KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, az evvel söyledim, gerçekten sınırsız ve bütün mahpusları etkileyecek bir yetki veriliyor. Neden? Madde şöyle düzenlenmiş: Kimlerin görüşmeleri dinlenebilecek? Terör suçlarından hükümlü olanlar, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olma suçlarından hükümlü olanlar, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olanlar, tehlikeli hâlde bulunanlar -çok soyut biçimde tehlikeli hâlde bulunanlar ifadesi var- dışarıyla iletişimi...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tehlikeli hâlde bulunanlar, soyut değil aslında.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Tehlikeli hâlde bulunanlar var mı yasamızda, kimler tehlikeli diye sayıyor mu?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tehlikeli suçlular belli.

Onları teklif sahibi açıklayabilir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - ...kurum güvenliği açısından tehlikeli olanlar yani bunların hepsi dinlenebilecek.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tehlikeli suçları özellikle...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Peki, hangi görüşmeleri dinlenecek? Zaten hükümlülerin görüşmecilerine ilişken ciddi sınırlamalar var. Kimler görüşmecileri? Yani 5271 sayılı Yasa'yla görüşme hakkı tanınan kişiler kimler? Eşler, üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlar, vasiler ve 3 görüşmeci, ayrıca savcılıkça izin verilenler. Yani görüşme hakkı yasayla sınırlandırılmış ve bu kişilerin tamamının yapacağı görüşmeler bu kapsamda dinlenip kayıt altına alınabilecek. Hangi amaçla dinlenecek? Yine, orada meşhur, soyut diyebileceğimiz amaçlarla, kamu düzeninin korunması amacıyla; kutsal bir amaç, zaten her şey kamu düzeninin korunması amacıyla yapılıyor. Kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması amacıyla yapılabilecek. Suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla yapılabilecek. Kim tarafından? Kurum yönetimi tarafından. Bu "kurum yönetimi" kavramı da önemli; sanki cezaevi yönetimi dışında, Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğünün sıralı bütün yönetim kademeleri tarafından böyle bir karar alınabileceği izlenimi yaratıyor.

Geneli üzerine söz almamıştım, çoğu konuşmacı dile getirdi. Gerçekten Anayasa'nın özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20'nci maddesine açıkça aykırı bir düzenleme bu. Anayasa'nın haberleşme hürriyetini düzenleyen 22'nci maddesine aykırı. Ayrıca, Anayasa 90'a göre, iç hukukun bir parçası hâlinde değerlendirilecek. Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları var, Nelson Mandela Kuralları olarak biliniyor. Bu kuralların "Dış Dünyayla İlişkiler" başlıklı 58'inci maddesine de aykırıdır bu düzenleme. Yine, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin (CPT) 2 no.lu Genel Raporu'nun 51 no.lu paragrafına da aykırı. Ben sadece atıfta bulunuyorum. Ayrıntılarını söylemeyeceğim, dile getirmeyeceğim. Yine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı" başlıklı 8'inci maddesine de aykırı.

İbrahim Hocam ayrıntılı bir değerlendirme yaptı ama birkaç tane AİHM kararı var, onlarla ilgili değerlendirme... O verilen kararlara dair birkaç şeyi söylemek belki konuyu daha iyi anlamamızı sağlayabilir. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 8'inci maddeye dair yapılan başvurularda değerlendirmelerini şöyle yapıyor, temel ilkeleri şu: Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesi bağlamında, bir bireyin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkında yapılan herhangi bir müdahalenin hukuki olmasını, meşru amaç gütmesini, demokratik bir toplumda gerekli olması şartlarını aynı anda taşımasını kurala bağlıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul ediyor ancak bu durumda dahi "Hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır" diyor. Burada, bu yasa düzenlemesinde makul ve ölçülü bir sınırlama olmadığı çok açık. "Yasayla öngörülebilir." diyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bir yasa düzenleniyor. Dolayısıyla, bu açıdan bir sorun olmadığı düşünülebilir. "Müdahalenin yasal dayanağının oluşturulan mevzuatın ilk olarak ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir." diyor fakat burada getirilen teklifte hangi filler nedeniyle böyle bir karar alınacağına dair bir düzenleme yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, hükümlü ve tutukluların özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır; Messina/İtalya Kararı. Bu hakka getirilen sınırlamalar suç ve düzensizliğin önlenmesi için güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır; Gülmez/Türkiye Kararı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tutukluların yakınlarıyla ziyaretçi odasında yaptıkları görüşmelerin güvenlik endişesiyle sistematik bir şekilde kaydedilmesinin görüşme odalarının tutuklunun yakınlarıyla mahrem konuları konuşmasını da içeren özel hayatını sürdürmesi işlevinin de inkârı anlamına geleceğini vurgulamıştır. Ceza infaz kurumundaki görüşme odasında yapılan konuşmaların haberleşme ve özel hayat kavramı içinde yer alabileceğini vurgulamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre mahkûmların yakınlarıyla yaptığı görüşmelerinin izlenmesi ve kaydedilmesi onların belli bir mahremiyete sahip olduğu düşüncesini ortadan kaldırmadığından konuşmaların kaydedilmesinin özel hayata müdahale olarak kabul edilmesi gerekmektedir. (Wisse/Fransa kararı)

AİHM'e göre, tutukluların görüşme odasında yaptığı konuşmaların kaydedilmesi şeklindeki uygulamanın muhatabı olabilecek uygun kişiler kategorisini belirleyen ve bu kişilere muhtemel ciddi suiistimallere karşı tam koruma sağlayacak güvenceleri öngören iç hukuk kuralına dayanması gerekmektedir. Bu kapsamda AİHM kararlarında, idare tarafından yapılacak sistematik dinleme ve kaydetme tedbirlerinin süresinin belirlenmesi gerektiği hususu ile kayıtların tutanaklarının hazırlanması ve kayıtların silinmesi ya da imhasına ilişkin koşulların düzenlenmesinin önemine vurgu yapılmıştır. (Wisse/Fransa, Kruslin/Fransa kararı)

Mevzuat, eğer mahpusların haberleşmelerinin izlenmesine yönelik tedbirlerin süresini veya bunları haklı kılan sebepleri düzenlemiyorsa, eğer ilgili alanda yetkililere tanınan takdirin kullanılmasının kapsamı ve biçimini yeterli açıklıkla belirtmiyorsa veya eğer makamlara çok geniş bir takdir yetkisi bırakıyorsa sözleşmeyle uyumlu değildir. (Labita /İtalya; Niedba?a /Polonya; Lavents /Letonya kararları)

Mahpusların haberleşmeleri üzerinde bir derece kontrol kabul edilebilirdir ve mahpusluğun olağan ve makul gereklilikleri dikkate alındığında, tek başına sözleşmeyle uyumsuz değildir. (Silver ve Diğerleri /Birleşik Krallık, Golder/Birleşik Krallık kararları)

Ancak, böyle bir kontrol sözleşme madde 8/2'ye uygun olarak güdülen meşru amaçların gerektirdiklerini aşmamalıdır. Tutukluların telefon iletişimi dâhil dış dünyayla iletişimini izlemek gerekli olabilirse de uygulanan kurallar ulusal makamların keyfî müdahalesine karşı mahpusa uygun koruma sağlamalıdır.

Müdahale, madde 8/2'de ortaya konan hukuka uygunluk gerekliliklerini yerine getirmelidir. Kamu makamlarının hangi durumlar ve koşullarda bu gibi tedbirlere başvurmaya yetkili olduğuna dair herkese bir gösterge vermek için kanun hükümleri yeterince açık olmalıdır. (Lavents/Letonya kararı)

Ulusal makamların mahpusun haberleşmesini izlemelerini dayandırdıkları kanun hükmünü belirtmek, mahkeme önündeki davalı hükümetin görevidir. (Di Giovine /İtalya kararı)

Hukuka uygunluk gereklilikleri yalnızca ulusal hukukta bir yasal dayanak olmasını değil; aynı zamanda kanunun, açık, etkileri bakımından öngörülebilir ve hareketlerinin sonuçlarını öngörebilecek konumda olması gereken ilgili kişiler için erişilebilir olmasını gerektiren niteliğini de ifade eder. (Silver ve Diğerleri /Birleşik Krallık kararı)

Ulusal hukuk, müdahaleye izin verdiği durumda, cezaevi makamlarının kötüye kullanımını engellemek için güvenceler de içermelidir. Tedbirin uzunluğu veya onu gerektirebilecek sebepler hakkında hiçbir şey söylemeden, yalnızca haberleşmesinin "sansürlenebileceği" kişi grubunu ve yetkili mahkemeyi tespit eden bir kanun yeterli değildir. (Calogero Diana/İtalya kararı)

Mahkeme, mahpusların haberleşmesinin izlenmesiyle ilgili ulusal hükümlerin ulusal makamlara çok fazla serbestlik tanıdığı ve "haberleşmenin izlenmesinin bu nedenle otomatik, bir yargı mercii kararından bağımsız ve itiraz edilemez gözükmesine" neden olacak şekilde, cezaevi müdürlerine "mahpusun rehabilite edilmesi süreci için uygun olmayan" herhangi bir haberleşmeyi saklama yetkisi verdiği durumda, ihlal tespit etmektedir. (Petra /Romanya kararı) Ancak, takdir hakkı tanıyan bir kanunun bu takdirin kapsamını belirtmesi gerekmektedir. (Domenichini /İtalya kararı)

Yüzlerce karar var. Niye söylüyorum Başkan? Ben, bu konuda yeterli bir inceleme yapılmadığını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 8/2 kapsamında yeterli bir değerlendirme yapılmadığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar göz önünde bulundurulmadan bunların yapıldığını düşünüyorum. Aslında daha pek çok karar var yasanın bu hükmünün uygulanması durumunda açıkça Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 8/2'nci maddesi ihlal edilmiş olacak ve Türkiye defalarca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mahkûm edilebilecektir.