KOMİSYON KONUŞMASI

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, kurumun Genel Müdürü ve katılımcılar; sizleri selamlıyorum.

Daha sonra ayrıntılı olarak uzunca bir soru listem var ama kısaca birkaç şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Bulgularla ilgili değil mi Sayın Peköz?

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Evet, evet.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Yani geneli üzerinde zaten söz vereceğim, geneli üzerindeki değerlendirmeleri zaten alacağım sayın milletvekili arkadaşlarımın.

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Genel Müdürün açıklamaları üzerine söyleyeceklerin var onun için.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Buyurun.

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Genel Müdür konuşurken doğrusu kendimi başka bir ülkede hissettim yani Türkiye'de olduğumu düşünmedim ama verilere bakınca Türkiye'de olduğumuzu fark ettim.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Türkiye'deyiz, Türkiye'de.

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Yok, öyle olmadı.

Şimdi, Bedri Bey dedi ki: "Demir yolları bir kültürdür." Gerçekten demir yolları ve demir yolcu olmak gerçekten bir kültürdü ama son dönemlerde bundan önemli ölçüde uzaklaştığını görüyoruz yani örneğin, şu anda demir yollarında görev alan üst düzey üst yönetimin ve orta kademede yönetimde görev alan insanların çoğunun demir yoluyla, geçmişiyle hiçbir ilgisinin olmadığı görünüyor ve bunların büyük bir kısmının da İstanbul Büyükşehir Belediyesinin el değiştirmesinden sonra, bakanın da daha önce belediyede görev yapmış olması nedeniyle buraya aktarıldığını görüyoruz. Bu, bir yere kadar doğal karşılanabilir, daha önce bakanının orada görev yapmış olması nedeniyle oradaki insanları tanıyor olması ve bir kadro oluşturmak aslında üst düzey anlamda bazı şeyler anlaşılabilir şeylerdir ama bunların ortaya ve tabana doğrudan yaygınlaştırılması çok doğru bir şey değil. Oysaki Demiryollarında otuz yıl, kırk yedi hizmet yapan insanlar var, bunların çok daha fazla hizmetinin olabileceğini doğrusu görüyoruz.

İstek dışı son derece, çok sayıda görevlendirme yapılıyor başka yerlere, ona "sürgün" diye tabir ediliyor ama daha çok ben "görevlendirme" diyorum ona. Başka yere görevlendirme yapılıyor. Hizmetlerin çoğu özel sektörden alınıyor, özel sektör doğal olarak kâr güdüsüyle hareket eden bir şeydir. Sinyalizasyondan tutun da, işte, üretime kadar, rayların düzenlenmesine kadar, "deray" dediğimiz raydan çıkma olayları Türkiye'de çok çok yaşanıyor, bunların önemli bir kısmı da burada sorun. Daha önceleri personel hizmet içi eğitimden geçirilirdi, son zamanlarda bunun olmadığına dair de sendikaların görüşleri var. Liyakat yerine daha çok sadakate önem verildiği ifade ediliyor.

Mesela, son zamanlarda yapılan tespitlere göre, ben şimdi bir rakamlara baktım, doğrusu, tabii ki, teknolojik gelişmeyi vesaireyi o zamanlar kara yollarının sınırlı olmasını falan göz önüne almak lazım ama yine de bir oranlamak gerekirse çok çok uçurum gibi bir oran var. 1950 yılında demir yolu taşımacılığının, yolcu taşımacılığındaki payı 42,2, şimdi yüzde 1'e düşmüş; yük taşımacılığında ise 55,1'den şimdi 4,1'e düşmüş.

Şimdi, tabii ki, biraz önce söyledim yani yolların gelişmiş olması, teknolojinin gelişmesi, kara yollarının çoğalması, o nedenle diğer taşımaların payının artması son derece doğal ama 50'lerden, 40'lardan 1'lere, 4'lere düşmüş olması da çok doğru bir yaklaşım değil, doğru bir şey değil; demek ki bir yanlışlık var, bir eksiklik var, yapılması gereken bir şey var.

Bu ülkede yaşayan, bu ülkede yaşamını sürdürme ve bir ülkede yaşamını sürdürmeye devam etmek niyetinde olan herkes ülkesindeki gelişmelerden sevinç duyar, kıvanç duyar; dolayısıyla bizler de demir yolunun gelişmesi, daha iyi hizmet verebilmesi hem kaliteli hem ekonomik hizmet verebilmesi ve bütün insanların, yurttaşlarımızın yararlanabilmesi için bir çabanın içerisinde olmasını takdirle karşılarız. Ama tren kazalarına gelip bakıyoruz, dünyanın 3 katı, 2001'le 2019 arasında 1.678 kişi tren kazalarında can verilmiş. Bunda çoklu olan işte Çorlu'daki tren kazası da dâhil olmak üzere başka zamanlarda üçer beşer, birer ikişer kişi can veriyor. Bu kadar insanın hayatını kaybettiği bir yerde demir yollarında her şeyin yolunda olduğunu söylemek mümkün değil. Dolayısıyla da her şeyin yeni baştan gözden geçirilmesi ve kamu hizmetleri olarak algılanıp bunun kamu yararına işler hâle getirilmesi lazım. Örneğin daha önceleri bir Devlet Demiryolları lisesi vardı, kalifiye, orta kalifiye ve kalifiye personel yetiştirirdi, daha sonra kapatıldı, şu anda böyle bir okula son derece ciddi bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Böyle bir şeyin de yeniden gözden geçirilmesi ve mümkünse en kısa zamanda da bunun işlevlik kazanması gerekir çünkü söz edildiği zaman, işte, "Ara kademe eleman yetiştiremiyoruz, ara kademe elemanımız yok. Almanya'nın gelişmesinde ara kademe elemanlarının şu kadar payı var." deniyor ama biz kendimiz başka bir sürü okulda ihtiyaç fazlası insan yetiştirirken ihtiyacımız olan demir yolları için hizmet üretimi gerçekleştirecek olan, personel yetiştirecek olan okulun da kapanmasını sağlamış oluyoruz ve onu da yeniden açmayı düşünmüyoruz. Bence bunun da bir an önce yeniden açılması lazım ve de demir yoluyla ilgili hizmetler yapılırken, projeler yapılırken sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, bilim kurullarının, üniversitelerin de katılımıyla projelerinin hazırlanması ve yürürlüğe konulması lazım, aksi hâlde "Ben yaptım oldu. Ben yaptım yeterlidir. Ben bilirim, siz bilmezsiniz." mantığıyla yaklaşılması hâlinde de Türkiye şu andakinden çok daha geri noktalara gider, bu da hepimize zarar verir.

Geneli üzerinde daha sonra düşüncelerimi ve sorularımı ifade edeceğim. Teşekkür ediyorum.