| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .05.2021 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizdeki sorun, sistem sorunu arkadaşlar; sistem sorunu içerisinde bu sistemi çözmeden, demokrasi ve özgürlükleri getirmeden Türkiye'de ekonomi de düzelmez, yargı da düzelmez, eğitim de düzelmez, sağlık da düzelmez ve düzelmiyor.
24 Haziran 2018 seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp "Bu kardeşinize oy verin, uçuracağım." dedikten sonra üç yılda yargı da uçtu, ekonomi de uçtu, eğitim de uçtu, sağlık da uçtu. Bakınız, bu sistemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bu ucube sistemde, tek kişinin karar verdiği sistemde yetkilerin paylaşılmadığı ve bağımsızlık ve tarafsızlığın bir kenara itildiği, demokrasi ve özgürlüklerin kenara itildiği, anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılamadığı, sadece elimizde bulunan kırmızı kitapta anayasa hukukundan bahsedildiği düzende insanlar korkarak yaşıyor. İnsanlar acaba ifade özgürlüğünü kullanırsam başıma bir iş gelecek mi diye bakıyor, insanlar dava açma hakkını kullanırsam, hak arama özgürlüğünü kullanırsam başıma bir iş gelecek mi diye düşünüyor, insanlar çıkıp da toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapmak istersem, bu konuda fikrimi belirtirsem acaba cezaevine gider miyim diye düşünüyor; tabii, bu düşünen insanlar da ifade özgürlüğünü ve hak arama özgürlüğünü anayasal hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyen insanlar. Diğer türlü kullanan insanlar zaten suç işlemek isteyen ve cezasını çekmek için cezaevine giden vatandaşlar ki zaten nasıl olsa cezaevinden çıkıyor. Çıktı, geçen sene çıktı, 90 bin kişi çıktı. Ne oldu? Elimde, işte cezaevindeki rakamlar elimde. Şu anda Türkiye'de hâlihazırda 374 cezaevi var, 250.756 kişi kapasite, şu anda 276.438 mahpus bulunuyor, kapasite fazlası yüzde 9,7. Çıkanlar ne oldu, denetimli serbestlikler ne oldu? Yani, burada ilginç olan da bir şey var, Türkiye'deki demokrasi ve özgürlükleri ortaya koyan, olmadığını ortaya koyan, hukuk devletinin olmadığını ortaya koyan bir istatistik. Avrupa Konseyinin 2020 Ceza İstatistikleri Raporu'na göre Türkiye, 31 Ocak 2020 itibarıyla Rusya'yı da geçerek 100 bin kişiye düşen hapishane nüfusunda 357,2 kişiyle ilk sıraya yükseldi. Bir az önce ara verildiği zaman odama gittim, ya bu yüz binde 357,2 bir yanlışlık olmasın dedim, hesap ettirdim 85 milyona, doğru çıktı. Arkadaşlar, bu oran 2010 ila 2020 arasında yüzde 115,3 arttı. Ne demek? Rusya'yı geçmişiz ve 1'inciyiz, hapishane nüfusunda 100 bin kişide 357.2 arkadaşlar. Sonra Adalet Bakanlığının 2021 Yılı Performans Programı'na göre -sizin performans programınıza göre arkadaşlarım- Türkiye'de bu yıl, 2021'de 39 tane yeni cezaevi yapılacak, 4,5 milyar lira para ayrılmış durumda. Hayırlısı olsun Aydın'a da yapılacak, hayırlısı olsun. 4,5 milyar lira. Siz esnafa 5 bin lira hibe verdik diye övünüyorsunuz ama 39 tane cezaevi için de 4,5 milyar lira para ayırıyorsunuz ama hoş parayı da buldunuz. Nereden buldunuz? Benzinin geçen sene aynı tarihte 7,1'di litresi, şu anda 7,8 oldu. ÖTV zammı yaptınız geçen hafta benzine, mazota ve gaza yüzde 76'yla yüzde 84 arasında; 14,5 milyar parayı oradan buldunuz, 14,5 milyar paranın 4,5 milyarını cezaevine verirsiniz, 4,5 milyarını da esnafa verirsiniz bu işi çözersiniz.
Ya arkadaşlar, yani insanlar kendilerini ifade etmek istiyor, insanlara cezaevi vadediyorsunuz, insanlara artık millet bahçesi vadediyorsunuz; hikâye, hikâye bitti. 2004'te Avrupa Birliğine üye olmak için başvuruda bulunduğumuz zaman hatırlar mısınız gündüz vakti burada, Türkiye'nin her tarafında neler patlamıştı konfetilerle beraber gündüz vakti, gece de değildi. Bir hikâye vardı, Avrupa Birliğine girme hikâyesi vardı. Avrupa mevzuatlarını, insan hak ve özgürlüklerini Türkiye'deki uygulamalara getirme hikayesi vardı. O hikâye ne oldu? Özellikle FETÖ denilen terör örgütünün devletin her tarafına sızmasıyla beraber, onlara "ne istedilerse verdik" mantığınızı sizlerin ortaya koymanızla beraber yargıyı ele geçirdiler, her yeri ele geçirdiler; ondan sonra çıkıp 15 Temmuz'da darbe teşebbüsünde bulundular ve devleti bu hâle getirdiler ve bugüne geldik. Arkadaşlar, yargı mı kaldı, hikâye mi kaldı? Geçen hafta Avrupa Parlamentosu ne kararı aldı? Tavsiye kararı aldı. Kararında şunu diyor: "Türkiye üyelik performanslarını yerine getirmemiştir, üyelik müracaatını iptal edelim kararı aldık." Avrupa sevdası hikâyemiz bitti. Ne hedefimiz kaldı, Avrasya mı kaldı? Orta Doğu'da hâlimiz belli, her yerde hâlimiz belli. Arkadaşlar bakın, yargı, yasama yürütmenin elinde olduğu sürece, tek adamın elinde olduğu sürece Türkiye'nin geldiği nokta budur.
Şimdi bakıyorum ben, bakıyorum, soruşturma safhası, kovuşturma safhası, karar safhası, infaz safhası yargıda. Soruşturma safhası denilince aklıma ne geliyor arkadaşlar, CMK 160 geliyor. Ya, memlekette mafya, siyaset, ticaret tartışmaları var, bir tane suç örgütü lideri her iki günde bir çıkıyor, video yayınlıyor, birçok tartışmalar var, İçişleri Bakanı hakkında bir sürü iddialar var bir tek savcı CMK 160'a göre işlem yapmadı yahu, soruşturma açmadı. Elini kolunu mu bağlıyordu savcıların? Size bir şey söyleyeyim mi? Geçen gün bir savcıyla bir görüşmem oldu "neden soruşturma açmıyorsunuz?" dedim, etkili bir savcı "Açarsam benim hâlim ne olur?" dedi. İşte, getirdiğiniz nokta bu, devleti, yargıyı getirdiğiniz nokta bu. Soruşturma açmaktan korkan savcılar... TCK 279, "Resen soruşturma yapmayan kamu görevlileri altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır." Ya, savcılar, kamu görevlileri şu anda suç işliyor arkadaşlar, suç işliyor; geldiğimiz nokta.
Soruşturmayı geçtik, kovuşturmaya geldik. Ya, saraydan talimat alan hâkimlerle siz, kovuşturma safhasında bağımsız kararlar mı verebilecekseniz, nerede vereceksiniz? Ya, arkadaşlar, bu memlekette var ya, adamına göre, sanığına göre, davacısına göre, davalısına göre hâkim tayin ediliyor; görmedik mi? Gördük. Siz hâkimleri "Bizim tarafımıza göre karar vermediniz." diye, özellikle siyasi davalarda, yerlerini değiştirirseniz, gezici mahkemeler oluşturursanız... Ya, İstanbul'a bakın, İstanbul'da Avrupa Adliyesinde bir heyet var. Heyet, ilk önce gitti Kaftancıoğlu davasına girdi, ondan sonra Sözcü davasına girdi, ondan sonra çıktı Gezi davasına girdi. Geziyor, heyet geziyor. O heyetin başkanını ve üyelerini takdir ediyorum ama şunu söyleyeyim; bugünler geçer. Ne geçer? Açık ve net söylüyorum: Hukuka uymayan, yasaya uymayan, adaletli kararlar vermeyen, sanığın kendi yapısına ve siyasi görüşüne karar veren heyetler bir gün yaptıklarının hesabını mutlaka verecektir arkadaşlar. Saraydan talimatlı hâkim, savcılarla kovuşturmada adalet sağlanmaz.
Onu geçtik şimdi, kararlar veriliyor, talimata göre veriliyor; sonra infaz hukukuna geldik. İnfazda bakıyorsunuz, vatandaş suç işlemiş cezaevine girmiş. İşlediği suça göre tahliye, işlediği suça göre infaz, işlediği suça göre, siyasi durumuna göre cezaevinde tecrit, siyasi görüşüne göre af, özel af, kişiye göre özel af arkadaşlar ya, böyle bir şey olabilir mi?
Antalya'da mart ayında yapılan İçişleri Bakanlığı KOM toplantısında Emniyet Genel Müdürlüğünün vermiş olduğu raporda 1'inci sırada, 2'nci sırada, 3'üncü sırada ismi geçen suç örgütü liderlerinden 1'inci sıradaki Çakıcı nerede? Özel afla çıkardınız. Nerede? Ya, İçişleri Bakanlığının Emniyet Genel Müdürlüğünün raporunun 1'inci sırasında bu vatandaş ya, suç örgütü lideri olarak. 453 tane adamı varmış, -bu rapor benim raporum değil, İçişleri Bakanlığının KOM raporu bu- 3'üncü sıradaki Sedat Peker nerede? Çıkıyor şimdi kasetler yayınlamaya devam ediyor. Arkadaşlar, devlet şu anda kurumlarıyla işini yapamaz hâlde, yönetilemez hâlde.
İnfaz hukukuna geliyoruz. Şimdi, infaz hukuku; bakıyoruz, infazla ilgili, değişiklikle ilgili bir yasa teklifi gelmiş. Bu teklifte Ceza ve İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, TCK, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da değişiklik yapılıyor. Şimdi, sorunlu 3 madde, 4 madde var, güzel maddeler de var. Örneğin şu var: Hükümlülerin, tutukluların naklinde kullanılan araçlarla ilgili adliye binalarında bekledikleri durumlarda sıkıntı var, sağlık kuruluşlarında sıkıntı var. Bilgi almak, hükümlü ve tutukluları dinlemek konusunda infaz kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurullarına yetki veriliyor, çok güzel. Bir de raporlama konusunda da izleme kurulları raporlama konusunda da Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumuna raporlama gönderilmesi karar verilmiş, çok güzel.
Şurada evraklarım var benim, bir saniye... Sayın Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüz burada mı? Burada. Sayın Genel Müdürüm, ben Adalet Komisyonu üyesiyim, burada Adalet Komisyonu üyeleri var. Adalet Komisyonu üyesi olarak, bir hukukçu olarak, bir milletvekili olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili olarak cezaevinde görüşmek istediğim hükümlü ve tutuklu olduğu zaman niye engel oluyorsunuz? Benim gibi birçok milletvekilinin görüşmesine niye engel oluyorsunuz? Biz burada kamu adına görev yapıyoruz. İşte, gönderdiğim son 2 ek, tarihleri de var burada; illa, Bakan Yardımcılarını, Bakanı arayıp da torpil mi yaptıralım? Cumhuriyet Halk Partisi Adalet Komisyonu üyesi Süleyman Bülbül, vermiş olduğu 15/3/2021, 24/3/2021 tarihli dilekçesinde ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı'yla, Aytaç Ünsal'la avukat iş insanı Osman Kavala'yla görüşmesine niye engel oluyorsunuz? Niye engel oluyorsunuz? O dönemlerde pandemi mi var? Hayır yok, araştırdık, yok. Siz burada getirmiş olduğunuz yasa teklifleriyle görüntü kurtarıyorsunuz. Siz ilk önce, buradaki milletvekillerinin görevini yapmasına engel olmayın, milletvekillerinin görevine engel olmayın. Benim gibi birçok milletvekilimiz var bunu yapamayan, gidemeyen Ankara milletvekilimiz var, Eskişehir milletvekilimiz var; devamlı karşılıksız kalıyor bunlar. Niçin karşılıksız kalıyor? O bakımdan bu çerçevede...
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) - Üstadım, Osman Kavala'yla görüşmeye giden milletvekilinin görevi arasında ne alaka var?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, bakın, çok önemli bir şey sordunuz. Osman Kavala ya da cezaevinde bulunan herhangi bir suçtan tutuklu bir hükümlüyle Adalet Komisyonu üyesinin ya da bir milletvekilinin görüşmesi hakkıdır -Türkiye'deki cezaevleri gerçeğini- cezaevindeki hükümlü ve tutuklularla görüşmesi normal bir şeydir. Bu, adaletin... Yasa yapan bir insanız biz ya, milletvekiliyiz biz ya. Cezaevleriyle ilgili bir yasa göndermişiniz, neden bahsediyoruz? Ben diyorum ki: Bir teklifte bulunuyorum, gazete girişleri şöyle olsun diyorum. Ben gittim cezaevine hükümlülerle görüşüyorum. Diyor ki hükümlü bana "Şu gazeteler gelmedi." Nereden öğreniyorum bunu? Doğrudan ben öğreniyorum arkadaş, cezaevlerindeki hak ihlallerini öğreniyorum. Bir milletvekilinin bir toplumda cezaevinde hak ihlalini öğrenmek kadar doğru bir görevi yok mudur? Doğru bir görevdir bu. Bunu ben öğrenmek zorundayım. İstediğim cezaevine gireceğim, istediğim cezaevinde görüşmelerde bulunacağım ve orada vatandaşın... Cezaevinde bulunan vatandaş değil mi? Cezaevinde bulunan bu memleketin haklarını, özgürlüklerini kullanan vatandaş değil mi? Tabii, ülkeyi büyük bir cezaevi hâline getirdiniz, içerisi de aynı, dışarısı da aynı diyorsunuz; ayrı mesele.
Ben devam ediyorum arkadaşlar, bakınız arkadaşlar, cezaevlerinin durumu bu. İçişleri Bakanı iki gün önce televizyon programında çıktı "İşkenceyle ilgili Türkiye'de bir sorun yoktur, Türkiye'de sadece uyuşturucu maddeyle ilgili, zanlılara yönelik kötü muameleyle ilgili iddialar vardır." diye bir açıklamada bulundu. Ya, arkadaş, bu İçişleri Bakanının zaten görev ve yetkilerini kullanmadığını biliyoruz, görevden alınması gerektiğini de söylüyoruz. Bu memlekette hukuk devleti ve özgürlükler varsa bu görevini yapamayan, hakkında mafya, ticaret ve siyaset iddiaları bulunan ama Emniyet Genel Müdürlüğünün ita amiri olan, kolluk kuvvetlerinin ita amiri olan, adli kolluğun ita amiri olan İçişleri Bakanı o koltukta durduğu sürece bu iddiaların araştırılması mümkün mü? Hangi savcı araştırır bu iddiaları? O nedenle bu İçişleri Bakanı gene doğru söylemiyor. Neden doğru söylemiyor? İçişleri Bakanının "İşkenceyle ilgili tespit yok." dedikten sonra anında Af Örgütü yalanladı. Af Örgütü Türkiye temsilcisi "Bizim raporumuzda Türkiye'de işkence iddialarıyla ilgili açıklamalarımız var ve bu konuda İstanbul Protokolü'ne uygun davranılmadığı konusunda Uluslararası Af Örgütü olarak Sayın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e eylem çağrısını imzaya açtık." diye açıklamada bulunuyor. İçişleri Bakanı doğruyu söylemiyor. Bir memlekette İçişleri Bakanı hep doğruyu söylemezse...
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Onlara inanıyorsunuz da Bakan Bey'e mi inanmıyorsunuz?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ya, arkadaş, açıkça bakın, Uluslararası Af Örgütü. İşkence raporları var, onları getireyim mi, sana açıklayayım mı işkence raporlarını?
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Ya, bırakın onların hepsini.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani arkadaş, işkence raporları var Uluslararası Af Örgütünün. Haklısınız; AİHM'in karalarını uygulama, Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulama, Uluslararası Af Örgütünün işkence raporlarını uygulama ondan sonra "O yok bu yok." de!
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) - Uluslararası örgütleri Filistin olayında gördük.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, bakın, Türkiye'yi bir cezaevi hâline getirdiniz, hak ve özgürlükleri kimse kullanamıyor. Dün bisiklet sürerken trafik kazasında ölen bir çocuğun anne babası Adalet Bakanlığının önünde eylem yapıyor, bir saatlik eylem. Adalet Bakanlığının önünde eylem yokmuş, "İleri gidin." dedi polis arkadaşlar. Dedim ki, ya Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmiyor, bunlar çocuklarının arkasından bisikletli ölümlere karşı, umudu yaşatmak amacıyla bir şeye gelmişler, sessiz eylem yapıyorlar. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu ihlal etmiyorlar, barışçı bir gösteri yapıyorlar, bırakın diye ikna ettik. Öyle ikna olabildiler, o da 100 metre ileride açabildiler. Arkadaşlar, millet hakkını kullansın, vatandaş anayasal hak ve özgürlükleri kullansın, Türkiye bir cezaevi olmasın arkadaşlar, lütfen olmasın.
Şimdi, şeye geleceğim Başkanım, bitiriyorum.
Şimdi, biz çeşitli muhalefet partileri olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kanun teklifleri veriyoruz arkadaşlar, ben de kanun teklifi verdim Adalet esas Komisyonuna gelmiş (2/3624) ama siz "Hemen maddelere geçelim, konuşmalar uzamasın, geneli konuşmayın." dediğiniz zaman bunu söyleyemedik, elimizde kaldı. Konuyla ilgili, ceza tevkifevleriyle ilgili.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Söz verdim, uzatalım dedim ama siz kabul etmediniz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hayır, bakın, yani burada da bir hak ihlali var. Şu kanun teklifini şuraya sunamamam da hak ihlali olur. Bakın, neler istemişim arkadaşlar? "Cezaevlerinde hijyenin sağlanması kişisel değerlendirme midir? Bu kapsamda bakıldığında yeterli miktarda temizlik malzemesinin temini idarenin sorumluluğundadır. Haberleşme ve iletişim, hapishanelerde çok önemlidir; bu kapsamda temel iletişim kaynağı olan mektup gönderme herkese belirli düzeyde eşit olarak sağlanmalıdır zira, ekonomik zorluklar nedeniyle mektup bile göndermekte zorlanan hükümlülerin olduğu bilinmektedir." Arkadaşlar, cezaevinde bulunan hangi cinsiyette olursa olsun, kadın, erkek, LGBT, kim olursa olsun, onların hakkını aramak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, yasama Meclisinde bulunan bütün milletvekillerinin görevidir.
Bakınız arkadaşlar, cezaevlerinde bulunanların birçok hak talepleri var. "Her bir kişinin ücretsiz olarak aylık toplam 10 adet mektup, faks ve telgraf gönderme hakkı vardır; aylık 10 adeti aşan gönderimlerin ücreti hükümlü tarafından karşılanır." demişiz. Arkasından "Gıdaların kurum kantininden temin edilmesi için her bir hükümlüye aylık olarak lira karşılığında bir kota belirlenir, bu kota kapsamında kurum kantininden hükümlüler ücretsiz olarak gıda temin ederler." demişiz. "Regl olan hükümlüler için ped, aylık olarak ücretsiz bir şekilde her bir hükümlüye verilir." demişiz, maske ve dağıtımı konusunda hükümlülerin haklarının geniş tutulması gerektiğini söylemişiz. "65 yaş üzerindeki kişilere ayda bir adet maske verildiği ve birçok hapishanede tuvaletlere temizlik ve hijyen malzemesinin konulmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle hijyenin sağlanması kişilerin bireysel çabalarıyla gerçekleştirilmekte, bu ihtiyaçlar için idare tarafından temin edilmesi gereken bir düzenleme yapılması..." demişiz. Cezaevi idarelerinde koğuşlara sabun, çamaşır suyu ve dezenfektan ücretsiz dağıtılırken -bazı cezaevlerinde- şimdi, bazı hapishanelerde bu malzemelerin ücretsiz dağıtılmadığı bilinmektedir; bu nedenle ücretini ödeyemeyen, maddi durumu iyi olmayan kişiler yeterli malzemeye ulaşamadığından dolayı bunlara katkı sunulması için çeşitli teklifler içeren yasa teklifimizi sunmak istedik ama sunamadık, genelden 1'inci maddeye geçtik. Bunu inşallah Mecliste indiririz, hep birlikte çıkarırız.
Arkadaşlar, son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizim, yasama Meclisi olarak Anayasa'daki hak ve özgürlükleri topluma yerleştirmek ve uygulamaları takip etmek ve bu çerçevede yasa maddeleri tesis etmek görevimiz var. Bunun için 5'inci maddede olan devletin amaç ve görevlerini, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi ve siyasal, sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmaya ilişkin görevini yerine getirmesi için mutlaka alan açmak zorundayız, aynı zamanda bizim 17'nci maddede olan "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir." birinci fıkrasını ve üçüncü fıkradaki "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya ve muameleye tabi tutulamaz." hükmünü yerleştirmemiz gerekir, 19'uncu maddedeki kişi hürriyetini ve güvenliğini yerleştirmemiz gerekiyor. Bunun için yapılacak tek şey, sistemdir, bunun için yapılacak tek şey, denge denetleme sistemidir, yasama Meclisinin etkinliğinin artırılmasıdır. Bu ucube sistemin tamamen gitmesi gerekmektedir, parlamenter, demokratik, güçlendirilmiş bir sistem gelmek zorundadır yoksa, yoksa, yoksa çok kötüye gidiyoruz, mafya liderlerinin her gün televizyonlara çıkıp devletin kurumlarıyla alay ettiği dönemleri geçiriyoruz, kurumların itibarının gittiği dönemleri geçiriyoruz. Bu nedenle bizim yapacağımız, Anayasa'daki bu tür değişikliklerle Türkiye'de hukuk devletini, demokrasiyi ve özgürlükleri getirmektir.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun.