KOMİSYON KONUŞMASI

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Başkanım, teşekkür ederim.

Ben de sunumlar için arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Ama sunumlarla birlikte bir öfke bocası gördük sunumculardan. Şunu söylemek lazım: Kadına şiddet konusunu ana bağlamından, lütfen, koparmayalım ve yine ısrarla söylüyorum kadın haklarını, kadına şiddet konusunu sadece İstanbul Anlaşması'na- her zaman söylediğim cümle bu- hapsetmeyi de bir sığ görüş ve sığ anlayış olarak kabul etmek lazım. Bugün CHP milletvekillerinin çekilme gerekçelerinde bir cümleye de ben takıldım, özellikle, işte, buraya gelen konuklar konusunda 2 no.lu Baroyla ilgili bir ifade kullanmışlar. Ama hepimiz şahidiz ki burada milletvekili olmak, gelen misafire hakaret etme hakkı da tanımaz bize. O esnada, 2 no.lu Baro'ya yani hukuki süreci tamamlamış, seçimle oluşmuş bir baroya "paralel baro" ifadesini kullanmak bir defa çok üstenci bir dildi, oradaki savunma karşısında da arkadaşların tepkisini bugünkü basın açıklamalarına kadar taşımalarını açıkçası nezaket kurallarına aykırı buldum. Dediğim gibi, itham ve iftira diyeyim daha doğrusu, "paralel baro" demek çok ağır bir ithamdır yani bir baroya

"paralel baro" ithamı, iftiraya kadar gidecek bir ithamdı. Dediğim gibi, üstenci dil şu aşamada hiçbirimize bir fayda sağlamaz. Bizim amacımız bu Komisyonu kurarak gerçekten var olan bir soruna çözüm üretmek.

Ben de sivil toplumdan gelme biriyim, 1987'den bu yana, emin olun, kadına karşı işlenen hem şiddet hem yasaklarla birebir mücadele eden biriyim, alanı çok iyi biliyorum, gerçekten alanı çok iyi biliyorum ve kadın örgütlerimizin de kadın mücadelesi konusunda objektif olmaları gerektiği kanaatindeyim. Bugün nasıl ki kadına yönelik kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet konusundaki bu tavır ve davranışlarını aynı samimiyetle... Yıllar önce bizlere karşı uygulanan yasakçı zihniyet ve şiddet, devlet şiddeti karşısında da aynı tavır ve samimiyetle davrandıklarını görseydik gerçekten derdik ki biz bunlara: "Kadın konusunda samimiler." Ama biz bu samimiyeti hiçbir zaman görmedik, hiçbir zaman bu samimiyetle karşılaşmadık, kadın konusunda bize karşı yapılan, ağza bile almak istemiyorum ama bu adi tutum karşısında neredeyse da alkış tuttu bu arkadaşlarımız.

KA.DER TEMSİLCİSİ TUBA TORUN - Siz şu an bizi azarlıyorsunuz, biz kalkma noktasına geldik.

ANADOLU'DAN YERYÜZÜNE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VAKFI BAŞKANI SERPİL BALAT - Evet yani gerçekten bu şekilde birlikte, karşılıklı öğrenmekse kalalım yoksa bu şekilde olacaksa gidelim.

KA.DER TEMSİLCİSİ TUBA TORUN - Çok ayıp bu sözler.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Habibe Hanım...

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Yani bakın, ben, burada vermemi samimiyet sorgulamasına girersek bu işin içinden çıkamayız diyorum.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Habibe Hanım, sözlerinizi toplayın ve sorularınızı alalım.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Hemen soruma geçiyorum.

Dediğim gibi, aynı samimiyeti keşke herkese, bütün mağdur kadınlara karşı da gösterseniz iyi olurdu kanaatindeyim diyorum..

KA.DER TEMSİLCİSİ TUBA TORUN - Biz Habibe Hanım, çokça zamanında yaptık, siz görmemişsiniz, görmek istememişsiniz.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Kadına yönelik şiddetin nedenleri literatürde özetle kültürel faktörler, evlilik içinde çatışma yaşama, ilişkide sorunları çözememe gibi ilişki faktörler, kadının ekonomik bağımsızlığının olmaması, istihdam olanaklarına erişimde sınırlılık gibi ekonomik faktörler ile karar alma mekanizmalarında ve yasal düzeyde kadın-erkek eşitliğinin sağlanamamış olması gibi sosyopolitik faktörler olarak sınıflandırılmaktadır. Temelini kadınlar ve erkekler arasında tarihsel güç eşitsizliğinin oluşturduğu ve bu eşitsizliğin de devamını sağlayan kadına yönelik şiddetle mücadele de çok boyutlu mücadeleyi ve çok sektörlü katılımı zorunlu kılmaktadır. Gerek uluslararası kadın hakları belgelerinde sıklıkla vurgulanan, gerekse ülkemizdeki kadın hakları mücadelesinde realiteye yansıyan kamu-STK iş birliği kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarında önemli bir gereklilik arz etmektedir. Özellikle son yıllarda ise kimi kadın örgütleri tarafından ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarında kamu-STK iş birliğinin istenilen düzeyde olmadığı iddiaları sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu hususta görüşleriniz nelerdir? Kamu-STK iş birliğinin sürdürülebilir ve güçlü kılınması için neler yapılmalıdır diyorum.

Teşekkür ediyorum.