KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hocam kusura bakmayın, yarısında geldim, sunumunuzu tam başından beri seyredemedim, dinleyemedim daha doğrusu.

PROF. DR. KENAN BARİK - Başta bir şey kaybetmediniz, zaten oralar alanım dışıymış diye eleştiri aldım.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Neyse şöyle söyleyeyim: Ben tarımla uğraşan bir insanım, yani doruklarımla iştigal eden bir insandım daha doğrusu, siyasete bulaşmadan önce.

Şimdi, benim bildiğim bir şey var toprak işlemede, bitki beslemede: Şimdi, önemli olan 2 tane kriter var: Bir tanesi toprağın PH'si, diğeri de organik madde miktarı. Şimdi, buradaki verilere bakılırsa Türkiye'deki topraklarımızın ne yazık ki yüzde 70'i az ve çok az; iyi ve yüksek olan yüzde 10 bile değil. Şimdi, toprakta organik madde olacak ki vermiş olduğun besinleri bitki alabilsin, toprağın PH'si uygun olacak ki vermiş olduğun besinleri alabilsin, bunlar düzgün olacak ki vermiş olduğun suyun karşılığını alabilesin. Bitkinin bunları alması için organik madde içeriğinin yüksek olması lazım, PH'sinin uygun olması lazım.

Şimdi, ve ne yazık ki öğreniyoruz ki Türkiye'deki organik madde durumu da iyi değil. Şimdi, hakikaten çok da önemli bir konu organik madde konusu. Türkiye'de çok ciddi bir gübreleme yapılıyor; hakikaten de kimyasal gübreleme, fenni gübreleme çok ciddi bir şekilde yapılıyor ve bunda ithalatçı konumundayız, özellikle hammaddesinde neredeyse bu fenni gübrelerin ithalatçı konumundayız ve ciddi şekilde fiyatlarda artış var. Yüzde 100'lere varan artışlar var son yıllarda, hem dolardaki hareketlenmeden hem de dünyadaki emtia fiyatlarındaki hareketlenmeden dolayı.

Şimdi şöyle bir şeyle karşı karşıyayız: Topraklarımızdaki organik madde miktarı az. Biz bunlara kimyasal madde, kimyasal gübre topraklarımıza atıyoruz, bir dünya para veriyoruz. Bakın, çok ciddi miktarda para veriyoruz. Çiftçilerimiz borçlanıyor, yurt dışına döviz kaçırıyoruz ancak bu atmış olduğumuz kimyasal gübreleri bitki besin olarak alamıyor, birçoğu akıp gidiyor ve toprağımızı da kirletiyoruz. Şimdi, bunun belli oranları var, işte yüzde ne kadar fosfor, ne kadar potasyum ama geri kalanında dolgu malzemesi. Ne olduğunu da bilmiyoruz birçoğuna baktığımız zaman ve aynı zamanda da sera gazı üretiyoruz, yani böyle bir kısır döngüyle karşıyayız. Bu topraklarımızın organik madde içeriğini artırmak için ne yapmak lazım, nasıl bir yöntem izlenmesi lazım? Bu kısır döngüden kurtulmak için nasıl bir yöntem izlenmesi lazım? Sorum o.

İkincisi, hayvandan bahsettiniz, hayvancılıktan bahsettiniz. Mesela, AR-GE'den bahsedildi. Ya, şimdi, şöyle bir gerçeklik var: Biz Orta Asya'dan bu memlekete gelirken yanımızda büyükbaş hayvanlar yoktu, küçükbaş hayvanlar vardı. Anadolu'nun meraları, Anadolu'nun çayırları esasında bakılırsa büyükbaş hayvan beslemeye çok da müsait değil. Esasında bizim yemek kültürü olarak geçmişte küçükbaş hayvan daha ağırlıktaydı, keçi daha ağırlıktaydı, koyun eti daha ağırlıktaydı fakat son dönemlerde büyükbaş hayvan üretimi ve bu etin tüketimi ve aynı şekilde tavuk etinin de tüketimi artmaya başladı. Esasında AR-GE'ye falan gerek yok yani -nasıl diyeyim- kuşaktan kuşağa aktarılan binlerce yıllık bir bilgi birikimi vardı.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Bir ara bir kesinti oldu.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ciddi kesinti oldu. Bizim topraklarımızdaki, işte meralarımızdaki ot yapısı büyükbaş hayvancılığa ne yazık ki uymuyor. Ben Avrupa'da da hayvancılığın kapalı ahırlarda değil de salma hayvancılık olarak yapıldığı bilmekteyim çünkü bizim bu şartlar altında, bu hayvanları kapalı ahırlarda, yemle besleyerek bu işi sürdürebilme şansımız yok, o belli, o kesin. Burada da ciddi, radikal bazı değişiklikler olması lazım.

Hocam, bir de bir şey söylediniz. Biz şimdiye kadar bu komisyon çalışmalarında "Bitki desenini eldeki mevcut su belirler"e gelmiştik. Değil mi, en son geldiğimiz? Yani suya göre bitki, geldiğimiz nokta buydu. Siz toprağa göre bitkiyi de kattınız yani bunun ikisini birden ayırmamak lazım anladığım kadarıyla.

PROF. DR. KENAN BARİK - Kesinlikle ayırmayalım.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hem su hem de mevcut elimizdeki toprağa göre bitki desenini, bitkimizi belirlememiz lazım. Bir de toprak kadar, su kadar önemli olan bir şey iklim, yani şimdi, her yerde toprak var. Yani şimdi, Erzurum'da da toprak var, yani Erzurum'da da belki bağcılık yapabilirsiniz ama Gediz Ovası'ndaki gibi Sultaniye üzümü yetiştiremezsiniz. O bölgenin vermiş olduğu bir iklimsel avantajlar var, bunların da göz önünde bulundurulması lazım diye düşünüyorum.

Başka da sorum, bir de şunu tartışalım komisyon olarak arkadaşlar: Yani, şimdi, biz ısrarla bu termik santrallerden, kömürden, fosil yakıtlardan enerji sektörünün çıkması gerektiğini söylüyoruz. Benim gördüğüm şey, ya, ben bunu söylerken Manisa Milletvekiliyim, yani Soma'ya çok sık giden bir insanım, bunu söylemek de siyaseten çok da mantıklı bir şey değil esasında bakılırsa ama bir şeyi görüyorum: Yani biz istesek de istemesek de biz bu yola gireceğiz gibi gözüküyor yani ne kadar geri dursak da ne kadar diretsek de biz bu yola bir şekilde gideceğiz.

Yani geçen bir sunum yapıldı; Soma'nın ekonomisinin yüzde 30'u linyit, yüzde 30'u on binlerce insan çalışıyor. Yani bunun nakliyecisi... Her şey linyite, termik santrale, ona bağlı bir ekonomik yapı var. Bizim söylediğimiz şey, bu gibi bölgelerin, Zonguldak, işte, Kütahya'da, Bursa'da bu gibi bölgelerin şimdiden ya, bir planlama ortaya konulsun, bir süreç olsun ve biz bu bölgelerde yarın öbür gün sosyal sıkıntılar, istihdam konusunda problemler, ekonomi konusunda problemler çıkmaması için şimdiden önümüze bir planlama yapmamız lazım gerektiğini söylüyorum. Yani beş sene sonra "Arkadaş, biz çıkıyoruz." dendiği zaman geride Soma'da çok ciddi bir ekonomik yıkımın meydana geleceği kaçınılmaz. Yani şimdiden planlamasını yapmamız lazım.

Teşekkür ederim.

Yok, yani esasında bakılırsa yani 1.500-2.000 kalorilik kömürler orada yakılıyor. Hakikaten ciddi sıkıntılar var orada.

Neyse ayrıyeten gireriz daha sonra olmazsa.