KOMİSYON KONUŞMASI

BENGİ YILDIZ (Batman) - Değerli arkadaşlar, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusunu isterseniz, belirli değerlendirmelerden sonra hani olumlu veya olumsuz katkı sunma meselesi biraz zorlaşıyor.

Öncelikle şunu belirtmek isterim, hani çokça söylenir bu: Bu Anayasa değişikliğinin bu dönemde Parlamentonun huzuruna gelmesi manidar. Yani, CHP'nin kapatılması, MHP'nin kapatılması meselesinin işin çok ayrıntıda kalan, hatta bu işi gölgelemek için öne sürülen bir argüman olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin temel gündemi parti kapatma değildi değerli arkadaşlar. Parti kapatma Türkiye'nin temel bir sorunudur ama iki aydır, üç aydır, seçime giderken Türkiye'de parti kapatma meselesi tartışılmıyordu. Türkiye'de ne tartışılıyordu? İç güvenlik yasasının temel hak ve özgürlükleri nasıl cendereye koyacağı tartışılıyordu, nasıl sonuçlar getireceği tartışılıyordu. Türkiye'de seçim barajı tartışılıyordu. HDP seçime girip baraj altında kalırsa bu barış sürecine ilişkin olası sonuçları tartışılıyordu. Hemen hemen yirmi dört saat, basın yayınıyla izlediğimiz bütün televizyon programları, aydınlar, yazarlar, sağından solundan, hangi anlayıştan olursa olsun değerlendirmeler buydu. Şimdi geldiğimiz nokta nedir? İç güvenlik paketinin bir kısmı yani aslında artık toplumu fazla ilgilendirmeyen kısmı, sadece teferruatta kalan kısmı Genel Kuruldan çekiliyor, bir soğumaya bırakılıyor o süreç.

İki: Baraj tartışması yerine parti kapatma veya kapatmama meselesini gündemleştiriyoruz. Bu çok müthiş formüle edilmiş bir seçim çalışması. Ne olacak? 4 siyasi partinin 2014 yılına kadarki Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki çalışmaları burada. Parti kapatma konusunda uzlaşamayacaklarını dünya alem herkes biliyor. Çünkü her birimiz birbirinden çok farklı argümanlar, gerekçeler ortaya koymuşuz. Dolayısıyla, bugün bunu getirip buraya koymak, bunun üzerinden sonradan siyaset yapmak. Biz getirdik, gördünüz, temel hak ve özgürlüklerde, parti özgürlüğünden bir düzenleme yapacaktık ama muhalefet bırakmadı." Seçim meydanında, Sayın Cumhurbaşkanından tutun Başbakana kadar bunu kullanacaklar. Niye söylüyorum değerli arkadaşlar? 2010 yılında, bu maddeye, benzer maddeye, hatta bu maddenin bizatihi kendisiydi yanılmıyorsam... Biz o zaman parti olarak 5 arkadaş -Grup Başkan Vekiliydim- Ayla Hanım, Pervin Buldan, Sebahat Tuncel ve bizim Tunceli Milletvekilimiz Şerafettin Halis yani temsili ve kamuoyunda "Yahu, bunlar parti kapatmaya bile oy vermediler." imajını yıkmak için, o tasarının geneline karşıydık, iyileşmeler olmasını istiyorduk ama dedi ki: "Buna gidip oy vermemiz lazım." Değerli arkadaşlar, ben diğer arkadaşlarımı bilmiyorum, eminim benim gibi oy kullanmışlar ama sizi şerefimle temin ederim ki ben o maddeye "evet" oyu kullandım.

BAŞKAN - Bengi Bey, benim bildiğim, son turda hiç gelmediniz.

BENGİ YILDIZ (Batman) - İşte onu söyleyeceğim Sayın Başkan, onu söyleyeceğim zaten, gelmediğimizi söyleyeyim ben.

337 oyla birinci turu geçti. AKP'nin bütün kurmayları şey yaptılar, dediler ki: "Bu oylamaya katılan, işte BDP'liler, DTP'liler çekimser oy kullandı." Yani, kendi içlerindeki açığı görmeden direkt bizi suçladılar. Öyleyse öyle. Neyse, ikinci turda gitmedik, bu sefer o şey 337'den -yanılmıyorsam- 327'ye...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Prensipten çok kolay vazgeçmişsiniz Bengi Bey, kızmış, yorganı yakmışsınız.

BENGİ YILDIZ (Batman) - Hayır, o gerçekten yani hani kamuoyu "Ya, bunlar her şeye de karşı." meselesi olmasın. Yani, en fazla, sözüm ona bizi ilgilendiren bir maddeydi.

Ve, o günden bugüne kadar hâlen ısrarla yani birinci tur-ikinci tur ayrımı yapılmadan aynı şey söyleniyor. BDP'liler de geldiler, çekimser oy kullandılar, ret oyu kullandılar. Şimdi, bu tür şeylerde, değerli arkadaşlar, hakikaten bir katkı yaptığınız zaman, bazen Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti yöneticileri de "Ya, biz iyi bir şey yaptığımız zaman hiç olmazsa 'İyi bir şey yapıyorsunuz.' deyin." diye söylerler, bence de, iyi bir şey yapıldığı zaman "İyi bir şey yapıyorsunuz." demek lazım ama biz de, hani, tırnak içerisinde, AKP'ye göre, o zamanki şeye göre sözüm ona iyi bir şey yapmıştık ama tam tersi bir şey işledi.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılında, hepimiz biliyoruz, Türkiye'de halkın iradesinin yüzde 47'si Parlamentonun dışında kaldı. O süreç devam ediyor. Aynı Anayasa, aynı seçim kanunu, aynı siyasi partiler kanunu. Yani, toplumun yarısının Parlamento dışında olduğu...

BAŞKAN - Şu anda mı, anlayamadım?

BENGİ YILDIZ (Batman) - 2002 yılındaki seçimlerden bahsediyorum yani aynı siyasetle yönetiliyoruz, aynı kanunlarla yönetiliyoruz. Türkiye'de en fazla tartışılması, en fazla çözüm getirilmesi gereken alanlar bunlardır. Bana göre, Parlamentoya temsiliyeti oranında, halkın iradesi oranında gelmeyen bir siyasi parti zaten kapalıdır. Şu anda, yanılmıyorsam, 2015 seçimlerine 32 parti katılabiliyor yani o yeterliliği var. Şimdi, katıldın ve Parlamentoya gelmedin. 1,2,3; birkaç parti dışında... Ki onu unutmadan, parantez içerisinde söylemek isterim: Mesela, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, ÖDP gibi partilerin, eğer bu Mecliste bir komisyon oluşturulacaksa -yani partiler sadece Meclistekilerden ibaret değil- bence onların da belirli bir şekilde müdahil olmaları lazım çünkü kararlı bir şekilde seçime katılıyorlar, kararlı bir şekilde bir oy alıyorlar. Dolayısıyla da bunlar yok yani hani bazen usulen de parti kuruluyor, konken partileri kuruluyor ama gerçekten sahici partiler de var. Bu düzenlemeleri yaparken onları da düşünmek gerektiğine inanıyoruz biz. Dolayısıyla da yani sadece Anayasa düzeyinde değil, çok rahatlıkla değiştirebileceğimiz; seçim barajı, hazine yardımı, siyasi partiler yasası, bunları değiştirebilme imkânımız varken bunu yapmıyoruz. Uzlaşmakta epey problem çekeceğimizi, yine kesin kayıt getirmemekle birlikte bildiğimiz yani tartıştığımız... Anayasa Uzlaşma Komisyonunda tartıştık işte, en az yine 5-6 arkadaş burada. Yani, şey olmuyor. Ha, bunu toptan reddetme noktasında da bir yaklaşımı ben şahsen kabul etmiyorum.

Şimdi, işin bu gerekçesine geldiğimizde, Sayın Başkanım, gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisini takdir etmek lazım. Yani, bu tekliflerin gerekçesini bazı zamanlarda o kadar mükemmel yapıyor ki Avrupa Birliğinden, AİHM kararlarından falan, diyorsun ki: "Hah, budur, tamam, bu sefer gerçekten iyi bir şey çıkacak." Mesela, 2014'teki, işte, savunmaya ilişkin, gözaltılara ilişkin düzenlemenin de gerekçesine baktığın zaman, sen çalışıyorsun, diyorsun ki: "Yahu, buna artık ekleyecek bir şey yok, gerçekten bütün eksikler görülmüş." Sonra bakıyorsun ki altı ay sonra o mükemmel denilen değişiklikleri geri almışlar yani. Şimdi, burada da seçim yani partilere ilişkin, kaç parti kapatılmış, neden kapatılmış, hem Türkiye üzerinde hem dünya üzerinde, çok iyi gerekçelendirilmiş de "Bunu nasıl önleyeceksin?" meselesi bu teklifin içinde yok. Türkiye'de 26 tane parti kapatılmış belirli bir tarihe kadar. Bunların yarısından fazlası bölücülük yani Kürtlerin kurmadığı partiler bile. Sosyalist parti mi kurulmuş, "Ya, Kürt sorunu vardır." demiş, "Kapatıyorum." denilmiş; "Türkiye'de belli etnik unsurlar, kültürel unsurlar var." demiş, "Kapatıyorum." denilmiş. Kim demiş? Bu Anayasa Mahkemesi demiş. Dokunulmazlıklar meselesinde de aynı sorun. Yani, biz bu süreçleri unutursak, hani bu düzenlemeyi yapıyorsun ama 68'inci maddeye karışmasan yani "devletin ülkesiyle bölünmez bütünlüğü" bu partilerin kapatılmasının hepsi oradan ilham alıyor. O yasa orada kaldığı sürece bir sonraki maddeyi değiştirmenin hiçbir kıymetiharbiyesi yok.

Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcımız da biliyor, iki yıl öncesindeki Parlamentodaki hava, toplumdaki hava yani size yakın basın, aydınlar vesairenin bizim hakkımızda estirdiği hava ile şu andaki hava aynı mı? Vallahi o komisyonlar olsa ve bizim partimiz o komisyona gelse hiç tereddüt etmeden kapatırsınız şeyde çünkü kamuoyu o kadar ciddi bir şekilde yönlendiriliyor ki mevcut araçlarla yani "süzgeç" diyorsunuz ama bu süzgeç, süzgeç değil, bu bir kültür meselesi. Avrupa'daki kapatmamak için elinden geleni yapıyor, bizim siyasetimiz de kapatmak için, siyasi rakibini devre dışı bırakmak için elinden geleni yapıyor. Şimdi, bu pratik ortadayken orada komisyon kurmuşsun, 3 parti olmuş, 4 parti olmuş, bir aşama... Ama bence asla ve asla yani her istediğimiz zaman partileri kapatma ortamını yaratabiliriz. Mevcut siyaset yapış tarzımızla, mevcut basınımızla, mevcut aydın tiplerimizle -tırnak içerisinde hepsini söylüyorum- bu kadar iktidara angaje, bu kadar dünyadan kopuk, her şey Türkiye'ye özgü -zaten her şey Türkiye'ye özgü oluyor, başkanlık sistemi de öyle oluyor, demokrasi de olunca Türkiye'ye özgü deniliyor- oluyor. Hâlbuki, Yani, futbol maçından kimse demiyor ki: Bizim kurallarımızla Avrupa'nın kuralları ayrı olsun." Futbol maçında girersin, hata yaparsın, hakem kırmızı kart gösterir sana, sarı kart gösterir yani evrensel standartlar var, sen o standartların dışında bir demokrasi, bir parti kapatma isteyemezsin. Dolayısıyla da bu düzenleme içinde çok büyük sıkıntıları barındırıyor. Evet, arkadaşlar söyledi, ben tekrarlayacağım: Yani, idarenin eylem ve işlemlerini herhangi bir hukuk devletinde sen yargının dışına çıkardığın andan itibaren, niyettenazade söylüyorum, faşist bir partinin veya diktatörlük kurmak isteyen bir partinin arayışından farklı bir noktaya gitmezsin. Ne demek idarenin eylem ve işlemlerini yargı dışında... Ne olacak yani? Sana bağlı vali, kaymakam vesaire -tırnak içerisinde söylüyorum- bir dünya görüşünü egemen kılmak için elinden gelen her şeyi yapacak ama cumhuriyet savcısı bunu Meclise gönderirken bile bunların yaptığını dikkate almayacak. Niye almasın? Sen bir sistem kurmak istiyorsan ve o demokratik değilse, hâkimlerinle, savcılarınla, emniyetinle, o "idare" dediğimiz olguyla, bir sistem yaratıyorsan onların eliyle tabii ki -sen onlara emir veriyorsun, talimat veriyorsun- onların yaptığı her türlü eylem ve işlem yargının denetimine tabii olmasına lazım, yoksa her gelen parti diktatör... Yani, benim partim o olsun, ben burada bir tek parti rejimi kuracağım der ve bu hayata da geçer.

Değerli arkadaşlar, resmî ideoloji Türkiye'de öyle bir parti sistemi yarattı ki -hani "Yok birbirimizden farkımız, biz Osmanlı Bankasıyız diye bir reklam vardı- öyle bir siyasi parti üretimi başladı ki bana göre bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin yüzde 40'larda 50'lerde gezinmesinin temel sebebi budur. Eğer yoksa birbirinizden farkınız ben niye size oy vereyim kardeşim, bir tane istikrarlı götürsün, zaten aynı şeyi söylüyorsunuz, zaten bu sistemin ürünüsünüz. Dolayısıyla da çok da çoğulculuğa gerek yok dedi. Farklı olanları da Parlamentoya koymuyorsunuz, farklı olanları da engelliyorsunuz zaten. Ya partisini kapatıyorsunuz ya hazine yardımı yapmıyorsunuz. Yani kendisini ifade edecek bir ortam bulamadığı için de Parlamentoya gelemiyor. Dolayısıyla da o düşüncesini kamuoyuyla paylaşamıyor. Türkiye'de bana göre çok partili sistem adı altında tek partili sistem var. Bazen CHP olur, bazen başka bir parti olur. Şu anda bana göre AKP'dir. Yani çoğulcu, Batılı anlamda demokratik yaşamımız yok, Orta Doğu'yla karşılaştırdığında, evet, onlardan daha iyiyiz ama Batıyla karşılaştırdığımızda hiçbir değerler sistemiyle onlara benzemiyoruz. Yani insanlara, siyasal görüşlere tahammülümüz itibarıyla da onlara benzemiyoruz. Dolayısıyla da çok sıkıntılar barındıran, bence düzeltilebilir önermeler yapabiliriz. Mesela, Ahmet Bey bahsetti, bana göre eğer illa belli süzgeçler getireceksek o komisyona yenilerini katalım artı Genel Kurula da belirli bir nitelikli çoğunlukla girsin mesela diyorum. Bunların hepsini tartışmamız lazım, bence grup başkan vekillerinin tartışması lazım. Yani gündem bu hâle geldi, o zaman ben top oynamıyorum meselesi de biraz kolaycılığa kaçar. Mademki önümüze gelmiş ve tartışılacak, gündemimizi de meşgul edecek. Biz istesek de, istemesek de siyasi malzeme olacak bir şey oldu artık, gündeme geldi, o zaman bunu nasıl mükemmelleştirebiliriz şeklinde her siyasi partinin kendi görüşlerini ortaya koyup gerçekten iyi bir yasa çıkarabiliriz diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, şu anda bunları söylemekle yetineyim.