KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli konuklar, ben de her birinize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

Ben de sözlerime başlamadan, hem dün Bodrum'da silah kaçakçılığı operasyonunda hayatını kaybeden polisimizi anıyorum hem de bugün HDP il binasında hayatını kaybeden vatandaşın yakınlarına başsağlığı diliyorum. Tabii, biz hep şunu söylüyoruz: Şiddet kimden gelirse gelsin, kime gelirse gelsin karşıyız ve karşı olmak zorundayız çünkü biz şiddetsiz, barış içerisinde, huzur içerisinde bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz.

Sonrasında, sunumlarınız için teşekkür ediyorum. Aslında buraya gelen dünkü konuklar da sizler de sorunun bir etik sorun olduğunun farkındasınız ama işin içine ratingler girince, tıklanma rakamları girince, ticari boyutu devreye girince bazen o etik değerler bir kenara bırakılabiliyor ama burada "aşk kurşunları", "çılgın aşk cinayeti" gibi olayı magazinleştirmeden ya da şiddetin daha o bilimsel terimiyle pornografik hâlini vermeden bir haberi sunabilmek belki bu noktada önemli. Çünkü sosyal medyanın en önemli özelliği, topluma yani demografik bütün kesimlere ulaşabilen bir yapısı var. Özellikle televizyon kanallarında bütün kesimlere ulaşılabildiği için her kesimde farklı mesaj bırakabilme riski var.

Bu nedenle, aslında Umut Bey'in sorusunu çok önemsiyorum, ben de kendi adıma bazı önerilerde bulunmak isterim sizlere. Neden? Bir kere şunu belirteyim: Bunu söylerken, bu eleştirileri yaparken sansürle birbirinden ayırmak gerekiyor çünkü maalesef, bazı şeyleri biz önerdiğimizde bu işin sansüre gitme riskini de Türkiye'de hem verilen cezalardaki adaletsizlik nedeniyle gözlemliyoruz hem de nasıl bir medya isteniyorsa öyle bir medya yaratılma riskinden dolayı ben öncelikle ifade edeyim.

Şöyle yapılabilir: Evet, belki dünyada bir "haber" tanımı yok yani her şey haber olabilir. Dolayısıyla kadın cinayeti, kadına yönelik şiddet de bir haber niteliği taşır ama bunu verirken en azından, kadınlara çaresiz hissedeceği, devlet yokmuş gibi bir algı yaratıldığı, şiddetin cezasız kaldığı gibi bir algıyı da karşı tarafa vermemek lazım. Ne olabilir? Belki devletin çözüm üreteceği yardım telefon numarası olabilir, yapılan şiddetin sonrasında nasıl bir cezayla karşılaştığı vurgusu verilebilir, ağır cezaların olduğu dava sonuçları başka bir haberde verilebilir. Yani burada evet, bir şiddet var ama şiddete uğrayan kadın yalnız değil algısını, cezasızlık algısını değil kanun var, hukuk var algısını da belki sizler haberi verirken yanında "Şiddete uğrayan kadın şuraya başvurabilir." gibi bir mesajı da karşı tarafa verebilirsiniz.

Yine, aslında sadece habercilerin değil, milletvekillerimizden tutun toplumun tüm kesimlerinin toplumsal cinsiyet dili noktasında eğitilmeleri gerektiğini düşünüyorum ben de. Evet, çok küçük yaşlarda kreşten itibaren hatta bu kavramların verilmesi lazım ama yetişmiş nesli de sürekli bir eğitim... Eğitimde süreklilik esastır, belki bu eğitimde yetişkinlere bir dil eğitimi verilebilir. İşte, daha düne kadar "bilim adamı" deniyordu ama "bilim insanı" ifadesi artık yavaş yavaş kullanılmaya başlandı. Böyle bir eğitim...

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Fransız dili ile bizim dilimizde "tağlib sigası" diye bir kalıp vardır. "Bilim adamı" dediğimizde bilim kadınını da adamını da kapsar. Türkçenin etimolojisini bilmeden çok müdahale ediyoruz, çok büyük yanlışlar yapıyoruz, dili bozuyoruz; inanılmaz.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - İşte, bozmamak adına...

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - "Ticaret eski bakanı" diyoruz, eski ticaret bakanı vurguyla...

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Doğru, o konudaki vurguda haklısınız ama "bilim adamı", "adam" deyince daha erkek akla geliyor.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Türkçe hassasiyetim dorukta olduğu için, kusura bakmayın, araya girdim.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Yok, rica ederim ama ben doğru olanın "bilim insanı" olduğunu, olması gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak da TRT'den Yahya Bey'in sunumuyla ilgili... Programlarınıza katılan katılımcıların söylemlerine girmeyeceğim çünkü maalesef şu anda katılımcıların söylemleri nedeniyle birçok kanala hukuksuz bir şekilde ceza kesiliyor. Konukların söylemlerine katılmadığımı ifade edeyim ama maalesef bu uyarıyı yaptığımızda bir muhalefet avcılığına döndüğü için ben buna girmeden, sadece TRT'nin birkaç yöneticisini ve birkaç tutumunu eleştireceğim.

1) Örneğin "Terminator: Genisys" filminde kadının gölgesini neden sansürlediniz?

2) Kadın buz pateni sporcularının görüntülerini neden buzlama ihtiyacı hissediyorsunuz?

3) TRT Müdürünün "Kadınlar sosyal medyadan kendilerini pazarlamak için resim paylaşıyor." ifadesi üzerine kurumunuz bir yaptırım uyguladı mı? Bildiğim kadarıyla sonra TRT Radyoya atanıyor ya da ödüllendiriliyor olabilir, tam emin değilim, yanlış bilgi vermeyeyim.

4) TRT'de görevde yükselme sınavında -bunu Barış Pehlivan haberleştirmişti- haremlik selamlık bir sınav olduğu iddiası vardı. Bu, tek bir salonda değil 6 farklı salonda, tesadüf olma ihtimali çok düşük. Bunu neden soruyorum? Hep söylediğimiz bir şey var, bizim mücadele etmemiz gereken bir zihniyet var ve bu zihniyet iktidar olduğu sürece yani söz sahibi olduğu sürece bu dönüşümleri gerçekleştirmek çok zor. Eğer TRT'de bu karar alıcılar varsa TRT bu dönüşümü nasıl sağlayacak, kadın-erkek eşitliğini nasıl savunacak; bunu merak ediyorum.

Tekrar teşekkür ederim.