KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Komisyon üyesi olan arkadaşlarım, hepsi bana ulaşmaya çalıştılar. İçlerinden bir kısmı telefonla ulaştı, taziye dileklerini, mesajlarını iletti. Kıymetli eşimin sağlık sorunları yaklaşık üç yıldır devam ediyordu, karaciğer kanseri tedavisi görüyordu. Bunu bir takdiriilahi olarak kabul ediyorum. Üç yıl, karaciğer kanserinde yaşam uzatılması açısından olumlu bir süre olarak görülüyor doktorlar tarafından; altı ya da dokuz ay arasında görülüyor. Şimdi, bugün, TRT'yi de burada denetlediğimiz için burada TRT'ye de düşen önemli bir görevi bu vesileyle anımsatmak isterim. Özellikle kadınların meme kanseri toplumda çok yaygın ve çığ gibi büyüdü. Eşim tedavi görürken orada çok genç yaşta, 20'li yaşlardan 50'li yaşlara kadar, 60'lı yaşlara kadar toplumun hemen her kesiminden pıtrak gibi bir kanser, meme kanseri tedavisi gören insanlarla karşılaştım. Şimdi, burada Sağlık Bakanlığıyla birlikte yapacakları ortak bir çalışmayla toplumu bu konuda uyarmak... Özellikle kadınlarımızın altı ayda bir, olmazsa her yıl mutlaka mamografi çektirmeleri ve mutlaka doktor kontrolünden geçmeleri gerektiğini düşünüyorum ve bunu TRT'nin bir kampanya hâline getirmesi hâlinde toplumu aydınlatıcı bir yol olacağına inanıyorum.

Tekrar teşekkür ediyorum. Allah sizlere uzun ömür versin, sağlıklı ömür versin, ayağınıza taş değmesin. Çok zor ama gerçek.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, tabii, TRT'yle ilgili diğer bulgular konusunda konuşma yapmak istiyorum. Aslında geçmiş yıllarda, biz TRT'yi altı yıldır denetlerken böyle geniş klasörler gelirdi önümüze; şimdi incecik bir dosya geldi ve o dosyada neredeyse madde yok ve Sayıştay maddeleri yemiş bitirmiş sanki TRT çok iyi yönetiliyor ve çok yerinde bir iş görüyor gibi, hiçbir sorun kalmamış gibi. Sadece diğer bulgu ve önerilere atıfta bulunarak konuşacağım.

Şimdi, orada 7.2.2'de, asli ve süreklilik arz eden kadro görevlerinin asaleten atanmış personel eliyle yürütülmesinin esas olması; vekâlet, tedvir gibi görevlendirmelerle ilgili maddede önemli olan şunu söylüyor: "...aranan nitelikleri haiz personelin bulunup bulunmadığı..." Yani TRT'de niteliklerine uygun görev verilmesi gerektiği noktasının da altını özellikle çiziyor. Bunun geçmiş dönemde TRT'de ne yazık ki pek çok kez çiğnendiğini ve ne yazık ki liyakatin değil, torpilin esas alındığını ve görevlendirmelerde liyakat yerine torpilin öne çıktığını saptamıştım, söylemiştim de geçmiş dönemde; onların birkaçını hatırlatmak isterim müsaadenizle.

Şimdi, eski Yönetim Kurulu üyesi vardı Recep Şahin, hukukçu. Bu arkadaşımızın kızını, Rabia Şahin'i basın-yayın yüksekokulundan mezun değil, Türkçe öğretmeni ama önce Basın-Yayın Genel Müdürlüğünde memur olarak görevlendirdiler, bir süre sonra TRT'ye geçirdiler ve Rabia Şahin TRT'de şu anda asaleten görev görüyor. Şu anda hangi konuma getirildi bilmiyorum, yetkilendirildi mi onu da bilmiyorum ama kızını aldırdı.

Yine, bu Recep Şahin önce Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde hukuk müşaviriyken yeğeni Nasuh Şahin'i oraya aldırmıştı, sonra 2014 yılında Bilgi İşlem Başkanlığına Nasuh Şahin'in tayinini çıkardı memur olarak; aradan çok kısa bir süre geçti yani iki ay sonra bu arkadaş birdenbire Teknoloji bölümüne geçirildi memur olarak -iki ay- TRT'de. Tabii, onunla da herhâlde tatmin olunmadı, 2015 yılında bu arkadaşı Müzik Dairesi Başkanlığında müdür yaptılar. Müzikle bir ilgisi var mı? Zinhar yok, iki yıllık yüksekokul mezunu bir arkadaş, şu anda müdür konumunda biliyorum eğer görevinde daire başkanlığına ya da daha başka bir yere yükselmediyse, ne olduğunu bilmiyoruz.

Bu konuyla ilgili, tabii, çok sayıda yazılar yazıldı çizildi ama asıl önemli olan, bu yazıyı yani Adalet ve Kalkınma Partisine yakın bir gazetecinin yazıp eleştirmesi gündeme geldi. Fuat Uğur'un bir yazısı çok dikkatimizi çekmişti. Gerçi TRT ona yanıt verdi ama orada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın cuma namazı sonrası çıkışta bir konuşma yaparken ekranda akıl almaz bir KJ geçti, o KJ'de "ö" harfi çok sayıda, arkasından "l" harfi çok sayıda yani "ööööllll" diye bir KJ geçti TRT'nin alt yazısında. Şimdi, bunun ekrana yansımasının yani bir beddua anlamında ve TRT'nin önleyemediği bir yazının geçmesi gerçekten çok büyük bir skandal. Şimdi, bunun nedenini araştırdığında Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur da orada şeyleri söylüyor, çok sayıda FETÖ'cünün eski Samsun Valisi olan eski Genel Müdür İbrahim Bey döneminde TRT'ye yerleştiğini vurguluyor. Ben, tabii onun bir araştırmasını yapmıştım, yani nasıl yerleştiler İbrahim Şahin döneminde diye. 2007 ile 2014 yılları arasında görev görmüştü İbrahim Şahin ve Samanyolu, Zaman, Cihan Haber Ajansından 2.081'i açıktan, 257'si de naklen 2.337 kişiyi kadroya aldı. Şimdi, tabii TRT bunların bir kısmını 15 Temmuz darbesinden sonra mahkemeye verdi, bir kısmı tutuklandı, bir kısmı yargılandı ama asıl kadronun özü TRT'de kaldı ve son Genel Müdür İbrahim Eren Bey de o arkadaşların büyük bir bölümünü asaleten kadroya aldı. Açıktan olanlar artık TRT'nin kadrolu elemanı. Şimdi, burada sormak gerekiyor aslında; yani bunların kaçı işten çıkarıldı, kaçı kaldı, o dönemde kalanların içinde kaçı yetkili makamlarda, kaçı TRT'nin stratejik ve böyle önemli bölümlerinde duruyor, bilmek lazım. Yani öyle bir şeydi ki bu...

Yani, şimdi buradaki maddeye uygun konuşursak TRT eski Genel Müdürü İbrahim Şahin'le ilgili bir soru daha sormuştum. Kendisi Amasya Akyazılı, küçücük bir köyden. "Bu köyden kaç kişi TRT'de çalışıyor?" diye sordum. 11 kişi çalışıyor TRT'de. Yani küçücük bir köy ama 11 kişi TRT'de çalışıyor. Bir şey var bu işte yani, hangi makama oturursanız oradan istediğin gibi yönetip istediği akrabasını, istediği kızını, teyzesinin oğlunu, kız kardeşini, neyi varsa o kuruma sokuyor gibi geliyor ve doğrusu da bu. Şimdi, burada asıl önemli olan şu: Tabii, TRT bizim TRT'miz yani bir kere devletimizin ve milletimizin müşterek sesi olması lazım ve bu kurumun liyakatla yönetilmesi lazım. Liyakat esas ama liyakat yerine başka işler girdiği zaman bu tip hadiseler oluyor. Ben bunu geçmişte de örnek vermiştim, Meclis konuşmamda da söylemiştim hatta TRT'de bir beste, güfte "Fetullah Gülen" diye alt yazı geçti. Ne zaman? Geçen sene, işte 15 Temmuzdan, darbeden sonra. Bunlar tesadüf olamaz. Yani burada bir şey var, denetimde bir eksiklik var, KJ'de bir hadise var yoksa Cumhurbaşkanına... Yani, TRT'nin başındakiler ya da içindekiler öyle alt yazı yazabilecek şeyde değillerdir, mutlaka o iş içerisinde sabote var. Şimdi, ben bunu da öğrenmek isterim. Mesela, o konuyla ilgili Fuat Uğur'a cevap verirken "Sözde gazeteci." dediniz "Yalancı." dediniz "İftira." dediniz falan. Fuat Uğur'u da savunmuyorum burada, savunulacak birisi de bana göre değil ama görüşlerine katılmasam da adam doğruyu söylüyor. Yani "Öl." diyen bir KJ geçmesini sorguluyor. Ona sözde gazeteci demek ya da onu eleştirmek, TRT'nin yaptığı açıklamada onu yerden yere vurmak yetmiyor. O sorumluları bulup ortaya çıkarmak lazım, bir; ikincisi de yani TRT'nin bu tip hatalara düşmemesi için liyakata önem vermesi lazım.

Bu konuda benim söyleyeceklerim bunlar ama ben ne yazık ki TRT'de hâlâ ilişkilerin çok sağlıklı olmadığını ve çalışma koşulları içerisinde torpilin esas olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Fatih Bey burada, Fatih Er'in -yani kendisi de kabul etti- kayınbiraderinin, bacanağının, kayınbiraderinin eşinin TRT World'de çalıştığı söyleniyor. Şimdi, bunlar nasıl girdi TRT World'e, Genel Müdür Yardımcısının 3 bacanağı, kayınbiraderi, eşi? Sonra, geçmişte bu kesimden Samanyolu, Cihan Haber ve diğer televizyonlardan alınanlar belli, ne olduğu belli kadronun. Şimdi, aynı şekliyle A Haber, SETA Vakfı, oralardan kaydırmalar yapılıyor. Bunları da konuşmak lazım, bunları da düşünmek lazım. Bence TRT'nin KPSS sınavı yaparak ve gerçekten liyakata esas olarak eleman alması gerekirken artık son beş-altı yıldır, 8 yıldır Şahin döneminden bu yana bunun bozulduğunu ve düzelmediğini burada, huzurunuzda söylemek isterim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.