu biokütleyle ilgili.
Siz -bir yerinde söz ettiniz- iklim krizinden nasıl etkileneceğinden sadece o şema içinde söz ettiniz ama ben özellikle tutanaklara geçmesini istiyorum; bu yeni yasal düzenlemelerle biyokütle santralleri patlayıcı bomba hâline geldi ve bakın -ben şimdi biraz önce baktım- yakıtın yakılmasını gerektirmeyen enerji varken burada biyokütle yüzde 50 daha fazla azot oksit, yüzde 600 daha fazla uçucu organik bileşen, yüzde 190 daha fazla partikül madde yakıyor ve yüzde 125 karbonmonoksit, yüzde 150 karbondioksit var ve inanılmaz şekilde PM 2,5 içinde hava kirliliği için yasal sınırların üstünde bir şey yaratıyor bunlar. Bu konu gerçekten çok önemli dolayısıyla ben biyokütle santralleri konusunda da görüşünüzü öğrenmek istiyorum.
Çok kısa olarak -slaytlarınızdan, şimdi, kaçıncı slayttı tam not almadım ama- bu özellikle bankaların, finans kuruluşlarının ve sigortacılık sisteminin uyum konusundaki çalışmalarından söz ettiniz. Aslında gerçekten bu adaptasyon sürecinde özellikle hep göz ardı edilen bir süreç oluyor ama tüm dünyada artık bankaların yeşili olmayan, özellikle, Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde karbon salınımını arttıran projeleri desteklemeyeceği yönünde inanılmaz mutabakatlar sağlanıyor. Bakın, mesela, Türkiye'de bile 10 banka yeşil sendikasyon kredisi kapsamında bu elektrik tüketiminde yeni enerji payını yüzde 80'e çıkartmaya karar verdi, 2040 yılına kadar tamamen kömürü destekleyen projelerden çıkma kararı aldı. Ayrıca, mesela, Türkiye'nin en büyük 6 bankasının imzaladığı bu Küresel Sürdürülebilirlik Anlaşması'nın önünde de inanılmaz bir engel oluşturuyor. Hatta bu bankalar -şimdi, yine Veysel Bey olsa söyleyecekti belki ama ne alakası var diye- çok önemli, mesela, Kanal İstanbul Projesi'ni destekleyemeyeceklerini özellikle küresel iklim krizini Kanal İstanbul'un tetikleyeceği nedeniyle finansal anlaşmalarına destek olamayacaklarını açıklamış durumdalar. Bunlar Türk basınında yer almadı ama özellikle, Avrupa basınında bunlar yer aldı, 6 bankanın yöneticilerinin bu söylemleri çok gündemde şu anda ama biz onları da göz ardı ediyoruz. Dolayısıyla bizim hızla yenilenebilir enerji kaynaklarını bu Avrupa Yeşil Mutabakat çerçevesinde planlarken o yelpazeyi çok iyi planlamamız lazım çünkü genelde çok fazla enerji arzına yönelik biz sürekli olarak politika üretiyoruz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının da şeyi bu yönde. Mesela, biz sunumlarını izlediğimizde de bütçe görüşmelerinde de burada genel müdürlükten gelenler olduğunda da sürekli enerji arzına odaklanılmış durumda, oysaki özellikle Elektrik Mühendisleri Odası bir fazlalığın olduğunu söylüyor ve büyümenin o kadar yüksek oranda olmayacağı, dolayısıyla bu talebin iyi değerlendirilmesi gerektiği ve enerji arzının ona göre planlanması gerektiğini söylüyor; bu da uyum ve adaptasyon sürecinde çok önemli. Mesela, siz de bu konuya çok değinmediniz belki ama hani, biraz işte, kayıp kaçakların ve iletim hatlarının göreceği hasarlar bakımından baktınız. Aslında, sunuşunuz bir anlamda hani, odaklanılması gereken şeyleri biraz farklı bir dille söylese de önemli ipuçlarını, Türkiye'nin neleri yanlış yaptığını bugüne kadar gösterme açısından bence önemli bir göstergeydi diye düşünüyorum; bu gerçekten önemli.
Ben teşekkür ediyorum ama özellikle, bu biyokütle konusundaki, iklim krizi, işte, adaptasyon uyum sürecindeki görüşlerinizi merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.