KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, öncelikle, değerli hocalarıma çok kıymetli sunumları için her birine ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Ama onların sorularına, soracağım sorulara geçmeden önce şunu ifade etmek istiyorum, geçen hafta yaşanan toplantı üzerine de aslında bunu ifade etmek istiyorum. Bunu normalde açmayacaktım ama Çiler Hocanın sunumu üzerine hani Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılmış bir incinmeden bahsettiniz yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine yapılmış bir söylem olarak. Ben öncelikle şunu ifade edeyim, Çiler Hocanın sunumundan ve ifadesinden şunu anladım: "Evet, birkaç kez geldik Meclise, aynı şeyleri söyledik ama sorun zaten belli, en başından beri medyanın kadına yönelik şiddetin artırılmasıyla ilgili bir önemli rolü var ama çözüm yok. Bu nedenle, 5 kere de gelsem, 10 kere de gelsem çözüm üretilmediği sürece ben aynı şeyleri söylemeye devam edeceğim ama çözüm üretilmediği sürece kadına yönelik şiddet ısrarla devam edecek." Benim Çiler Hocanın ifadesinden anladığım bu. Ama sizden beklerdim ki Komisyon Başkanı olarak, geçen hafta İstanbul 2 No.lu Barosundan gelen Başkanını "Gidin, Genel Kurulda siyaset yapın." söyleminin asıl Meclis iradesine saygısızlık olduğu ve bu nedenle incindiğinizi orada da söylemenizi talep ederdim. Çünkü biz, burada, Meclis Araştırma Komisyonu olarak bir konuda karar verebilmek için bilgi toplamak amacıyla bu soruları soruyoruz. Daha önceki 11 oturum boyunca çok daha ağır eleştiride bulunduğumuz konuklar oldu ama hiçbirinden haddini ve saygı sınırını aşan ve Meclis iradesini yok sayan böyle bir ifade duymadık. Dolayısıyla da ben tekrar hem bunu kınamak istiyorum hem de sizin bu anlamdaki tavrınızın da eksik olduğunu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Nevzat Bey'den başlamak istiyorum ben. Yani aslında şöyle: Hangisinden önce soru soracağıma karar veremiyorum çünkü gerçekten bir şeyi yorumlarken hem bir bilim insanısınız hem bir insan psikolojisinden çok iyi anlayan bir meslek dalındasınız, bazı şeyleri neye göre yorumladığınızı çok merak ederek bu sorularımı sormak istiyorum.

Bir, ben daha önceki konuşmalarınızdan ve paylaşımlarınızdan da birkaç örnek alarak bugün bu sorularımı soracağım. "Ev hanımlığı meslek olarak özendirilmelidir. Kadının çalışması aileyi olumsuz etkiliyor, bu nedenle, zorunlu değilse çalışmamalı." Şimdi, ben şunu merak ediyorum: Sizce bir ailede çocuk bakımı, ev işi kadının görevi midir, yoksa aile içerisinde paylaşılması gereken görevler midir? Bu sorunuzu merak ediyorum. Diğerlerini de soracağım.

İki, "İstanbul Sözleşmesi kadın kavramını 18 yaş altındaki kızlar için kullanarak rastgele cinselliği teşvik ediyor." Bu doğru olamaz. Ben, sözleşmeyi okudum ve 18 yaşın altındaki kız çocuklarını rastgele cinselliğe teşvik ettiğine dair bir maddeyi okuyamadım. Acaba ben mi gözden kaçırdım, hangi madde olduğunu bana söylerseniz sevinirim.

Yine, "Eş yerine partner uygulaması, ifadesi, evlilik dışı ilişkileri özendiriyor." ifadesini kullanmışsınız. Tam tersi, evlilik dışı ilişkileri desteklemez çünkü bu metin bir insan hakkı sözleşmesi ve kişilerin evli olması, beraber yaşaması, insan olmalarından dolayı kazandıkları bir haktır ve bu onlara şiddet uygulanması gerektiğini göstermez. İstanbul Sözleşmesi tam da bunu söylüyor yani bir kadın evli de olsa, beraber de yaşasa bu onun kendi tercihidir ve şiddet uygulaması gerekmediğini ifade eden bir kavramdır. Ben, buradan "partner" kelimesinin, burada kullanılan "partner" kelimesinin evlilik dışı ilişkiyi nasıl desteklediğini anlayamıyorum açıkçası. Bir psikiyatrist olarak da size şunu söylüyorum yani size gelip şunu söyleyen mi var, "Hocam, ben İstanbul Sözleşmesi'ni okudum, oradan evlilik dışı ilişkiye kendimin teşvik olduğunu hissettim." diyen ya da "Farklı bir cinsel yönelime beni teşvik etti." diyen, söylemleri olanlar, hastanız mı var da bu yorumu çıkardınız? Bunu merak ediyorum.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sizce nedir? Bunu merak ediyorum. Hiç eve geç geldiği için, şort giydiği için şiddet gören bir erkek tanıdığınız oldu mu?

Beş, "100 öğrenciden 47'si kız öğrenci, kız çocuklarını okutmanın arka planında evlilik karşıtlığı var. Evlilik yürümezse bir meslek sahibi olsun algısı var." gibi katıldığınız söyleşide bir ifadeniz var, oradan aldım. Peki, yapılan araştırmalarda da eğitim düzeyi arttıkça kadınların şiddetten daha az mağdur olduğunu gösteriyor. Siz, bu söylemi söylerken kız çocuklarının okumasına karşı olduğunuz için mi söylediniz, yoksa okuyan kadınlar daha az şiddet gördüğü için bundan duyduğunuz olumsuz bir rahatsızlık mı var? Onu merak ediyorum.

Altı, "Feminizm kadının özgürleşme hareketidir." diyorsunuz, "Ego savaşları oluyor." diyorsunuz. Peki, sizce aile içinde yaşanan sorunda uzlaşması gereken kadın mıdır? Ya da sizce "Bir tokattan bir şey olmaz, erkek bir şey söylediğinde kadın kendini sorgulamalıdır." diyen bir bakış açısına mı sahipsiniz?

Bir diğeri, boşanmaların arttığını sunumunuzda ifade ettiniz. Bu politikalardan dolayı mı yoksa... Yapılan araştırmalar 1'inci sırada boşanmaların sebebinin yüzde 46'yla ekonomik sorunlar olduğunu söylüyor. Yani boşanmaların sebebi politikalar, kadını özgürleştirici politikalar değil, ekonomik sorunların olduğunu ben söylemiyorum, yapılan çalışmalar söylüyor.

Yine, "Gençler 'Niye evleneyim?' diye bir söylem içerisinde." diyorsunuz. Yine, yapılan araştırmalar şu anda gençlerin aile kurabilmek için ekonomik nedenlerle buna yanaşamadıklarını, bir gencin "Ben, en az 30 yaşına geldiğimde ancak ailemin bana sunduğu fırsatları yakalayabiliyorum." dediğiyle ilgili bir araştırma var. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

"Aile değil, birey kutsal." dediniz, işte, "En ufak bir tartışmada boşanma teşvik ediliyor." dediniz ama yine yapılan araştırmalarda ve burada yapılan sunumda kadınların boşanmaya çok zor karar verdiğini ve en son çare olarak bunu gördüğüyle ilgili de ben bir açıklama yapmış olayım size. Hani bu tabloyla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum.

Onun dışında, Çiler Hocaya da hemen...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Gamze Hanımcığım, toparlar mısınız.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - 4 konuk olunca Sayın Başkan... Bunlar önemli çünkü...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Ama bunların hepsine hocalara da cevap verebilme fırsatını vermemiz lazım.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Tabii tabii verirler, hiç o yönden sıkıntı yok Sayın Başkan.

Çiler Hocama da -şunu merak ediyorum- söylemek, ifade etmek istiyorum, sizlere de daha önce ben iletmiştim: Bu kadına dizilerdeki şiddet karnesiyle ilgili 2 çalışma yaptık, en çok rating alan 10 diziyi bir hafta boyunca izledik ve bütün dizilerde kadını aşağılayan, kadını 2'nci sınıf vatandaş olarak gören, kadına şiddeti normalmiş gibi algılatan bir... Yani olmayan sahne yok, bütün dizilerde bu var. Ama dikkat çektiğimiz de şu: Biz bu verileri yayınladığımızda RTÜK'e en çok şikâyet edilen filmin senaristi dedi ki: " Bir, eğer bu kişiden yani bizim yayınladığımız dizilerden örnek alıyorlarsa psikiyatriste gitsinler, psikolojik sorunları vardır. 2: Ben o sahnede kadının parmaklarını kırdığım zaman reytingim 2 kat artıyor." Geliyoruz bu işin uygulama boyutuna, en çok şikâyet alan dizi olmasına rağmen ve bir kız çocuğu RTÜK'ü arayıp "Oradaki sahnenin aynısını babam anneme uyguluyor, lütfen bu diziyi kaldırın." demesine rağmen bugüne kadar tek bir ceza almamış. Neden? Çünkü iktidara yakın bir kanal. Dolayısıyla, burada sorun bir cezasızlık algısının varlığı olabilir mi? Bunu söylerken şundan da tereddüt ediyorum, biz bunu bir öneri olarak getirdiğimizde maalesef yetkililerin bunu sansür olarak algılayacağından da endişe ediyorum. Bizim amacımız kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışmak iken bunun sansür olarak kullanılıp farklı bir fırsata çevrilmesi mümkün müdür? Bunu merak ediyorum.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Gamze Hanım, on ikinci dakika.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bakın, Sayın Başkan, bugün 2 üyemiz yok, 2 de diğer üye yok; kırk dakika yani...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Suzan Hanımcığım, o zaman birer saat sizin sunumlarınızı dinleyelim; yapmayın gözünüzü seveyim.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, bugüne kadar hiç bir saat soru sormadık, en fazla on beş dakika.

Müsaade ederseniz tamamlayacağım.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Buyurun.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Nazan Hocam, eksiklik olarak bir namus kavramı eksikliği yani töre kavramı var ama 6284'te namus kavramı olmadığıyla ilgili siz de ifade ettiniz, geçen hafta Yargıtaydan hâkimler buradaydı, mesela sadakat yükümlülüğü hâlâ bir indirim sebebi yani ben bunu merak ediyorum, sadakat yükümlülüğü kanunlarımızda var ve bir indirim sebebi diyor ama bir öldürme sebebi olabilir mi sizce? Boşanırsınız, en ağır tazminatları ödersiniz ama bu bir indirim sebebi olmalı mı? Aile ara buluculuğuyla ilgili sizin değerli tecrübeleriniz çok kıymetli, bunu merak ediyorum ve son olarak da Anayasa 10'uncu maddeyi her fırsatta söylemlerimizde kullanıyoruz ama bildiğim kadarıyla İngiltere'de bir anayasa yok ama uygulamada hiçbir sıkıntıları yok. Bizler en iyi anayasayı yapsak da en iyi kanunları yapsak da uygulamada geri dönüş alamadığımız sürece aslında dediğiniz o zihniyet noktasına geliyoruz... Yani bunu söyleyip bu konuda bir değerlendirmeniz olursa çok teşekkür ediyorum.

Gaye Hocam, ağzınıza, yüreğinize sağlık; büyük bir keyifle dinledim sizi de. Sorum yok ama yine faydalanmak istediğim fikirleriniz olacaktır ilerleyen süreçte.

Çok teşekkürler.