| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Toplu Konut İdaresi Başkanlığının (TOKİ) 2017 ve 2018 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 16 .06.2021 |
ATİLA SERTEL (İzmir) - Hoş geldiniz.
Ben Sayın Ömer Bulut'a teşekkür ediyorum, Çevre ve Şehircilik Bakanımız, AKP ve MHP İl Başkanları ve her iki partinin milletvekilleriyle birlikte İzmir'de evime taziyeye geldiler, insani bir yaklaşımla acımı paylaştılar; bu nedenle kendisine teşekkür ediyorum.
"İzmir" deyince, tabii, ben, İzmir Milletvekili olarak İzmir'de yaşanan 30 Ekim depreminden sonra yaşadığımız facianın ortadan kaldırılması noktasında bütün milletvekilleri gibi, orada yaşayan ve hizmet gören belediye başkanları gibi, o acının ardından yapılması gereken konutlarla ilgili hem görüşlerimi belirtmek istiyorum hem de TOKİ'nin üstlendiği görevin orada çoğalması ve orada insanların konut sahibi olmalarında asli görev üstlenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sayın Genel Müdür sunumunda "4.560 konut" diye yazmış ama konuşurken "5 bin konut" dedi. 5 bin konutla İzmir'de Bayraklı semtindeki sorunların giderilmesi için temel attılar. Fakat bu proje alanlarının sorunlarını da gündeme getirmek lazım. Bu Kentsel Dönüşüm Kanunu'na göre, 6306 sayılı Kanun'a göre 6/A maddesi eklenmiş ve ilk kez uygulanan bu maddeye göre "Doğal afet kaynaklı yani yıkılan ya da risk oluşan maliklerin muvafakati aranmadan Bakanlıkça resen yapılır ve yaptırılır." şeklinde bir durum. İzmir'de deprem anında 7 bina yıkılmıştı fakat sonradan ağır hasarlı olan 41 bina da eklendi, ardından da artık oturulamaz raporu alan pek çok bina sayısı, giderek artan bir durum. Bu bölgede 7 adet proje alanı oluşturuldu, bu proje alanlarında deprem anında yıkılanlarla birlikte "ağır hasarlı, orta hasarlı, hafif hasarlı" diye Bakanlık tarafından belirlendi ve bu maddeye göre bu binalar yıkıldı. Proje alanlarının belirlenmesi, yıkılması ve bunun gibi işlemlerde vatandaşın fikrinin ve izninin alınmadığı görülüyor burada. Çünkü deprem öncesi 1 artı 7 kat olan, 1 artı 8 kat olan ve yüzde 60 TAKS olan imar durumları ne yazık ki devletimizin isteği üzerine 5 kata indirildi. Bunun 5 kata indirilmesi vatandaşı oldukça mağdur etti.
Ayrıca, buralarda yaşayan insanlarımız 100-150 metrekare alanlarda otururlarken bu değişen konutların oturma alanlarının metrekaresi 75 ile 85 metrekare arasına düşürüldü ki bu, 2 çocuklu, 3 çocuklu bir ailenin oturma alanının daralmasına ve 40 ile 60 metrekare arasında bir kayba yol açan bir durumdu.
Ayrıca, inşaatlara yine vatandaşın izni alınmadan başlanıldı. İnşaatlar başladıktan sonra yeni imar planları askıya çıkarıldı. Yani burada vatandaşın itiraz haklarının elinden alınması söz konusu, inşaatlar sebebiyle yapılan itirazlarda da bir anlam kalmadı ve bunun üzerine hukuk mücadelesi başladı. Proje alanlarında inşaat adaları oluşturulması için yıkılan hafif ve orta hasarlıları DASK kurumu da mağdur etti ne yazık ki. Ekspertizler, binalara verdikleri rapor doğrultusunda tadilat bedellerini ödemiş durumdalar ancak bu bedeller 250 liradan başlamakta. Yani hafif ve orta hasarlı binalara ödenen bu rakamlar, devletin resen yıktığı, ortada söz konusu binanın olmadığı duvarların ve sıvaların tamiri için ödenmiş. 2 farklı Bakanlık kendi arasındaki tespit uyumsuzluğu nedeniyle, kanunun da yeterli olmaması nedeniyle yeniden mağdur edilmiş olan depremzedeler DASK'la mahkemelik hâle geldiler. Ayrıca, DASK kurumu ağır hasarlı binaları da aradan geçen yedi ay sonra vatandaşın ödemeleri hâlâ tamamlanmamıştı ve Hazineye devredilmişti ancak tapuların güncel hâlini isteyerek vakit kazanmakta ve bu nedenle ödemeleri geciktirdiler ve vatandaş yine bu konuda mağdur oldu. Burada asıl önemli olan şu tespiti de yapmak lazım, orada oturan bir milletvekili olarak söylüyorum, yaklaşık kırk seneye yakın o bölgede yaşayan bir insan olarak söylüyorum: Müteahhitler hasar görmüş binaları çok düşük fiyatlarla satın almaya başladılar yani daireleri. Mesela, deprem öncesi 800 bin lira, 900 bin lira, 700 bin lira civarında olan dairelerin 300 bin liraya, 350 bin liraya müteahhitler tarafından kapatıldığını ve oraların alınarak kendi binalarını yapmak gibi bir durumla İzmir alanına girdiklerini görüyorum.
Şimdi, burada, deprem anında zarar görmüş ve devlet tarafından proje alanı olarak ilan edilen yerlerde yine devletin belirlediği sisteme göre 7269 sayılı AFAD Kanunu ile 6306 sayılı Kanun'a göre ikiye ayrıldı. Yapılacağı söylenen yardımların birçoğu bu kanun maddelerine göre ayrıldı, yardımlarda farklılıklar oluştu. Kimine taşınma yardımı 13 bin lira bir seferde ödendi, aynı projede olan, hatta aynı sitede, aynı binalarda oturan kişilere 5 bin, 4.600, 4.200 TL şeklinde ödeneceği açıklandı. 30 bin civarında açıklanan eşya yardımı, bazı sitelere ödenip bazı sitelerde "Siz bir saat içeriye girdiniz ve eşyanızı aldınız." deyip ödeme yapılmadı yani bir saatte ne kadar eşya çıkarılabilir, o göz önüne alınmadı, bu da bir mağduriyet oldu. Yani burada vatandaşlarla ilgili kurulan deprem derneğinde ben özellikle 3 ya da 4 kez oturdum ve bütün bunları dinleyerek tespitlerimi burada aktarmaya çalışıyorum.
Hak sahipliği başvuruları sırasında kişilerden tapu, hasar kodu ve kimlik fotokopisi istenmiştir. Bu başvurularda insanlara Ziraat Bankası borçlandırma sözleşmeleri ve borç miktarı, vadesi belli olmayan senetler imzalatıldı. Hak sahipliğine göre eviniz depremde hasar görüp yıkılsa bile aynı ilçe sınırlarında ikinci eviniz varsa hak sahipliğiniz reddedildi. Hak sahipliğine göre aynı ilçede miras yoluyla gelen 4'te 1 ya da daha düşük mesken tapulu yerde hisseniz varsa hak sahipliğiniz reddedildi. Hak sahipliğine göre miras yolu ya da çocuklarıyla aynı binada ikinci evi olanlara sadece bir tanesi için hak sahipliği verildi, diğer dairelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının belirlediği rezerv alanından verileceği söylendi.
Sayın Bakanımız Murat Kurum'u orada dinledim. Şimdi, bunu açıklamasına rağmen ikinci konutlarda evli çocukları oturmasına rağmen hak sahipliği reddedildi. Burada hak sahipliğine göre depremde binanınız orta ya da hafif hasarlıysa binanız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yıkılsa dahi güçlendirme hak sahipliği, devletin güçlendirme kredi bedeli 80 bindir, o verilmektedir yani yıkılan, olmayan binaya güçlendirme hakkı verilmektedir. Ayrıca, proje alanları içerisinde bulunan hafif, orta hasarlı olanlar AFAD kredisinden faydalanmayıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kentsel dönüşüm faiz kredisinden faydalanabilmektedir. Resen yıkılan bu binalarda AFAD kredisi mutlaka uygulanmalıdır diye ben de düşünüyorum.
Burada 110-150 metrekare arasında olan dairelerin 75 ila 85 metrekareye düştüğü; hangi katta, hangi cephede oturacağınız yine devletin çekeceği kuralara göre belirlenecek. Belediyenin verdiği imar ve devletin zemin etüdü yapıp denetlediği bu binalardan vatandaş kat cephesine göre alın terleriyle aldıkları evleri üzerine hiç hak iddia etmedikleri gibi kendi evlerini tekrar üstelik küçülmüş olarak satın alacaklar. Yani 150 metrekareden 85 metrekareye düşmüş olarak tekrar satın alacaklar. Burada, sadece vatandaşa yirmi yıl faizsiz bir ödeme seçeneği sunulmuş. Peki, hak sahibi olmayanlar on yılda faizli bir şekilde bu bedellerini ödeyecekler, mülkiyet hakları da ihlal edilmiş olacak. Doğal afet vatandaşın suçu değildir. İnsanlar evlatlarına miras, yatırım amaçlı ev, konut, dükkân almakla suç işlememiştir. Bu vatandaşlar Türkiye Cumhuriyeti'ne, devletine, belediyesine güvenerek borçlanarak başlarını sokacak bir konut almışlar. Yapılan bu uygulamalarda vatandaşlar suçluluk psikolojisi içerisinde, belirsizlik ve karamsarlık içerisinde bırakılmıştır yani ortada psikolojik bir sorun da yaşanmaktadır. Bu vatandaşlar geleceğine endişeyle, korkuyla bakmaktadır. Burada yine devletin zorunlu deprem sigortası olan DASK, vatandaşları ödemelerde, prosedürde mağdur etti. Yapılan eksperlere itiraz hakkı tanımadan binalar yıkıldı, yapılan haksız ödemelere mahkûm edildi, birçok şey yaşandı.
Ben İzmir'de oturduğum için, o bölgeyi de çok iyi bildiğim için, aslında o bölgede çok yüksek kat yapılmasının çok doğru olmadığını kabul ediyorum, 5 katı kabul ediyorum ama o "5 kat" diye verdiğiniz yerin az ötesinde 25 kat, 30 kat, 50 kat, 60 kat civarında "İzmir Yeni Kent İmar Planı" adı altında bataklık bölgede çok yüksek binalar yükselmiştir. Onların yapılış tarzı, işte, betonu zemine salarak sağlamlaştırarak falan denilmekte ise de o bölgelerin hem deprem kuşağının o bölgede olması hem de o bölgenin geçmişte göl olması, sulak alan olması, bataklık alan olması nedeniyle o bölgede şehircilik açısından da bana göre de bir katliam yaşanmaktadır ve bu katliam sürmektedir ama vatandaşa gelince 5 kata indirdiğiniz yerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 25 kata, 30 kata çok rahatlıkla imar iznini vermiştir, vermektedir ve devam etmektedir, şu anda da devam etmektedir. İzmir'e İstanbul'dan gelmiş çok ünlü inşaat firmaları buralarda kenti İstanbul'a benzetmek istemektedir.
Şimdi, birkaç soru daha sorup konuşmamı tamamlayacağım. İdarenin muhatap olduğu bir dava sayısı var. Bu İzmir kısmını bir kez daha şöyle dile getireyim ben sorularımla, özel sorularım bunlar. Deprem sonrasında TOKİ'nin işe el atması bizi memnun etti yani sevindiriyor, onda açık, onda herhangi bir sorun yok. Ama vatandaşın konutlarının 150 metreden, 130 metreden 75 metrekareye düşmesi de bizi üzüyor. Şimdi, İzmir'de toplamda kaç konut yıkımını gerçekleştirdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı? Bunu soruyorum. Tam sayı olarak veriler sizin elinizde çünkü biz yaşasak da görüyoruz, her gün yeni bir bina yıkılıyor ve devam ediyor yıkımlar, şu anda da devam ediyordur biz buradayken. TOKİ'nin İzmir'de yapacağı konut sayısını 4.560-5 bin civarında açıkladınız. Ben merak ediyorum, TOKİ'nin bu inşaatlarını yapmak için içlerinde İzmirli bir firma var mı, yoksa bütün firmalar İstanbul'dan mı geldi, nereden geldi, kim aldı, hangi inşaat şirketleri bu işin içerisinde? Bunları rica ediyorum. İzmir'de konutların yapımında İzmirli müteahhitlerinin aldığı ihale varsa hangileridir, kaç konutun yapımını üstlenmişlerdir? Bunu merak ediyorum.
Yine, İzmir'de depremden sonra yapılan konutların TOKİ tarafından denetlenmediği iddiaları vatandaş tarafından geliyor, özellikle Yağcıoğlu Apartmanı'nın yerine dikilen konutun 5'inci katındaki kolonun parçalanmasından söz ediliyor ve buna ilişkin fotoğraflar kamuoyuna yansıdı. Biz bunu takip ettik, hatta oradaki o apartmanın sahiplerinden de görüş alarak bunu söyledik. Bu tespit doğru mu? Yani bunu sormak istiyorum. Ben doğru olmayacağını umut ederek bu soruyu sormak istedim.
Deprem konutları hariç olmak üzere şu an TOKİ tarafından İzmir'de devam eden proje sayısını da merak ediyorum çünkü oldukça konut yıkıldı, yerine yapılacak yeni konutlarla -belki vatandaşla anlaşarak- o bölgede yapılan konutları bir "change" ederek ya da bir...
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Sertel, tamamlayalım, epey geçti süre.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Başkan, ben diğer maddelerde konuşmadım, diğer bulgularda konuşmadım, Ankara konusunda konuşmadım. Müsaade edin lütfen bu İzmir'le ilgili kısmı tamamlayayım, bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Peki.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Kısa veya orta vadede İzmir'de yapımına başlanan, planlanan proje var mı, varsa bu projeler hangi bölümde olacak?
Şimdi, arsa ve arazi satışlarında 2014 yılında 2,7 milyar TL, 2015 yılında 393,9 milyon TL, 2016 yılında 1,3 milyar TL, 2017 yılında 5,5 milyar TL ve 2018 yılında 2,4 milyar TL gelir elde etmişsiniz. 2020 yılında arsa ve arazi satışından ne kadar gelir ettiniz, 2021 yılında beklentiniz nedir? Yıl yıl belirtmek kaydıyla TOKİ kuruluşundan yine kaç adet arsa ve arazi satışı varsa bunları ben talep ediyorum. Kuruluşundan bu yana TOKİ'den en fazla ihale alan -benim hoşuma giden bir durumdur TOKİ'de, siz hepiniz çekirdekten gelmesiniz TOKİ'de, çok uzun yıllardır varsınız ve ben de TOKİ'de Gazeteciler Cemiyeti Başkanıyken de, eski başkanlar düzeyinde görüşmelere geldiğim zamanlardan da çok iyi biliyorum aslında, olması gereken de bu, TOKİ'nin mazisini de bildiğimiz için, siz çok iyi biliyorsunuz- firmaları istiyorum. İlk beş firma hangisi? Onları rica ediyorum.
TOKİ'nin tüm illeri kapsayan 100 bin yeni sosyal konut projesi vardı. 2021 yılına kadar dar gelirli vatandaşlarımız için 100 bin konut üretileceği açıklanmıştı, Bedri Bey de bunun çok üstünde durdu, diğer arkadaşlarımız da. Önemli olan sosyal konutların ve dar gelirlilere yapılan konutların TOKİ'nin asli görevi olduğunu biliyoruz. 2020'nin ilk altı ayında 100 bin sosyal konutun kaçı yapılabildi, kaçı dar gelirlilere verildi, satıldı? 100 bin sosyal konut projesi hedeflendiği gibi bu yılın sonuna kadar tamamlanacak mı? Son iki yılda dar ve orta gelir grubu ve alt yoksul gelir grubuna yönelik konutların satışından ödemeleri takibe düşen kişi var mı? Yani "Vatandaş ödeyemiyor." diyorlar, doğru mu? Varsa 2019 ve 2020 yılında bu sayı kaç olmuştur? TOKİ buna bir tolerans tanımakta mıdır vatandaşın ekonomik durumuyla ilgili? Yine, TOKİ tarafından yapılan ve bekleyen konut sayısı kaçtır?
Son cümlem, son sorum şu: Reklam tanıtım giderlerine 2018 yılında 1 milyon 942 bin lira ödemişsiniz, 2019'da bu yüzde 256 artmış 9 milyon 629 bin liraya çıkmış. Bu artışın sebebi nedir? Yani sizin reklama ihtiyacınız yok, aslında vatandaş sizin reklamınızı yapıyor. Yani siz, bir konut teslim ettiğinizde içine giren vatandaşlar diyor ki "Allah razı olsun sizden." Yani sizin öyle pek bir reklama ihtiyacınız olmamakla birlikte, bu rakam 1'den 9'a çıkmış, 10 milyon diyelim. 2020 yılında reklam harcamanız ne oldu? 2019 ve 2020 yılında reklam bütçesinden yararlanan gazete ve televizyonlar hangileridir? Hangi kuruma toplamda ne kadar reklam verdiniz? TOKİ'nin reklam konusundaki ihtiyacı nereden hasıl olmaktadır? Onu da merak ediyorum bir gazeteci olarak.
Çok teşekkür ederim. Sabrınız için de teşekkür ederim Sayın Başkan.