KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Teşekkür ederiz sunumlarınız için.

Ben, aslında, gerçekten sizlerin siyasi eleştiri hakkına tabii ki sahibi olduğunuzu, herkesin zaten bu hakka sahip olduğunu ve AYSİT'ten gelen arkadaşımızın dediği gibi, asil olduğunuzu düşünüyorum yani bizler temsilciyiz ama size yönelik gerçekten söylemek istediğim şu ki: Siyasi eleştiriyi unuttunuz yani siyasi eleştiri ve aynı zamanda siyasi sorumluluk gerçekten bizde değil yani bu arkadaşlarda da değil, toplumdaki insanlardan ziyade siyasi iktidardadır, siyasi iktidarın böyle bir rolü var, siyasi sorumluluk ve siyasi eleştiriye tahammül etme. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da hatırlatmak isterim -belki o sözleşmeden de bir gün çıkarız der misiniz bilmiyorum ama- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer aldığı kadarıyla şok edici düşünceler dahi ifade özgürlüğü içerisinde değerlendirilir ve biz, burada kendilerini ifade eden ve ne kadar güzel ki hepsi birbirinden farklı olan kadın örgütlerinin eleştirilerini daha fazla tahammülle dinlemeliyiz diye düşünüyorum, kim olursa olsun kim gelirse gelsin. Şimdi, bu mücadelenin özneleri onlar ve bu mücadelenin özneleri buraya geldiği zaman gerçeklik ortaya çıkıyor yani bu mücadelenin özneleri aslında gerçek hayatta neyle karşılaştıklarını anlatıyorlar çünkü fiiliyatta bunu yaşıyorlar zaten, hepsi yaşıyorlardı bunu yani bunun için illa avukat olmak da gerekmiyor, Mor Çatı gönüllüsü olan ya da kadın, insan haklarından ya da AYSİT'ten ya da Hazar Derneğinden -Hazar Derneği ki çok eski bir dernek bildiğim kadarıyla- olan bütün kadın arkadaşlar hayattaki, o fiiliyattaki gönüllü mücadeleleriyle, kadınlarla yaptıkları görüşmelerle bütün bu deneyimleri kazanıyorlar ve burada hepsi diyorlar ki: "İstanbul Sözleşmesi yaşatır." "İstanbul Sözleşmesi'ne niye takılıyorsunuz?" diyemezsiniz arkadaşlar. Neden diyemezsiniz biliyor musunuz? Ben gerçekten merak ediyorum ve size sormak istiyorum: Neden? Neden? Neden? Hakikaten 3 kere, 4 kere, 5 kere sormak istiyorum: Neden İstanbul Sözleşmesi'nden çekilindi? Siz, -Öznur Hanım da "Emek verenlerden birisiyim." Diyor, ki hakikaten yıllarca da uğraşmıştır- hiç mi tek kişinin kararıyla aynı zamanda tek bir erkeğin kararıyla, bu sözleşmeden çekilinmesini kendi emeklerinize haksızlık olarak görmüyorsunuz, bütün kadınların emeklerine haksızlık olarak görmüyorsunuz? Yani bizim kadın mücadelemiz iradeyi böyle koymaz, kolektiftir. O yüzden, başkan aramayın yani "Başkan, başkan." diyorsunuz ama hakikaten başkanlık pek bizde olmaz yani sözcülük olur, daha kolektif bir çalışma tarzı olur, bu nedenle de benim de kurucularından biri olduğum Mor Çatının da mecburen başkanı vardır yasal olarak ama aslında yoktur sevgili Canan Arın epey zaman yürütmüştür.

Bir de diyorsunuz ki mesela, Öznur Hanım hep bunu söylüyor -kendisi yok şu anda kötü oldu ama- "Siyaset yapılacaksa..." diyor. Şimdi, farklı konuşmalar olduğu zaman diyor ki "Siyaset yapılacaksa..." Evet, siyaset yapılacak, ben siyaset yapıyorum, bu örgütlerde siyaset yapıyorlar. Yani şunu size bir iki nokta olarak ifade etmek isterim: 1987'de dayağa karşı yürüyüş yaptığımız zaman "Özel olan politiktir." diyorduk. Neden diyorduk bunu? Özel olanın politikasını yapmamız lazım diye çünkü bize "Kol kırılır, yen içinde kalır." Yani "O özel alandır, orada politika yapılmaz. Erkek şiddeti vardır ama bu aile meselesidir, kimse karışmasın, etmesin." deniyordu, biz de diyorduk ki "Hayır, özel olan politiktir, özel olanın politikasını yapmamız lazım." Şimdi, ne diyoruz? "Kadın cinayetleri politiktir." diyoruz. Bize şimdi "Siyaset yapmayın." denir mi ya? Bunların hepsi siyaset çünkü biz diyoruz ki: Erkek egemen sistem, bundan dolayı oluyor bütün bunlar ve dolayısıyla bu sistemi değiştirmemiz lazım. Yani bu nedenle, özel olan politiktir, hâlâ politikti, kadın cinayetleri politiktir, hâlâ politiktir.

Ben, arkadaşlarımızın daha fazla vaktini almak ve saygısızlık etmek istemem. Ayrıca, Genel Kurula inşallah çağırmazlar çünkü bir önergede konuşmam var, bekliyorum konuşmak için ama gider, geri gelirim gerçekten. Ben, buranın öznesi olan arkadaşlarımı yalnız bırakmamak için buradayım gerçekten. Bakın, burada tek başıma oturuyorum ve biz çağırdık onları ve onları yalnız bırakmamak için gerçekten burada, onlarla buluyorum.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Filiz Hanım, biz de yalnız bırakmıyoruz ya, biz de buradayız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, "ben" derken muhalefetten birisi olarak söylüyorum, yoksa...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kimse de bırakmıyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bırakmasın tabii. "Kadın kadının yurdudur." diyoruz, kimse kimseyi yalnız bırakmasın ama bu Komisyon, ayrıca başta zaten ifade ettim, bunu hiç tartışmaya açmıyorum bu Komisyonu, gerçekten o ayrı bir arka plan, onu bir kenara koyarak söylüyorum ama şu anda, ben, sadece bir tek soru soracağım size: Erkek şiddeti, kadınlara yönelik erkek şiddeti sizce neden önlenemiyor? Yani çok kapsamlı bir soru, tek bir soru ama çok kapsamlı bir soru, belki birbirinizi tekrar etmeden zaten farklı alanlarda olsa benzer deneyimleri -konumuz ortak olduğu için- yaşamış kadınlar olarak belki farklı cevapları sizden alabiliriz. Ben onun dışında sözünüze ekleyecek söz bulamıyorum, hepinize tekrar katılımız için çok teşekkür ederim gerçekten. Özellikle AYSİT'ten... Ben ismini unuttum...

ANADOLU'DAN YERYÜZÜNE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VAKFI BAŞKANI SERPİL BALAT- Serpil Balat.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Serpil Hanım, özellikle de bu kadar yok sayılan LGBTİ bireylerin sizin "Kalkıp da LGBTİ bireylerin sözleşmedeki şiddetten korunma hakkını nasıl evlenme hakkına dönüştürdükleri gerçekten bizim için çok şaşırtıcıydı." sözünüz de ayrıca değerli yani biz başka ve daha ötesi hakları savunabiliriz ama siz bunu savunmasanız da sonuçta her bireyin özellikle LGBTİ+'ların da şiddetten korunma hakkını aslında İstanbul Sözleşmesi'nin getirmiş olduğunu ve söz konusu olanın sadece bu olduğunu ifade ettiğiniz için de size teşekkür ediyorum. Sağ olun.