KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve değerli hazırun hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hemen sözlerime şu cümleyle başlamak istiyorum: Şimdi bu bir paket, kamuoyuna ve özellikle Türkiye halklarına sunulan ve aynı zamanda bir reform niteliğini taşıyabileceğine ilişkin olan bu iddia, maalesef bu dördüncü yargı paketiyle çürütülmüş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye son dönemlerde çok olağanüstü süreçlerden geçiyor. Şimdi, tabii, bu olağanüstü yaşanan olayları tek tek biraz sonra dile getireceğim ama bütün bu yaşanan olağanüstü süreçlerin yargı üzerine getirmiş olduğu çok ciddi yükler var. Şimdi, biz Adalet Komisyonundayız, Adalet Komisyonunda biz, daha iyi bir yargılama sistemi nasıl olur, tarafsız ve bağımsız bir yargının oluşması için ne yapılabiliri şu anda konuşurken maalesef, Türkiye'de siyasete, Türkiye'de hukuka Türkiye'de toplumsal barışa ciddi bir şekilde bir yönelim olduğuna hepimiz çok net bir şekilde şahit oluyoruz. Şimdi, daha bir hafta olmadan gencecik bir parti çalışanımız, İzmir'deki il örgütümüz basılmak suretiyle katledildi. Tabii, bu katlediliş, mevcut, partimize olan bu yönelim sadece kamuoyuna yansıtılan şekliyle basit bir cinayet değil ve basit bir cinayet olmadığına dair birçok bulgu var.

Bakın, Türkiye, maalesef 1990'lı yılları yeniden yaşamaya başladı. Türkiye'de mevcut olan bir erkin, bir karanlık elin yine Türkiye toplumuna, Türkiye sosyal barışına yöneldiğine dair yeni bazı belirtiler var ve bu, İzmir'deki partimize yönelik olan baskınla da Deniz Poyraz'ın katledilmesiyle de yeniden ortaya çıkmaya başladı. Şimdi, peki ne oldu bu katliam sonucunda? Bakın, bu olayın faili Suriye'deki mevcut olan görüntüleriyle de ortada, biz aslında kim olduğunu çok net bir şekilde öğrenmiş bulunuyoruz. Yargı ne yaptı değerli arkadaşlar? Yirmi dört saat daha dolmadan bu kişi hakkında bir tutuklama kararı verdi. Çantasında ne taşıyordu? Arkasında hangi güçler vardı? Ne yapmak istiyorlardı? Son dönemlerde partimize, Türkiye'deki demokrasi ortamına, sosyal barışa yönelik olan bu yönelimi, mevcut olan yönelimin arkasındaki o perdeyi aralamamak için yargı âdeta elinden gelen her şeyi yaptı. Peki, yargı bu hâliyle bu paketler sonucunda bağımsız ve tarafsız bir yargı hâline gelebilir mi? Bu tek tek, bir torba yasa niteliğindeki getirilen bu yasayla yargıyı bu şekilde biz, iyileştirebilir miyiz? Değerli arkadaşlar, bu mümkün değil.

Hemen bunun yanında aynı güne tekabül eden ne yaşandı peki? Partimize yönelik bir kapatma davası ve yeniden Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilen bir iddianame. Değerli arkadaşlar, Değerli Başkan; bakın, ben iddianameyi inceledim ve şunu gördüm: Biz siyasi partiyi, bir siyasi düşünceyi kapatabilecek hiçbir hukuki argüman bulamadık. Yapılan bütün siyasi düşünce açıklamaları, siyasi çalışmaların tamamı fezleke konusu yapılmış ve fezleke hâline getirilmiş ve bu fezlekelerle bir partinin "odak noktası" olduğu iddiasıyla bir kapatma davası açılmış bulunuyor. Peki, bu ne demek? Bu, aynı zamanda değerli arkadaşlar, yargının yürütmenin güdümünde olduğunun, siyasal bir yapının etkisinde olduğunun da başka bir versiyonudur ve başka bir anlatımıdır. Halkların Demokratik Partisine yapılan bu yönelimin aynı zamanda Türkiye toplumunun barışına yapılan bir yönelim olduğunu da belirtmek istiyoruz.

Bu kapatma davasının başka bir yönü var ki o da şu: Türkiye bir çözüm sürecini yaşadı, çözüm sürecini yaşarken de bakın, bugün partinin kapatma sebebi olarak gösterilen o dönemdeki görüşmeler iddianamede yer aldı. İddianamede yer alırken de aynı zamanda sadece ve sadece Halkların Demokratik Partisinin yöneticileri ve milletvekilleri sorumlu tutuldu; 6551 sayılı Yasa yok sayıldı, mevcut olan meri yasalar bu kapatma davası ile birlikte yok sayıldı. Bunlar hep olağanüstü meseleleri ve Türkiye'nin olağanüstü bir süreçten geçtiğini gösteren önemli veriler.

Başka veri nedir, başka olay nedir? Diğer bir olay, şu anda Sincan'da görülen Kobani davası. Kobani davasının da yine bu çerçevede, yine bu şekilde Türkiye toplumu, barışı üzerine ve Türkiye yargısına da aynı zamanda yönelen bir dava çeşidi olduğunu burada belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar. Ortada yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına katkı sunacak hiçbir düzenleme bu pakette yok ne yazık ki.

Peki, başka ne var bu ülkede? Bakın, bir cinayet işleniyor, bir siyasi parti basılıyor ve arkasında binlerce karanlık güç var, buna karşı demokratik hakkımızı kullanmak istiyoruz, sokaklar kapalı, sokaklar şu anda bütün demokratik kitle örgütlerine kapatılmış durumda. Olağanüstü gelişmeler var ve bu olağanüstü gelişmeler sonucunda devreye girmesi gereken, harekete geçmesi gereken bir yargı olması gerekirken yargı suspus ve harekete geçmiyor.

Başka ne tür olağanüstü gelişmeler var? Son dönemlerde çeşitli videolarla devlet, mafya, yargı ve siyaset ilişkisini ayyuka çıkaran birtakım iddialar var, yine yargı bu konuda suspus ve ne yazık ki harekete geçmiyor.

Soma davasını, biraz önce Zeynel Vekilimiz dile getirdi. Bakın, "olası kast" diye bir ceza yargılama sisteminde bir ceza verme sistemi var; bu, tamamen rafa kaldırılmış durumda. Yeri geldiğinde yargı bir aparat olarak kullanılıyor, demokratik güçlere karşı ciddi bir şekilde bir güç olarak kullanılıyor ve yeri geldiği zaman da suspus, harekete geçmeyen bir yargı ile karşı karşıyayız.

Şenyaşar ailesi iki yüz güne yakındır adalet talebinde bulunuyor, çocuğu ve eşi gözleri önünde katledildi, daha henüz bir dava açılmamış durumda; adalet talebi var ve bu karşılanmıyor.

Berkin Elvan katledildi, bununla ilgili yine son günlerde davası görüldü ve ne yazık ki adalete ulaşılamadı ve adalet sağlanmadı.

Değerli Başkan, bu olayları saymakla bitiremeyeceğiz. Bu olaylar ve bu olağanüstü gelişmeler Türkiye'de yaşanırken maalesef, bu halkın, Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının bu Adalet Komisyonundan, bu Meclisten beklediği şey, gerçek anlamda bir adaletin, adalet reformunun yapılmasıdır.

Peki, burada ne var? Ben burada birkaç tane madde üzerinde düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Öncelikle buradaki tutuklamaya ilişkin olan, somut delille ilgili olan düzenleme gerçek anlamda belki de adalete ilişkin var olan kırıntıların büyük bir kısmını da yok edecek niteliktedir. Bakın, kamu görevlilerinin işkence yaptıklarına dair, bunu somut bir delille ortaya koymaya ilişkin bir yasa maddesini buraya tahkim etmek gerçek anlamda Türkiye'nin önüne koyulabilecek en büyük haksızlıklardan birisi olacaktır. Biz, sokaklarda bu işkencelere rastlıyoruz; kaldı ki gözaltındayken, dört duvar arasındayken insanların uğrayabileceği bütün o eziyetlere ve bütün o insanlık dışı uygulamalara karşı insanlardan somut delil beklemek ve somut delil talep etmek tam bir vicdansızlık örneği olacak.

Cinsel saldırı suçlarına ilişkin olan kısımda daha vahim bir durum söz konusu; özellikle çocuklara dair olan, çocuklara ilişkin olan bu cinsel istismar suçlarında yine somut bir delil beklemek ve böyle bir düzenlemeyi burada bu kanun teklifine dercetmenin gerçek anlamda demokrasiye hele hele çocuklarımıza hele hele topluma yönelik çok ciddi bir yönelim olabileceğini belirtmek istiyorum.

Bakın, soykırım gibi insanlığa karşı işlenecek olan suçlarda da yine somut delil beklemek ve somut delil aramak da ayrı bir sıkıntıya neden olacak. Bu tür durumlarda yapılması gereken şey, biz önceki kanuni düzenlemeye ilişkin olan tekliflerde de görüşlerimizi dile getirdik... Tarafsız ve bağımsız bir yargıyı oluşturabilmenin bir diğer yönü de gerçek anlamda bir adli kolluk sisteminin kurulmasıdır. Bakın, Türkiye, bu mevcut olan sistemde maalesef adalete erişemiyor, adaletin tecellisini sağlayamıyor.

Peki, başka ne var bu düzenlemede Değerli Başkan? Bakın, biz bu kanun teklifi geldiği dönemlerde de özellikle sulh ceza hâkimliklerinin adalet sisteminin önünde ciddi bir engel teşkil edebileceğini çok ciddi bir şekilde belirttik. Yine biz o dönemde kendi görüşlerimizi belirtmek suretiyle bu tür pansuman tedbirlerle adalet sisteminin sağlanamayacağını, gerçek anlamda yeni yeni sorunları beraberinde getirebileceğini dile getirdik. Peki, ne oldu? Birkaç senedir bu sulh ceza hâkimliklerinin yapmış olduğu uygulamalar gerçek anlamda hak ihlallerine neden oldu. Onun için, yeniden dikey bir itiraz süresi sistemi getiriliyor. Biz, bu kanun teklifinde mevcut olan, olumlu olan bazı şeyleri burada tabii ki belirteceğiz, düşüncelerimizi dile getireceğiz fakat bu kanunun özellikle itiraz süreciyle ilgili olan kısmında, bu yürürlük tarihinin 2022 yılına alınmış olmasına da biz anlam veremiyoruz. Neden anlam veremiyoruz? Çünkü sulh ceza hâkimliklerinin önünde onlarca dosya var ve onlarca hak ihlali söz konusu.

Değerli Başkan, bir diğer husus -ben maddeler geldiği zaman tekrar düşüncelerimi belirteceğim- dosyaya erişim meselesi. Bu gizlilik kararının da gerçek anlamda adaletin tecellisi ve savunma hakkı önünde ciddi bir engel olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu dosyaya erişim meselesinin de bir şekilde çözüme ulaştırılması ve çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtmek istiyorum.

Şimdi, sonuç olarak şunu belirtmek istiyorum ki: Bu kanun teklifi olumlu olan hususları da içinde barındırmakla birlikte, aynı zamanda bu kanun teklifinde Anayasa'ya aykırılık teşkil edebilecek birkaç tane madde de söz konusu, birkaç tane husus da söz konusu. Özellikle cinsel istismar suçlarında, çocuğa karşı işlenen suçlarda, burada korunması gereken üstün menfaatin mağdur olan kişiler olduğunu ve işkence suçunda, insanlığa karşı işlenen suçlarda, bu konuda korunması gereken menfaatin mağdurlar olduğunu belirtiyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.