KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Evet, teşekkür ederim.

Evet, Türkiye'de maalesef kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti vakası her gün artmakta ve âdeta kadınların yaşam hakkına yönelik topyekûn bir saldırıya dönüşmekte. Bizler bu konuda uygulamada eksiklikler olduğunu her fırsatta dile getiriyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev üstlenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu Komisyon kurulduğunda da kadına yönelik şiddet karşısında uygulamada var olan eksikliklere dönük demokratik bir ortamda karşılıklı istişareyle çözümler üretileceğine olan inancımızla bu Komisyona katıldık ancak Komisyon kurulduktan kısa bir süre sonra AKP Genel Başkanının bir gece yarısı hukuksuz ve Meclis iradesini yok sayarak İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alması bizi endişelendirdi. Maalesef süreç içerisinde Komisyonda karşılaştığımız tutum ve gidişatta bu endişelerimizi haklı çıkarttı.

Komisyonun en başından itibaren müzakere ortamının oluşmaması adına Komisyon Başkanının ısrarlı çaba içerisinde olması ve Komisyon çalışmalarının monolog şekline indirgenerek "Kısaca sorunu sor, cevabına yorum yapma." şeklindeki Meclis araştırma komisyonu mantığına ters düşen işleyişindeki ısrar, Komisyon takvimi ve işleyişinin ısrarla bizlerle paylaşılmaması ve daha ilk toplantıdan itibaren usul ve süreçle ilgili taleplerimizin göz ardı edilmesi, bir baro başkanının bu Meclis çatısı altında seçilmiş bir milletvekiline yönelik hakaret içeren ve kendince had bildirmeye dönük olarak söylediklerine Komisyon Başkanının gerekli tepkiyi göstermemesi ve ısrarlı çağrılarımıza rağmen özür dilemeye davet etmemesi, Meclisin itibarına ve milletin iradesine yönelik bu saldırının göz ardı edilmesi, konuşma sürelerinizin sürekli kesilmeye çalışılması, gerek sunumlarla ilgili gerekse de kadına yönelik şiddetin sebepleri ile ilgili genel fikir ve görüşlerimizi ifade etme çabamızın Komisyon Başkanı tarafından ısrarla engellenmesi, yine Komisyon Başkanının Komisyonda sunum yapan davetlilere yönelttiğimiz sorular üzerine hangi sorularımıza cevap verilip verilmemesi yönünde kendince telkinde bulunuyor olması ve tavrını ısrarla sürdürüyor oluşu, Komisyona katılan bakanlık ve kurum temsilcilerinden yazılı gönderileceği söylenen ve hatta geldiği de ifade edilen ancak tarafımıza bir türlü ulaştırılamayan ve gündemin soğutularak verilen cevapların güncelliğini kaybetmesine yönelik çaba içerisinde olunması, farklı görüşlerin olmasının ötesinde çok eşliliği, on beş yaşında çocukların evlenmesini savunan, İstanbul Sözleşmesi'nin de ötesine geçerek Lanzarote Sözleşmesi'ni dahi tartışmaya açan, evrensel temel insan haklarından rahatsız olduğunu ifade eden, 6284 sayılı Kanun'un kaldırılması konusunda talepleri yönelten kişilerin kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesiyle ilgili bir Komisyona davet edilmesi başlı başına bu Komisyona, varlığına ve üyelerini hakarettir. Bu kişilerin buraya davet ediliyor olması Komisyonun kadına yönelik şiddet araştırma maksadı olmadığının açık bir göstergesidir. Komisyonda bu yönde ifade edilen sözlerin de Cumhur İttifakı üyeleri tarafından olağan ve normal karşılanması da Komisyonun ne amaçla kurulduğunun ve sonucunda neyin hedeflendiğinin göstergesidir.

Sonuç olarak, Komisyon kurulurken ki beklentimizin maalesef gerçekleşmediğini görüyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele için kurulan bir Komisyonda evrensel temel insan haklarını savunmak durumunda kaldığımız ve kadının ikinci sınıf insan olmadığını ifade etmemizin gerektiği bir konuma gelmekten üzüntü duyuyoruz. Bizim için bu Komisyonun işlevi kadına yönelik şiddetle mücadeleden ziyade iktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma rezaletini gölgelemektir. Cumhur İttifakı'nın bizleri figüran hâline getirme çabası içine girerek kendi gündemlerini tatbik etmek ve sonuç olarak Komisyon raporunda sözleşmeden çıkmayı meşrulaştırmaya dönük bir girişim içerisinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugün itibarıyla Komisyondan çekiliyoruz, detaylı açıklamamızı yarın kamuoyuyla paylaşacağız ama biz bu Komisyondan çekilirken şunun da altını çizmek istiyoruz: Bu toplumda her bir kadın eşit, özgür bireyler olana, insan haklarına uygun yaşanabilir bir Türkiye kurulana kadar mücadelemiz devam edecektir. Bu kararlı mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz çıkma kararının yürürlüğe gireceği 1 Temmuzdan önce de sonra da devam edecektir.

Teşekkür Ederim.