| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı'nın, Diyanet İşleri Başkanlığının kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin çalışmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .05.2021 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şu üç dakika meselesini ben ortaya attığım için öncelikle onu bir çözelim. Avrupa Konseyinde Genel Kurulda üç dakikada görüşler ifade ediliyor demiştim, komisyonlarda değil, öncelikle bunu söyleyeyim. Ayrıca, toplantılara hakikaten zamanında başlayalım ve sunumlar belki biraz daha az olursa bizim de müzakere etme imkânımız olur demiştim, bunu da ifade edeyim.
Hoş geldiniz, teşekkürler sunumunuz için.
Şimdi, biz, kadına yönelik şiddetin erkek egemen sistem sonucu olduğunu düşünüyoruz ve bu sistemin sürmesindeki işlevini de görmezden gelerek erkek şiddetinin bireyselleştirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama özellikle "merhamet" "şefkat" "vicdan" gibi kavramlarla ve dinî referanslarla kadına yönelik şiddetin gerçekten önlenmesi kolay gözükmüyor, en azından tek başına mümkün değil bu çünkü karşımızda çok köklü ve tarihsel bir sorun var ve bu, dinlere, kültürlere, yaşanan coğrafyaya göre kısmen değişiklik göstermekle birlikte, dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddet sorunuyla biz karşı karşıyayız.
Şimdi, Diyanetin sitesi boşanmayı "erkeğin hakkı" olarak tanımlayan fetvalarla dolu maalesef. Kadınların nasıl giyineceklerini, şiddete uğradıklarında kocalarını nasıl hoş tutacaklarını, nasıl itaat edeceklerini salık veren Diyanet Başkanı, mesela, 25 Kasımla ilgili açıklamasında şiddet uygulayanın erkekler olduğunu, erkeklerin bu yolla kadınlar üzerinde tahakküm kurduğunu söylemedi. Yani bu, ortaya atılan böyle öznesiz sözlerle çözülebilecek bir şey değil.
Şimdi, siz sunumunuzda İl Müftüleri İstişare Toplantısı'ndan söz ettiniz ama 2012 tarihli bu toplantıdan sonra olanları biraz örneklemek isterim, tabii, 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nden sonra da. Ben de aynı şekilde, bu, elimde olan, özellikle Burcu Karakaş'ın kitabından birkaç örnek vermek istiyorum, somut örnek. Şimdi, Çorum Müftülüğüne başvuran bir danışan, eşinin kıskançlık gösterdiğini ve "yemeğin salçası eksik, çamaşır makinesinde çorap unuttun" gibi sudan sebeplerle kendisine bağırdığını söylüyor. Henüz fiziksel şiddete uğramadığını ancak endişelendiğini belirtiyor; fiziksel şiddet uygularsa ne yapması gerektiğini soruyor. Müftülük, cevabında, eşinin sinirli olmasının altında iş yerinde yaşadığı sorunlar olabileceğini -bu eşler gidip patronlarını dövüyorlar mı hiç mesela, bunu gerçekten ben her yerde sormak istiyorum- eşi sakinleştikten sonra onunla konuşup sorununu öğrenebileceğini söylüyor yani eşinin önce sakinleşmesi gerekiyormuş. Şiddet görmesi halinde ise tepki vermemesini, ortamdan uzaklaşmasını, ortalık yatıştıktan sonra da "Nasıl istiyorsan öyle yapayım." diyerek konunun üstünü örtmesini öğütlüyor.
Batman Müftülüğüyle, burayla görüşen bir danışan, çevresinin "Sinirli ama iyi bir insan." olarak nitelediği nişanlısının şiddet eğilimi olduğunu, dinî nikâhları olsa da evlenmekte tereddüt ettiğini, nasıl bir yol izleyeceğini bilmediğini ifade ediyor. Müftülük, ilk önce, nişanlısının ibadet edip etmediğini soruyor; namaz kılıp oruç tutuyorsa bu özelliklerini dikkate alarak karar vermesini salık veriyor. Demek ki her şeyden kurtarıyor bu!
Eşinden şiddet gördüğü için Niğde Müftülüğünü arayan bir diğer kadına sunulan öneri ise beş vakit namaz kılmak, Kur'an okumak, polise başvuru yaparsa eşine uzaklaştırma kararı çıkabileceği için başvurudan vazgeçirmeye çalışmak.
Şimdi ben sizlerin, kadınlar olarak bu söylemler karşısında ne hissettiğinizi gerçekten bilmek istiyorum ve bunlara karşı ne yaptığınızı da bilmek istiyorum. Mesela, bunlarla ilgili bir soruşturma açılıyor mu, bu cevapları verenlerle ilgili? Çünkü bunlar yalan, üfürük şeyler değil, gerçekten var olan şeyler.
İkinci bir konu var, çok ciddi bir konu benim açımdan. Şimdi, özellikle pandemi zamanında Diyanet İşleri Başkanlığı Nisan 2020'de "İslam, zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor, lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütülmesidir bunun hikmeti." dedi. Bu ülkede yaşayan binlerce, yüz binlerce LGBT'li insan var, bunların aileleri var, bu ailelerin çocukları var; bunlara karşı ne yapmayı düşünüyorsunuz? Gerçekten yok edilmesi gereken bir kavim midir bunlar -hâlâ 2021 yılında- yoksa, bu insanlara uygulanan şiddet nasıl engellenecek? Ya da bu insanlara şiddet uygulandığında "Engellemeyin, bırakın ne hâlleri varsa görsünler!" mi diyorsunuz? Gerçekten bunu bilmek istiyorum çünkü zaten İstanbul Sözleşmesi'nden -dezenformasyonlarla tabii- özellikle çekilme kararına... İstanbul Sözleşmesi'nde LGBT'lilerle ilgili hiçbir şey yoktu aslında ama buna rağmen dezenformasyonlarla yapılan buydu. Bunları merak ediyorum. Mesela, gerçekten, bununla ilgili nefret söylemi karşısında ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Size, yandan, kusura bakmayın yani "akıl" -tırnak içerisinde- vermeye çalışan arkadaşları da kınıyorum çünkü sizler...
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI DİN HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AİLE VE DİNİ REHBERLİK DAİRE BAŞKANI SEMA YİĞİT - Biz...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, hayır, asla, asla, sizden bahsetmiyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ya, Sayın Milletvekili, bakın, konuyla ilgili bir şey söylüyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Benim kimleri kastettiğimi siz anladınız, kadın kadının hâlinden anlar. Birazcık, hani, orada geri durursa...
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sayın Başkanım, bu üslup çok hoş olmayan bir üslup.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Siz cevap verirsiniz, siz sonra cevap verirsiniz isterseniz.
Son olarak da Sayın Meral Akşener'e yönelik sözler taciz ve erkek şiddetidir. Ve şunu zannetmeyin arkadaşlar: Kadına yönelik şiddete karşı olmamız için aynı görüşte olmamız gerekmiyor kimseyle. Biz Özlem Zengin'e de Sümeyye Erdoğan'a da gösterilen cinsiyetçi saldırılarda aynı tepkileri gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz; sizlere de tavsiye ederim.
Teşekkür ederim.