KOMİSYON KONUŞMASI

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Aslında, ben geçenlerde -şimdi kimdi hatırlayamıyorum tam ismini ama- bu mülteci sorununa parmak basıp sormuştum ama ne yazık ki her zamanki gibi "Yazılı verin." dediğiniz için cevap alamamıştım. Aslında tabii, adaptasyon ve uyum konusunun en önemli ortak olarak yani denge kurulması gereken şeylerden bir tanesi de evet, son derece önemli bu sizin söz ettiğiniz şey, özellikle kırılgan toplumlar konusu. Tabii, adil dönüşüm işte geçiş, uyum, zarar vermeme, kapsayıcılık bunların aslında hepsi Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin de temel ilkelerinden ama şimdi burada tabii sivil toplum örgütlerinin etkisi çok önemli ama siz sivil toplum kuruluşundan olduğunuz için STK'lerin devletin iklim politikalarına etki edebildiğini düşünüyor musunuz? Bunu sormak istiyorum. Mesela, uzun zamandır iklim konusunda da özellikle işte sosyal denge, hükûmetle ilişkiler, doğa ilişkileri, çevre ilişkileri, bir denge tutturmak gerekiyor ama bu konuda bir başarı elde edebildiniz mi STK olarak? Bunu sormak istiyorum özellikle. Mesela, Hava Koordinasyon Kuruluna ben her gelen üyesine sordum; MÜSİAD'a sordum, bugün TOBB ve TÜSİAD'a da sordum, neden başka STK'lar yok, işte siz nasıl etki ediyorsunuz, siz bu konuya da değinir misiniz? Mesela, bu konuda da bir girişiminiz oldu mu başka STK'ların katılması gerektiğiyle ilgili kapsayıcılık konusunda? Ayrıca, müzakere konusu -eski bir müzakereci olduğunuz için- müzakereci yetişmiyor, çok sınırlı sayıda müzakereci var yani bu konuda, müzakereci yetişmesi konusunda sivil toplum olarak çalışmalarınız var mı? Onu sormak istiyorum.

Bir de özellikle sosyal kırılganlık olan toplumlar ve özellikle "üstün kamu yararı" ilkesi gözetilerek azaltım çalışmalarında... Şimdi, ÇED'den söz ettiğiniz, sağlık etki değerlendirmelerinden söz ettiniz; peki, sivil toplum olarak, mesela, İkizdere köylülerinin sosyal hakları için ne yapıyorsunuz? Kanal İstanbul nedeniyle zarar görecek oradaki kırılgan kesimler için neler yapıyorsunuz? Mesela, su herkes için bir hak, su yasası on yıldır çıkmıyor; bu konudaki çalışmalarınız neler? Ben bunları öğrenmek istiyorum. Bunlar size yöneltmek istediğim sorular. Ama burada da bir şey söylemek istiyorum: Marmara'da -1989'da- daha yeni, ilk görülüşünden önce müsilaj konusunu burada ilk ben gündeme getirdim, daha yeni yeni gündeme geliyordu; o zaman herkes "İklim kriziyle ilgisi yok." dedi, ben çok fazla ilgisi olduğunu söyledim. Aynı şekilde, Kanal İstanbul konusundaki düşüncelerimde de hâlâ ısrarcıyım, onun da iklim kriziyle birebir bağlantısı var. Özellikle bu müsilaj da evet, bir sorun; ölen bir Marmara Denizi var ama Kanal İstanbul'un neden yapılmaması gerektiğiyle ilgili, oradaki ekosistemin bozulmaması gerektiğiyle ilgili aslında çok önemli bir uyarı olarak görüyorum. Herkes özellikle müsilaj konusunda -ben onu da not düşmek için özellikle belirtmek istiyorum- özellikle derin deniz deşarjından söz ediyor ama İlbank eliyle devam ediyor ve fiziksel olarak sadece arıtılmış olarak devam ediyor; hiçbir biyolojik arıtma yapılmıyor. Önemli noktalardan bir tanesi de kentsel katı atıklar. Şu anda yüzde 75'inin plastik olduğu söylenen ve Marmara'nın dibine çöken, bazı yerlerde kilometrekareye 500 kilogram olarak düşen bir katı atık var.

Ayrıca, bir diğer şey de bu müsilaj konusunda şu: Özellikle Trakya'da, Çanakkale'de çok sayıda artan termik santraller denizden su çekiyorlar ve o çektikleri suyu, belli bir kısmı buharlaştıktan sonra binlerce metreküp suyu -yaklaşık 35 santigrat derece gibi- denize geri boşaltıyorlar ve yılda onlarca milyon ton sıcak su verilmesi olduğunu görsek... Yani sadece müsilajla ilgili konu konuşulduğunda deşarjlardan söz ediliyor ama burada katı atıkların, özellikle de büyük bölümü yüzde 75'i plastik olan katı atıkların ve özellikle de termik santrallerin çok büyük etkisi olduğunu söylemek istiyorum. Özellikle hem bu doğaya olan etkileri hem de vatandaşlara olan, özellikle de "kırılgan kesim" dediğimiz vatandaşlara onun etkileri konusunda siz STK olarak ne yapıyorsunuz? Çünkü ben biliyorum, sizlerin bakanlık kökeniniz de var. Dolayısıyla bu konularda sizin belki birazcık daha yakın ilişkileriniz olabilir diye size belki çok daha fazla iş düşüyor çünkü iktidar belli ki sivil toplum örgütlerini hiçten dinlemiyor, hiç toplumsal mutabakat sağlamaksızın kendisine yakın olan sivil toplum kuruluşlarıyla...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Kusura bakma, öyle bir şey yok. Bakın, burada bütün sivil toplum kuruluşlarını, herkesi çağırıyoruz, herkesi dinliyoruz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben Komisyon için söylemiyorum.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ama iktidar da dinliyor, kusura bakma.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben bu tespiti burada yapmak zorundayım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ben Bakanken bütün herkesi dinliyordum.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben sizin Bakanlığınız için söylemiyorum, ben son dönemde bu küresel iklim kriziyle ilgili uyarıları söylüyorum.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Nuran Hanım'a soralım: Çevre Bakanlığıyla toplantılar yapıyor musunuz?

KÜRESEL DENGE DERNEĞİ BAŞKANI DR. NURAN TALU - Her zaman katılıyorum, davet ediliyorum.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama ne başarılar elde ediyor, ben de onu soruyorum.