KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, başta bu yayınlarla ilgili kısımdan gireyim. Türkiye'de yaptığınız en iyi çalışmaları SCI dergilerde yayınlıyorsunuz fakat lise çağında sizin konunuza merak duyan çocukların hepsi İngilizce bilmek durumunda kalıyor, yani sizin ne yaptığınızı anlayabilmesi, okuyabilmesi için. Bunun bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyor. İngilizce yayın yapan dergilerimiz var, bunların Türkçelerinin de basılıp dağıtılması gerekiyor net anlaşılması açısından. Türkçe bilim dili ve akademik yükselmelerde de bütün olayı İngilizceye bağlamanın bir manası da yok, o da ayrı bir sorun alanı. Bunları söyledikten sonra makale konusunda da çalışıyorum, zaten kitap da yazmayı düşünüyorum ama Türkçe olacak şeyler, İngilizcesini de yazarız.

Şimdi, yangınlar... Yangınlar aslında, karbon salınımına sebebiyet veriyor olsa da yangından sonra bir yutak alanı oluşuyor ve öncesinden daha fazla bir yutak alanı oluşuyor çünkü dünya çapında bakarsanız, mesela Amerika Birleşik Devletleri'nde bazı korunan alanlarda kontrollü yangınlar da çıkarılıyor toprağın veriminin artırılması açısından. Mesela Afrika'da yangınlar çıkar, yangınlardan sonra ancak filizlenen bitkiler varlığını gösterebilir, yangın çıkmazsa o bitkiler büyüyemez. Afrika düzlüklerindeki belgesellere bakarsanız bu belgesellerde otluk alanların çok büyük yangınlar oluştuktan sonraki sene çok daha fazla verimli hâle geldiği ortaya çıkıyor ve benim tahminim, doğal döngü içerisinde bunlar gerçekleştiği için karbon salınımı ile yutulumu arasında bir denge söz konusu ve hatta yangından sonra belki daha fazla karbon tutma imkânı da olabilir veya kapasitesi de olabilir.

Şimdi, her şeye bakarken, sadece salınım üzerinden bakıyoruz ama demin de sunumda Kevser Hanım'ın söylediği gibi toprağa baktığınızda ekim yapılmamış alan ile ekim yapılmış alanın kökleri ve "anız" dediğimiz kısmı kaldığında yüzde 50 fark ediyor. Bitkinin tamamını düşündüğünüzde, çok farklı karbon emilimi sonuçlarına ulaşılabilir ama bunu hiç kimse çalışmıyor.

TAGEM UZMANI KEVSER KARAGÖZ SEZER - Ben çalıştım.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Çalışılan sadece ne kadar emisyon, arada karbon salınımı var. Bunun bilimsel olarak ortaya konulması gerekiyor. Daha önceden de tekrarladığım gibi, tarım alanlarında meralar var, ekilip dikilen alanlar var yıllık olarak, bunun haricinde meyve bahçeleri var, bunlar ormanlık alanlara eş değer şekilde karbon yutakları olarak görev yapıyor. Yani bunları hiç kimse dikkate almadan "Tarımda karbon veya emisyon şu kadar." deyip çıkıyorlar, bu yanlış bir tespit.

Şimdi, yine, sunumda -teşekkür etmiş miydim baştan, bilmiyorum. Şimdi teşekkür edeyim- peyzajla ilgili C3-C4 bitkileri veya ağaçlar şehir alanlarında tercih edilirken -bunu ben sürekli söyledim, araştırma önergesi de verdim bu konuyla ilgili, bu konuyla ilgili soru önergeleri de verdim, bunun haricinde bu doğal alanların birbirine bağlanmasıyla ilgili verdiğim ilk kanun teklifi ekolojik geçitler, köprüler, onu kanunlaştırdık çok şükür- şimdi bu tip şeylere dikkat ettiğimiz zaman biz zaten şehirlerde karbon tutulumunu yapacağız, yutak alanı olarak da şehirleri çalıştırmış olacağız.

TAGEM UZMANI KEVSER KARAGÖZ SEZER - Evet.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Onun için, bu refüjlere, yol kenarlarına, yol ortalarına dikilen bitki ve ağaçları ona göre seçmemiz gerekiyor.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Çok önemli, çok önemli bir şey.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Ve Türkiye için bir yönetmelik mi kanun mu, bir şeyle bunun düzenlenmesi gerek.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yönetmelikle...

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, belediyelerin büyük bir çoğunluğu bitkileri yurt dışından ithal getirip kullanıyorlar, birçoğu kuruyor.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - "Odun getiriyorlar." diye desen, bitki değil.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Yani bir de müthiş paralar harcanıyor. Şimdi, bizim fidanlıklarımız var, fidanlıklarımızda yetiştirdiğimiz bitkiler var bunlar için. Aslında belediyelerin özellikle kendi bulundukları illere özgü bitkileri oralara koyması gerekiyor hatta benim başka bir önerim de var bu konuyla ilgili; park-bahçelerde, yol kenarlarında, mesela Ankara'ya özgü bitkiler oralara konulacak, onun küçük kartları da konacak.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Meclis'te olduğu gibi.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Evet.

İlkokul çocukları parklarda otururken, insanlar bunun hangi ağaç olduğunu, nerede yetiştiğini, ne olduğunu öğrenecek. Bu bir eğitim yöntemidir aslında. Yani bunu yaparsak hem maddi olarak kayıpları engelliyoruz hem "Şu kadar bitki aldık, kurudu." denilen yolsuzluklardan kurtarma ihtimalimiz var hem de şehirlerde salınan karbonu yutak alanı olarak şehirlerde tutabilme şansımız var; bir de kendi alanımıza, yaşadığımız şehre özgü bitkileri de koruma ihtimalimiz var. Endemik bitkileri de buralarda değerlendirebiliriz. Mesela Ankara'da yetişen endemik veya tıbbi aromatik bitkileri buralarda değerlendirirsek bu konularda birçok sıkıntıyı ortadan kaldırabiliyoruz.

Bir başka soru da -hem soru hem değil karışık bir şey- mesela bu parası olan vatandaşların tarımla uğraşma işleri konusu.

TAGEM UZMANI KEVSER KARAGÖZ SEZER - Evet, herkes.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, bir emlakçılık yapacak birisinin bununla ilgili bir sertifikaya ihtiyacı var, müteahhitlik yapacak olanın çeşitli şeyleri var fakat adam "Ben çiftlik kuracağım." dediği zaman bunun herhangi bir şeyi yok.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Para lazım.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Evet, para lazım, birinin de diplomasını aldığı zaman, bitti; tarım yapmaya başlıyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Bu tip şeylerde aranan kriterler, çalıştırılacak mühendisler, bunların belirlenmesi gerekiyor ve şartlara bunun konulması gerekiyor. Yani hayvancılıkla uğraşacaksa veterineri, zootekni mühendisi, bunların şartlara konulması veya tarım yapacaksa orada da ziraat mühendislerine yer vermesi, balık üretecekse su ürünleri mühendislerine yer vermesi gerekli. Yani parası olan tarım yapacak diye bir şey yok. Ondan sonra destekleri alıyorlar ve desteklerin sonucu da bir yere varmıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hayvancılıkta da aynı şey geçerli.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Kesinlikle, tarım alanlarının hepsinde. Tarım ve hayvancılıkta tamamında bu. Yani kesinlikle o işi bilen insanların orada yer alması gerekiyor.

Bir başka konu, araştırma-geliştirme konuları... TÜBİTAK dâhil olmak üzere, Bakanlıktaki birimler dâhil olmak üzere destek verilecek araştırmaların çok detaylı incelenmesi gerekiyor. Yani bazı çalışmalara destek veriliyor, sonuç bir şey ifade etmiyor. Ülkenin enerjisi de parası da buralara harcanıyor. Bu AR-GE faaliyetlerinin çok iyi desteklenmesi, denetlenmesi ve öneri verenlerin de...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Neyi araştıracak konusunun seçimi çok önemli.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Tabii, onu diyorum zaten.

Ayrıca araştırmacılardan gelen önerilerin de başka bir yerlere aktarılmaması gerekiyor, emek harcayanlara da emeğinin hakkı verilmesi gerekiyor, bu tip uygulamalar da var yani araştırma-geliştirme çalışmaları çok önemli. Sunumda da söylendiği üzere tarımda toprak yapısı, bitki köklerine suyun ulaşabilmesine imkân veriyorsa su bitkiye fayda sağlar. Bir de toprağa değil bitki sulamak dediğimiz, toprağı yıkayarak, mineral maddesini, besleyici elementlerini oradan alıp götürmek yerine suyuyla beraber bitkiye faydalı hâle getirme işlemlerine girmemiz gerekiyor.

Teşekkür ediyorum Başkanım.