KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - İzmir vekilleri biraz çalışkan galiba. Sunumlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.

Şimdi, sunumunuzu dinledik, sunumunuzda her şey var. Dışişlerinden millî eğitime kadar, arada turizm, sanayiciler, bütün her şey var. Var da mesela Paris İklim Anlaşması burada "Yanlış bilinen doğrular." diye bir sunumunuz var. Şimdi Başmüzakerecimiz Sayın Profesör Doktor Mehmet Emin Birpınar'ın anlattıklarıyla sizinki ters.

MURAT BAKAN (İzmir) - Ters değil, o da kabul ediyor.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Ters... Neden ters? Türkiye, Paris İklim Anlaşması'na karşı değil. Yani "imzalayalım, imzalayalım, bir an önce imzalayalım, Türkiye'nin çıkarları ne olursa olsun imzalayalım." gibi bir yaklaşım çıkıyor burada. Şimdi Türkiye için toplantılarda alınmış özel şartlar var. Bunların uygulanması gerekiyor. Dediğiniz gibi ek 1 listesinden çıkmak için Türkiye'nin talepleri var. Bunlar gündeme alınıp konuşulmuş yani madde madde size anlatırım. Şimdi, orada Türkiye'nin imzalamamasının sebebi Türkiye'nin çıkarlarına aykırı durumlar olduğundan dolayı. Yoksa Türkiye azaltım hedefini de belirliyor, bunların hepsini de yapıyor. Buna göre yani burada yanlış var. Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda bu Paris İklim Anlaşması buna göre dizayn ediliyor yani Türkiye oradan çıkarlarına uygun olarak bekletiyor ve görüşmeler, süreç devam ediyor: "Türkiye imzalamıyor." değil, buradan bu çıkmaz, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti bu Paris İklim Anlaşması'na karşı falan değil.

MURAT BAKAN (İzmir) - İmzaladı da onaylamadık Parlamentoda.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Evet, karşı falan değil. Çıkarlarınca alabildiği kadar fazlasını alma peşinde ve bunun için çalışıyor yani ülkenin çıkarları doğrultusunda.

İkincisi mesela "sıfır atık" dediniz. Şimdi ülkemizde -aslında, bunun sizin ilgi alanınıza girmesi lazım- ayrıştırma nerede yapılıyor? Türkiye'de kaynakta ayrıştırma var mı? Mesela sokaklarda görüyorsunuz; işte cam, işte kâğıt falan bunlar toplandıkları zaman nereye gidiyor? Aynı yere gidiyor. Şimdi bununla ilgili bir çalışma olsaydı çok daha güzel olurdu.

Mesela millî eğitim konusunda meslek okulları... Türkiye'de öyle bir konuya giriyorsunuz ki meslek okulları zaten Türkiye'de başlı başına problem. Bu sadece liselerde değil, üniversitelerde de meslek yüksekokulları ve meslek okulları büyük bir problem. Hatta öyle bir durum var ki aslında Türkiye'de birçok mesleğin meslek kanunu yok, yani meslek tanımlaması da yok. Kimlerin var? Avukatların, ziraat mühendislerinin. Bunlar eskiden yapılan şeyler, gerisi bir kanuna da bağlı değil; onun için teklifler veriyoruz, işte, kimin ne yapacağı da belli değil aslında. Yani bu konular üzerinden bu şekilde eğitime çevre eğitimi açısından girdiğiniz zaman zaten Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda çalışmaları da var. Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda yapması gereken çok fazla şey de var. Sizin burada anlattıklarınızın dışında çevreyi sadece kirli olarak, atık olarak değil; çevrenin doğanın bize verdikleri olarak tanıtılması, korunması, hayvanlara sahip çıkmak, hayvan sevgisi vesaire...

Bunların hepsi millî eğitimden geçiyor zaten ama sizin sunumunuz bunların dışında genel bir perspektif hatta DSİ tarafına, su işlerine de giriyor. Mesela bununla ilgili, su kısmına girmeden önce kayıp kaçaklarla ilgili belediyelerle bir çalışma yapılabilir, Türkiye'de en fazla su kaybımız burada. Ya, bunlarla ilgili bir şey gelmiş olsaydı çok kıymetli katkılar sağlayacaktı ama dediğim gibi yüzeysel, genel.

İşte, mesela biz fonlardan para almak istiyoruz, siz sunumunuzda para eksikliğinden bahsediyorsunuz. Türkiye de Paris İklim Anlaşması'nı bundan imzalamıyor, o fonlardan yararlanmak açısından. Hatta Rusya imzaladı, Rusya imzaladıktan sonra termik santraller açtığını duyurdu, açtı, yani o imzadan sonra gitti, termik santral açtı. Uluslararası olaylarda ülke çıkarlarını ne kadar fazla korursak o kadar iyi.

Dediğim gibi, sunumda sizin katkı sağlayacağınız kısımlar... Mesela tarımda emisyon miktarını vermişsiniz -burada, biz bunu çok tartışıyoruz- tarım katkıda bulunuyor da yutak olarak, ne kadar karbon yutağı durumunda onu hiç kimse araştırmıyor. Mesela yutak olarak 5'se, salım olarak 3'se tarımı bu işin içine katmanın bir gereği yok çünkü zaten daha fazla. Şimdi tarım alanları dediğiniz zaman sadece yıllık ekilip biçilen değil -bunu konuşmuştuk yine- birçok meyve alanı var, orman etkisi yapan alanlar var. Ya, bunlarla ilgili bu şeyden daha spesifik bir öneriniz varsa, Komisyonu yönlendirme açısından bir fayda sağlayacak spesifik alanlarda... Mesela turizmle ilgili burada, biz çok tartıştık; iklim değişikliğinin etkileri, işte, sadece karbon salımına değil, turizme olan etkileri, değişimleri bunları, birçok şey burada tartışıldı ve daha önce bu iklim değişikliğiyle ilgili bir komisyon da kuruldu Mecliste. Raporlarına baktım, genelde böyle yuvarlanmış gitmiş, var yani büyük bir dosya var.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yani biz yuvarlayıp gitmeyelim diyorsun.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Eyleme dönüşmeli.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Eyleme dönüşmeli kesinlikle.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Biz yuvarlayıp gitmeyelim çünkü biz Türkiye'nin geleceğini konuşuyoruz. Yani burada çıkarabileceğimiz öneriler, alabileceğimiz güzel öneriler Türkiye'nin geleceğine çok büyük katkı sağlayacak.

Birincisi, biz sadece karbon salımını düşürmeyle iştigal etmiyoruz. Niye? Bizim ülkemiz gelişmek zorunda. Yüzde 1,1 etkimiz olduğu yerde biz diğerlerinden daha hassas davranamayız, doğanın kanununa aykırı bu. Çünkü benim ülkem gelişecek, benim gelişmem gerekiyor. Bunun için de onların daha önce yaptığı karbon salımlarını yapmamız gerekiyor. Mesela herhangi bir yere bomba atarken, silah satarken falan bu ülkelerin hiçbirisi karbon salımını düşünmüyor, kendi çıkarları olduğu zaman hiç düşünmüyorlar. Hatta daha önceki oturumlarda da söylemiştim, şu anda Rusya, Amerika, Kanada Kuzey Kutbu'nda çıkacak olan fosil yakıtları nasıl ele geçirebiliriz onun hesaplarının peşinde. Onun için yani buraya odaklanıp, sadece işte karbon emisyonunu düşüreceğiz, ülkemiz yemyeşil kalacak ama bir şey olmayacak.

TOBB YÖNETİM KURULU ÜYESİ DAVUT ÇETİN - Hiç öyle değil.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Çünkü dünyada oluşan bütün her şey bizi etkiliyor. Bu yönden bakarsak biz sanayimizi, tarımımızı, gelişmemizi bu yöne, enerjimizi bu yöne aktarırsak o zaman bir şeyler çıkarabiliriz.

Teşekkür ediyorum.