| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .06.2021 |
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli komisyon üyeleri, kıymetli bürokratlar ve değerli basın mensupları; yargı reformu stratejisi kapsamında dördüncü paket olarak bilinen, yargılama süreçlerini hızlandıracak olan ve adli kontrol sistemini yeniden düzenleyen, yürürlükteki 4 kanunda değişiklik öngören 27 maddelik kanun teklifinin görüşmelerine başlamış bulunmaktayız.
Malumları olduğu üzere, İnsan Hakları Eylem Planı geçtiğimiz mart ayında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuna açıklanmıştır. Açıklanan Eylem Planı'nda hukuk devletinin bütün unsurlarıyla istikrar kazanması için güçlü, erişilebilir ve sonuç almaya elverişli insan hakları koruma sisteminin tesisi de ana hedeflerden birisi hâline gelmiştir. "Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye" vizyonuyla hazırlanan, 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyetten oluşan plan için de Adalet Bakanlığımız nisan ayında bir takvim açıklaması yapmıştır. Buna göre, uygulama takvimi iki yıl olan İnsan Hakları Eylem Planı'ndaki her bir faaliyet için kısa, orta ve uzun vadeler belirlenmiştir. Bu kapsamda, planda yer alan hedeflere ulaşmaya yönelik, kısa vadeli yani bir ila üç ay içerisinde çıkarılması gereken mevcut düzenlemelerin yer aldığı ve bize göre oldukça önemli bir metni görüşerek nihayete erdireceğiz.
Değerli Komisyon üyeleri, teklifte önemli gördüğümüz düzenleme, daha önce de ilk imza sahibi olarak kanun teklifini hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğum ve şu anda Komisyonumuzda görüşülmeyi bekleyen kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yer alan düzenlemelerdir. Bu bakımdan, 2/3269 esas numaralı Kanun Teklifi'min görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifiyle birleştirilmesinin yerinde olacağını düşünmekteyim.
Sayın Başkanım, duydunuz değil mi? Onları not alıyorsunuz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Duyuyorum Halil Bey, dinliyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Duyuyorlar ama gereğini yerine getirmiyorlar.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - İşte, bakacağız Süleyman ağabey.
Geçtiğimiz aralık ayında Meclis Başkanlığına sunmuş olduğum kanun teklifimle eşe karşı işlenen suçlarla ilgili kanunda öngörülen cezaların boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngörmüştük. Türk Ceza Kanunu'nda kasten adam öldürme, kasten yaralama ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının boşanılan eşe karşı işlenmesi hâlinde de bu suçların nitelikli hâller arasına dâhil edilmesini ve ayrıldığı eşini öldürenlere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini de bu kanun teklifimizde hedeflemiştik.
Değerli Komisyon üyeleri, yine aralık ayında verdiğimiz kanun teklifimizle, Türk Ceza Kanunu'nda bulunmayan ve yeni ihdas edilecek mezkûr maddeyle, taraf olduğumuz, 2007 yılında İspanya'da imzalanan Lanzarote Sözleşmesi'nin bu alanda öngördüğü yasal düzenleme de karşılanmış olacaktır. Birleşmesini istediğimiz kanun teklifimizle, Türk Ceza Kanunu 105'inci maddesine ek bir fıkra eklenerek çevrimiçi çocuk istismarı ve sanal ayartma olgusu ve barındırdığı tehlikelerin neden olacağı mağduriyetin cezalandırılması öngörülmektedir; sözlerime, bu önemli konuda kısa bir bilgilendirme yaparak devam etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle tüm dünyaya yayılmış bulunan Covid-19 salgın hastalığının pandemi olarak kabul edilmesinin arkasından ülkemizin de dâhil olduğu pek çok ülkede, başta eğitim ve çalışma alanında, çalışma hayatında alınan tedbirler kapsamında çocukların internet ve internet kullanımını sağlayan araçlara erişimi hızlı bir şekilde artmıştır. Sosyal paylaşım sitelerinde hesap oluşturma yaşı 13 olmasına karşın, Çevrimiçi Çocuklar Projesi Türkiye verilerine göre, sosyal paylaşım sitesinde hesabı olduğunu belirten çocukların üçte 1'i 13 yaşın altındadır. Çocuklar fiziksel, sosyal ve duygusal olarak gelişim basamaklarının başında olduklarından bedensel, ruhsal ve cinsel gelişim konusundaki bilgi eksikliklerinden, iyiyi kötüden ayırt etmedeki sınırlılıklarından, herkese kolayca güvenebilmelerinden dolayı internet ortamında ihmal ve istismara ne yazık ki açıktırlar.
İngilizce tanımı "cyber grooming" olan yani "sanal ayartma" çevrim içi çocuk istismarı; internet ortamında bir yetişkinin kendini çocuk olarak tanıtması, bu şekilde sanal ortamda tanıştığı çocukların güvenini kazanarak sanal ya da gerçek dünyada istismar etmesidir. Çevrim içi çocuk istismarı, burada, çocuk istismarının yeni bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır. "Sanal ayartma" tabiri: "Bir çocukla internet üzerinden iletişime geçerek cinsel faaliyette bulunmasını sağlamak için çocuğu cezbetmek, kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek ve veya teşvik etmek." olarak tanımlanabilir. Cinsel faaliyet, suçluyla fiziksel buluşmadan öte, web kamerası aracılığıyla çocuğun cinsel istismar ya da çocuk tarafından oluşturulmuş cinsel içeriğin bulundurması gibi hareketleri de içermektedir.
Hızla gelişen ve giderek de tehlikeli bir hâl alan bu yeni suç tipiyle ilgili olarak siber suçlara karşı stratejik önceliklere ve online cinsel şiddete karşı çocukların korunmasına ilişkin önleyici ve koruyucu tedbirleri almak ve mevzuatı tamamlamak için Türkiye'nin taraf olduğu Lanzarote Sözleşmesi'yle çerçevesi çizilmiştir. Bu önemli ve aciliyet gerektiren konuda da Komisyonumuz önemli bir adım atmalı diye düşünmekteyim.
Diğer taraftan, kanun teklifi kamuoyuna ilk yansıdığında, ısrarlı takip suçunun nitelikli suçlar kapsamına alınacağı öngörülmekteydi ancak önümüzdeki teklifte hem bu suçun hem de İnsan Hakları Eylem Planı'nda yer almasına rağmen çocuk mahkemelerinde görev yapan hâkim, savcı ve avukatların cübbesiz olarak duruşmalara katılmasına yönelik düzenlemelerin kanun teklifinden çıkarılma nedenlerinin Komisyonumuza izah edilmesi bu konudaki beklentiyi giderecektir.
Saygıdeğer Komisyon üyeleri, önümüzdeki kanun teklifinde yer alan diğer düzenlemeler de dikkat çekicidir. Bu kapsamda, katalog suçlarında tutuklama kapsamında somut delillerin varlığı şartının getirilmesi, iki yılın altında ceza gerektiren suçtan dolayı basit yargılamanın tebligat gönderilmeksizin yapılabilmesi, adalete erişim bağlamında tebligatın elektronik posta, mesaj gibi benzer yöntemlerle bildirilmesinin sağlanması, mesai saatlerinin dışında yakalanma söz konusu olduğunda şüphelinin taahhütte bulunması hâlinde bir defaya mahsus taahhüt ettiği saatte ifadesinin alınabilme imkânının getirilmesi -ki bu güzel olmuş- yine beraat kararı verilmesi hâlinde tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların imha edilmesi; tüm bunlar insan hakları bakımından oldukça önemli düzenlemelerdir.
Komisyon görüşmelerimiz sırasında özellikle eş ve eski eşe karşı işlenen suçlar kapsamında nişanlılık müessesesinin de teklife eklenmesi Sayın Beyazıt, yerinde olacaktır. Bilindiği üzere, nişanlılık 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda tanımlanarak hukuk sistemimizde yer almıştır. Nişanlılık döneminde kişilerin gerek kıskançlık adı altında gerekse diğer sebeplerle birbirine karşı işlediği fiillerin de ağırlaştırıcı hâl kapsamına dâhil edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Ayrıca, her zaman mevzuatımızda yasal bir tanımlaması bulunmasa da resmî nikah olmaksızın "imam nikahı" adı altında birlikte yaşanılan eşe karşı da teklifteki söz konusu fiillerin işlenmesi hâlinde ağır cezalar uygulanabilmelidir; bu da az önce ifade ettiğim "nişanlılık" statüsü kapsamına alıp sağlanabilir diye düşünmekteyim.
Teklifin 12'nci maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılması öngörülen düzenlemede "İfadesi alınmak amacıyla düzenlenen yakalama emri" ibaresi tercih edilmiş olup her ne kadar uygulamada yakalama emri tutuklamaya ve ifadenin alınmasına yönelik olarak ikiye ayrılsa da CMK'de yakalama emri ve nedenlerini düzenleyen 98'inci maddesinde bu ifadeler kullanılmamış olup bu ifade yerine lafzi yoruma uygun olarak "Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında," ifadesinin tercih edilmesinin daha yerinde olacağını düşünmekteyim. Ayrıca, yine düzenlemede "belirlenen tarihte" ifadesi kullanılmış olup bu tarihin belirlenmesinde yetkili mercinin açıkça belirtilmemesinin uygulamada aksaklığa, tereddüde neden olabileceğini değerlendirmekteyim. Nitekim, soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında yakalama emri cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından düzenlenebilmektedir. Belirlenecek bu sürenin yakalama emrini talep eden mi ya da farklı olması hâlinde kişinin yakalandığı yerdeki cumhuriyet savcılığınca mı veya yakalama emrini düzenleyen sulh ceza hâkimliğince mi belirleneceğinin tereddüde mahal bırakmaksızın düzenlenmesi bu bakımdan son derece önemlidir.
Teklifle CMK'nin 94'üncü maddesine eklenmesi teklif edilen fıkranın son cümlesinde, idari para cezasının yakalama emrinin düzenlendiği yer cumhuriyet savcısınca verileceği açıklanmış olup bu yetkinin kullanılacağı merci de Komisyonumuzca gerekli düzenlemeyle açıkça belirlenmesi hâlinde ileride yaşanacak tereddütler ortadan kalkacaktır diye düşünmekteyiz. Diğer taraftan, teklifle, Anayasa Mahkemesi Kanunu'nda yapılması öngörülen bir düzenlemeyle hâkim adaylarıyla stajyer avukatlara Anayasa Mahkemesinde staj yapma imkânı getirilmesi de son derece yerinde bir düzenleme olacaktır.
Son dönemde bize olduğu gibi, tüm Komisyon üyelerine de iletildiğini düşündüğüm, kamuda çalışırken avukatlık eğitimini tamamlayanlara da staj yapma imkânını bu teklifle sağlayabilirsek Değerli Başkanım, bu konuda mağduriyet yaşayanların da önüne geçmiş olabiliriz diye düşünmekteyim. Zira, özellikle sosyal medya hesabı olan Twitter'da "Hayırlı cumalar" "Hayırlı sabahlar" diye bir "tweet" atsan arkasından hemen bu staj mağdurları onlarca, yüzlerce, binlerce yorum yapmakta ve bir farkındalık oluşturmaktadırlar; eminim ki sizin sosyal medya hesaplarınıza da bu yönlü yorumlar gelmektedir. Bu mağduriyeti de gidermenin yerinde olacağını düşünmekteyim zira, ben de hukuk fakültesini çalışırken okumuş bir arkadaşınızım, biz de memur olarak staj yaptık ama bayağı bir zorlanmıştık. Bu zorluğu, bu mağduriyeti bugün itibarıyla aynı konumda olanların yaşamaması gerektiğini düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, Milliyetçi Hareket Partisi cumhuriyetin temel nitelikleri, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerleri vazgeçilmez olarak kabul etmekte ve tartışılmasını dahi doğru bulmamaktadır. Bu bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak 27 maddeden oluşan ve 4 ayrı kanunda değişiklik öngören bu yasa teklifini destekliyoruz. Parti olarak demokrasinin güçlenmesinin ancak ve ancak insan hakları ve hukukun üstünlüğünün egemen olmasından geçtiğini savunmaktayız. Cumhur İttifakı'nın da demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü millî birlik ve kardeşlikte uzlaşmaya açılan siyaset penceresi olarak gördüğünü hatırlatarak Komisyonumuzu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin tümünün ülkemize, devletimize, milletimize ve Türk hukuk sistemine hayırlar getirmesini temenni ediyor, teşekkür ediyorum.