| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanı Faruk Bilir'in, Kurumun işleyişi, yaptıkları faaliyetler ve farkındalık çalışmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 24 .06.2021 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Teşekkür ederim Başkanım, çok sağ olun.
Efendim, hoş geldiniz. Geciktiğim için, baş kısmına yetişemediğim için özür dilerim. Çok önemsediğim bir konu, dünyada kapitalizm kendini dijital veriler, dijital dünya üzerinden yeniden doğururken bu yenilenme içerisinde bizim haklarımızı kapitalizm karşısında kim savunacak? Yeni para politikaları, para birimleri, dijital veriler üzerinden gelişirken biz yeni dünyanın neresinde yer alacağız sorusunun önemli boyutunu sizin Kurumunuz oluşturuyor. Birincisi, devletten bizi kim koruyacak? Bugüne kadarki veri kaçışlarının tamamı devletten olmuştur. "Fetullahçılar sattı. Sağlık Bakanlığındaki çete sattı. Tapu dairesindeki memur çetesi sattı." Ama bizim bütün verilerimiz, nüfus cüzdanımızdaki her türlü bilgi, devletin bize verdiği her türlü bilgi, uluslararası ticari organizasyonlarla gizli servislerin eline geçti. Şimdi, demek ki bizim en öncelikle korunmamız yer devlet, devlet kurumları. Sağlık Bakanlığından bizi kim koruyacak? İçişleri Bakanlığından bizi kim koruyacak? Jandarmadan beni kim koruyacak? Oradaki bir astsubayın alıp sattığı bir şeyle... "Yahu, ne yapayım? İşte, adam, almış satmış." Öyle bir şey yok yani burası devletse... Devletten bizi kim koruyacak? Benim verilerimi devlet ticari metaya ya da şahısların kullanımına neden sunuyor? Siz bu konuda ne yapacaksınız?
Bunun içerisinde bankalar da var. Bankalar karşısında bir çaresizliğimiz söz konusu. "Bankadan arıyorum, ananın kızlık soyadını ver -talimat bu- yoksa işlemi yapmam." diyor. "Vermiyorum." dediğinizde "O zaman işlemini yapmıyorum." diyor.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Hayır "Kızlık soyadının 3'üncü ve 7'nci harfi." diyor mesela.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - 1'inci, 2'nci, 3'üncü, 4'üncü diye sayıyorum.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Hayır, 5 aramada kalan harfleri de toplayabilir zaten.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Toplayabilir.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Beni bu vahşi kapitalizmden ve devlet organizmasından kim koruyacak? Yani kötüye kapıların tamamı açık. İyiler duvarlarla durdurulmasın, prangalar vurulmasın diye siz varsınız, siz ne yapacaksınız? Devlet kurumlarındaki çökme, çürüme, çürükler konusunda ne yapacaksınız? Bugüne kadar, şu an yaşayan herkesin bütün nüfus bilgileri yurt dışındaki kaynakların eline geçti, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Unutulma hakkı, bilgi edinme hakkı, unutturmama hakkı... Ben de ülkemi bu hâle getirenleri unutturmamak istiyorum. Unutulma hakkından yararlanmak... Bana telefon geliyor "Sen 1986 yılında bir yazı yazmışsın." Ee.. "O yazıda birisinden bahsediyorsun." Ee.. "O şimdi 80 yaşında." Ee.. "Onun ismini silelim." Niye sileyim? "Ama Kurul öyle karar verdi, mahkeme böyle karar verdi." Yaptığımız şeyin Türkiye'nin kültür yapısına, bilgi dünyasına dönük bir çaba olduğunu, çalışma olduğunu, kişilerle sınırlı olmadığını anlamak zorundayız. Yani gazetecilik bir şey değilse, edebiyat bir şey değilse, bilgi toplama ve bunları arşivleme bilimi bir şey değilse biz ne yapmaya çalışıyoruz? Örneğin, kendini unutturmak isteyen arkadaşlar buralarda, her yerden adlarını sildirebiliyorlar ama yurt dışında depolanıyorlar. Bizim bir depo alanımız var mı? Politikacılar için, kamu görevlileri için, kamuoyunun önünde olan insanlar için, iş adamları için bir depolama alanımız var mı? Yani ben dönüp baktığımda "FETÖ'nün elebaşları şunlar şunları yapmıştı, ilişkileri de bunlardı." dediğimde "Unutulma hakkını kullanıyorum, sildirdim." dediğinde nereden bulacağım? Araştırmacıyım, bilgi kaynaklarımı değerlendirmek, derlemek istiyorum. Bir arşiviniz var mı? Her şeyi buradan silerek kurtulduğumuzu zannetmeyelim, başkalarına malzeme veriyoruz.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Vekilim, bu, unutulma hakkına dâhil mi? Yani, şimdi, netice itibarıyla, bir şahıs...
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Bir dakika...
Zeynep Hanım, karşılıklı olmasın.
Müsaade ederseniz, mikrofonu açayım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Tabii, tabii.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Bu unutulma hakkı bahsinde o bahsettiğiniz bir kişi bir suç işlediyse ve bu suçun sabit hâle gelmesi netice itibarıyla unutulma hakkı kapsamının aslında bir miktar dışında kalıyor çünkü burada, bir kişi bir iftiraya uğradıysa, bir kişinin hakkında yanlış bir haber çıktıysa ya da bir çocuk seneler öncesinde herhangi bir...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Atike teyzenin bahçesinden kayısı çalarken yakalandıysa, bizim şerefli polisimiz, savcımız ve yargıçlarımız da bunu nitelikli bir suç olarak değerlendirdiyse...
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Yani şöyle: Mesela, çocukların, gençlerin yıllar önce paylaştığı çeşitli videolar vesaireler oluyor, sonrasında pişmanlık duyuyorlar, hatta intiharın eşiğine gelen çocuklar oluyor, birazcık bunlar için düşünülmüş bir şey. Yani dünyadaki uygulaması da bu mahiyette. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi bahsi çok önemli hakikaten. Yani birisi hakikaten kamuoyunu ilgilendiren bir suç işlediyse ve mahkemelerce bu tespit edilmişse zaten o, o kapsamın dışında. O noktada, dediğiniz husus önemli ve değerli ama unutulma hakkı uluslararası perspektifi ve bizim hâlihazırda kanunlarımızda kurguladığımız yanı itibarıyla birazcık daha farklı bir yerde duruyor diye böyle küçük bir parantez açmak istedim. Boş bulundum, kusura bakmayın.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Estağfurullah, estağfurullah, çok mutlu oldum efendim.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Estağfurullah.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Yoksa kimsenin böyle konuşmasını kesmek istemem.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hayır, hayır efendim, ne demek, çok mutlu oldum, sizin katkınız çok büyük.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Çok önemli.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Gerçekten çok önemli bir noktaya parmak bastınız.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Doğru.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Ben bugüne kadar ne Atike teyzenin kayısı ağacıyla ne de o ağaçtan kayısı çalan çocukla ilgili haber yaptım. Ama bana unutulma hakkı için gelen taleplerin tamamı suç organizasyonlarıyla ilgili yazdığım haberlerin içerisinde bulunan kişilerden geliyor.
Eskiden bucak müdürleri vardı. Yüz yıllık bir cumhuriyetiz, yüz yıllık cumhuriyette, bundan altmış yetmiş yıl önce at çalmak çok büyük suçtu. Adamın nüfus cüzdanına "At hırsızı." diye damga basıyorlar.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Sayın Başkanım, sizin yaşınız benim gibi genç ama böylece...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Yok, ben daha gencim.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Bucak müdürlüğünü falan bilmeniz de...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Yok, gazetecilikte çok iyi...
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Bu, Tanzimat Dönemi'nde miydi?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hayır, cumhuriyet döneminde.
1947'de genç bir şahıs bir at çalmış, çok zorda kalmış. Bucak müdürü nüfus cüzdanına "At hırsızıdır." diye damga basmış. 1980'li yıllarda benim önüme geldi, kişinin çocukları getirdiler. Bunlar bizim arşiv kayıtlarımız, silinmez.
Ben MİT'le ilgili kitap yazıyordum, MİT Müsteşarlığının o dönemki Ankara Bölge Başkanı beni çağırdı "Sizi biliyoruz." dedi. Beni herkes biliyor, siz de biliyorsunuzdur dedim. Vallahi, ortaokuldayken katıldığım bazı gösterilerin fotoğraflarını çıkartıp koydular.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Vay be.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Oysa, onların tamamının yok edilmiş olması gerekirdi. Onlar kaldığına göre, onlar bulunduğuna göre ve istenildiği zaman insanların önüne konulduğuna göre, şimdi ben soruyorum: İyiyi kim koruyacak? Şimdi, sizi kim koruyacak? Beni kim koruyacak? Yani vatandaş olarak söylüyorum. O zaman iyinin korunması için bir arşive ihtiyacımız var, iyinin hatırlanması için, kötünün unutturulmaması için bir çalışmaya ihtiyacımız var. Kötüyü unutturursak, iyi ile kötü arasındaki farkı unutursak, güzel ile çirkin arasındaki farkı unutursak, doğru ile yanlış arasındaki farkı unutursak ne bu kurumların ne bizim yaptığımız çalışmaların bir kıymeti kalmaz. Onun için, mutlaka... Bizi devletten kim koruyacak? Devletin içine sızanlardan kim koruyacak? Verilerimi kim koruyacak? Gidenler ne olacak? Yeni kaynaklar, yeni veriler nasıl korunacak ve değerlendirilecek? Mecelle'den beri altın kural: Suimisal, misal değildir, örnek değildir. Hayır efendim, ders çıkartmamız gereken, bizim için altın bir örnektir: Başımıza gelenden ders çıkartmazsak tekrar aynı hatanın içine düşeriz ki tarih aynı hataya 2 kez düşenlerin, 3'üncü kez düşmelerine olanak tanımıyor.
Şimdi, çocukların korunması çok önemli ama çocuklarımız bilgisayar bağımlısı. Biz bir yanımızla onların bilgisayarı ve bilgi teknolojilerini çok iyi kullanmaları, iletişimi de çok iyi öğrenmeleri için burada çalışıyoruz, konuşuyoruz; bir yanımızla da "Bu çocukları nasıl kurtaracağız?" diye bakıyoruz. Şimdi, siz çok önemli bir Kurumsunuz bu anlamda. Bu konuda, çocukların, pozitif ayrımcılık gereği kadınların ve toplumun sesi çıkmayan kimsesizlerinin korunmasında siz neler yapacaksınız?
Şimdi, sunumuzda çok güzel şeyler var. Birincisi, tanıtım çalışmalarınız olağanüstü yetersiz. Eğer bütçeniz yoksa biz buradan ek kanun çıkartalım, bütçe verelim. Kamu spotları boş şeyler için kullanılmasın, sizin için kullanılsın. Bakın, yeni dünya düzeni dijital çağ üzerinden oluşuyor; yeni dijital paralar, şunlar bunlar var. Eğer biz bu hazırlığımızı eksik yaparsak bu çağı kaçırmış oluruz. Bir kere, her yurttaşa senin "Kimsesiz değilsin, biz buradayız."... Bu, cumhuriyetin kuruluş felsefesi: "Kimsesiz kimse kalmayacak." Bunu sağlayacağımızı, bu yeni dünya düzeninde onları koruyacağımızı ve dünya şekillenirken yanında da olacağımızı göstermemiz gerekiyor. Tekil örneklerden daha çok -başımdan geçtiği için- şunu sizden rica ediyorum: Kamunun verinin toplanması, verinin saklanması ve bu verilerin işlenmesi konusunda, dijital verilerin toplanması, saklanması ve işlenmesi konusunda sizin kurallarınıza katı katıya uyulması gerekiyor. Bir eve girdiniz, kişi mafya babası olabilir, ahlaksız bir adam olabilir, çocuk tacizcisi olabilir, hasta olabilir, onun bilgisayarındaki veriler üzerinden, suçla ilgisi olmayan veriler üzerinden kişinin yıpratılması kadar tehlikeli bir şey yoktur çünkü sadece ona yapmıyorlar, oradan yola çıkarak namuslu, şerefli insanlara da yapıyorlar. Bu konuda katı kurallarınız var mı? Mesela benim bilgisayarımı aldı; onu nasıl açacak, onun içindeki veriyi nasıl saklayacak, hangi kodlarla şifreleyecek, ona bir katkı, ona bir ekleme yapmasını nasıl engelleyeceğiz, orada elde ettiği veriyi kullanmasını nasıl engelleyeceğiz? Bu konularda çalışmalarınız var mı? Çünkü sıradan insanın korunması birinci öncelik yani biz burada şimdi milletvekillerinin korunmasını ya da bürokrasinin korunmasını isteriz. Sıradan, sahipsiz, kimsesiz vatandaşın korunması ve ona haklarının bildirilmesi konusunda ne yapıyoruz? Bu çok önemli.
Türkiye Cumhuriyeti'nde polisin yıldırma tekniği 1986'lara kadar kabadayıya, "mafya" denilen adama -çok özür dileyerek hanımefendilerden- etek giydirip, masanın üstünde oynatıp, fotoğraflarını çekip medyaya servis yapmaktı. Bugün de çok değişen bir anlayış yok. Girdikleri evde aile fertlerinin özel yaşam alanlarının işgal edilmesi, onların teşhirinden başka şeyler yok. Ama şimdi bir de dijital teşhir çıktı "Bilgisayarında bilmem ne var." Olabilir yani bana ne, sana ne, devlete ne? Biz hangi siteyi ziyaret edeceğimizi devletten onaylı olarak mı yapacağız? Bunlarla ilgili sizin öngörüleriniz, bunlarla ilgili düzenlemeleriniz, bunlarla ilgili soruşturmalarınız... Örneğin bu konuda yapılan hatalı uygulamalar konusunda sizin herhangi bir soruşturmanız oldu mu? Tamam şirketi karşınıza alırsınız, Emniyet Genel Müdürlüğünü ya da onun bir dairesini karşınıza alabiliyor musunuz, Jandarmayı alabiliyor musunuz, kriminal laboratuvarları alabiliyor musunuz? Üniversitelerde bu konuda bilirkişi olarak çalışanlara "Kardeşim bunu niye görmedin? Sen bu veriyi görmeyerek, buna göz yumarak bak şunlara yol açtın." diyebilecek bir yapılanmanız var mıdır? Vatandaşı nasıl koruyacağız?
Ayrıca başarılar diliyorum. Bu söylediklerimi size karşı bir ön yargı ya da başka bir şey diye algılamayın, sizleri tanımıyorum. Size başarılar diliyorum. Çok önemli bir görevi ifa diyorsunuz, dünya değişirken oradaki yerimizle ilgili çok önemli bir yerdesiniz sadece biraz da damdan düşmüş bir insan olarak yaşadıklarımdan çıkarttığım bazı şeyleri söyledim. Kırmak, üzmek maksadım yoktur, sadece aydınlatmak, katkı sunmak maksadım vardır. Çok başarılar diliyorum. Eğer şahsen de elimden bir şey gelir, size yardımcı olabileceğim bir şey olursa gece gündüz de sizinle beraber olurum ama dediğim gibi önce evimizin içini çok iyi temizlememiz lazım ki dışarıya karşı da hazırlığımız olsun.
Başkanım teşekkür ediyorum, sağ olun.