| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Halk Bankası AŞ Genel Müdürlüğünün 2017 ve 2018 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 24 .06.2021 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Günaydın diliyorum.
Değerli Genel Müdür, değerli Yönetim Kurulu üyeleri, değerli bürokratlar, değerli Sayıştay temsilcileri ve milletvekili arkadaşlarım; hepiniz hoş geldiniz.
Bugün son KİT üst Komisyon toplantımızı yapıyoruz.
Çok önemli bir banka, önemli bir kamu bankası. Türkiye'de 83 milyonu doğrudan ilgilendiren bir bankanın denetim toplantısını yapacağız.
Bulgulara bağlı kalarak özellikle ben de sorularımı sormak istiyorum. 2017 yılına ilişkin... Maalesef geriden gelen bir denetim yaptığımız için aslında pek çok bulgu belki ortadan kalktı ama yine de hem tarihe not düşmek bakımından hem de birlikte bir değerlendirme yapmak, yanıtsız kalan sorulara yanıt bulmak için toplantıyı faydalı hâle getirelim.
Bağlı ortaklık şeklinde faaliyette bulunan bazı şirketlerin boş üst düzey kadrolarına atama yapılması konusu ve burada verilen yanıtta da yine, bu atama çalışmalarının devam ettiğine vurgu yapılıyor ama ilerleyen bulgularda, 7.2.4'te açıktan deneyimli ve özellikli personel alımı noktasında bir bulgu var. Burada 2016 yılında işe başlatılan personelin yüzde 21'inin tecrübeli personel alımı şeklinde gerçekleştirildiği, 2017 yılında da yalnızca yüzde 4'ünün bu şekilde tecrübeli personel alımı olduğu ifade edilmiş. Burada sorum: Özellikle, 2016-2017 yılları arasında Türkiye'de gerçekleşen hain bir darbe girişimi oldu. Bu bakımdan, Halkbanktan ihraç edilen, FETÖ'yle iltisaklı görülen personel sayısı kaçtır? Özellikle bu tecrübeli personel alımı ihtiyacı bu ihraçlar dolayısıyla mı oldu? Aynı zamanda, bir hasar tespiti yaptınız mı bu bakımdan? Neticede, biz, FETÖ terör örgütü mensuplarının devlette sızmadığı bir kurum tespit etmedik, edemedik yani bir tek siyasete sızmamış anladığımız kadarıyla, siyasi kanadı bir türlü ortaya çıkmadı, çıkarılmadı, üstü kapatılmaya çalışılıyor. Ancak, Halkbankta bunun yansıması nasıl oldu? Bunu anlamamız bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda, yine 7.2.7'de 2017 yılında toplam 349 istifa olduğu belirtiliyor; daha doğrusu bir hesaplamayla buluyoruz çünkü ifade şu şekilde: 2017 yılı içerisinde gerçekleştirilen istifalar dikkate alındığında istifa eden personelin yüzde 32,37'sine denk gelen 113 kişinin şu unvanlarda olduğu diye belirtilmiş. Dolayısıyla, tümüne baktığımız zaman 349 istifa görülüyor, bunun nedeni size sormak istiyorum.
Şimdi, zaman zaman Sayıştayın bulgularıyla kurumu değerlendiriyoruz, neden Sayıştayın bu bulgusuna uygun hareket etmediniz gibi. Şimdi, benim söyleyeceğim bulguda; ben kurumun görüşüne katılıyorum, Sayıştayın tespitine katılmıyorum, bunu ifade edeyim. Süleyman Karaman Vekilimizle üzerinde tartıştığımız bir konu aslında hani trenlerin, demir yolu araçlarının haricî sigorta yapılıp yapılmaması noktası; ben yapılması gerektiğini, Süleyman Karaman da bir maliyet analizi yapıldığında haricî fonun fizibil olmadığını ifade ediyordu.
Şimdi burada, Bulgu 7.2.3'te diyor ki: 2014 yılında başlatılan ve hâlen devam eden yönetici sorumluluk sigortası uygulamasında fayda maliyet analizini yapılması diyor Sayıştay ve ifade etmiş: "2014 yılında başlatılan yönetici sorumluluk sigortası kapsamında 1/10/2018 tarihine kadar 340.200 Amerikan doları ve 138.157.95 avro prim ödendiği veya ödeneceği ancak aradan geçen dört yılı aşkın süre sonunda sigorta kapsamında hasar ödemesinin gerçekleşmediği dikkate alınarak ihtiyaç olup olmadığı ve kapsamındaki teminat türleri konularında uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi önerilir." Kurum verdiği yanıtta da diyor ki: "Evet, biz bu risklerin karşılığında bir tazminat limiti oluşturduk, sigortalama yaparak ama riskin doğmasına da engel olduk." Yani bir şekilde o yönetim ve çalışma metodolojisi ortada bir riskin reele dönmesine engel olmuş. Dolayısıyla da, bir tazminat yani sigorta kullanmamış hâliyle, yani şimdi bir yanı itibarıyla bu bizim hedeflediğimizin yüzde 100'ü aslında. Yani bir durumun oluşmaması takdir edilmesi gereken şey ancak eğer oluşursa diye bir sigorta kapsamına alınmış olması da özellikle, yöneticilerin aldığı kararlar da devletin, kamunun zarara uğrama riskini de ortadan kaldırıyor. Burada, şu eleştirilebilir: Bu yönetici sorumluluk sigortasını yine Halkbank kendi bünyesinde mi, kendi sigorta şirketi üzerinden mi yapıyor? Yoksa hangi şirketlere yaptırıyor? Bunu sormak istiyorum.
Diğer taraftan da, bu sigortalamanın dolar ve avro üzerinde olması aslında bir kez daha Türkiye'deki ekonominin iyi gitmediğinin bir işareti. Yani mevduatının belirli bir bölümü Türk lirası olan bir kamu bankasının kendini sigortalatmakla ilgili işlemlerde dolar ve avroyu kullanmak zorunda kalması yani enflasyon ve kur artışından zarar görmemek için böyle bir tercihi yapması veya mecbur kalması da ülkedeki ekonomik sıkıntıyı ortaya koyuyor.
Ben bir pencere açarak konuşmamı tamamlamak istiyorum. Bu yönetici sorumluluk sigortasının aslında Türkiye'de devrim niteliğinde konu olduğunu düşünüyorum. Ben elektrik mühendisiyim ve bizler, mühendisler aldıkları pek çok kararda... Yani bir mühendis var; yirmi yıllık bir deneyim kazanmış köprüler, tüneller, otoyollar yapmış, projeler çizmiş. Şimdi bir yanda o var ve hepsi tümünde başarıyla ilerlemiş. Ama bir mühendis daha var; o kariyerinde kendisine ne söylenirse altına imza atmış, çok da liyakatli hareket etmemiş ve bunun sonucunda da yaptığı yolda çökme gerçekleşmiş, binada bir problem olmuş, hasarlar oluşmuş. Tekrar bu kişiler, 2 mühendis adım atmak istediğinde, kariyerinde ilerlemek istediğinde, torpili olanın daha öne çıktığı, bu onlarca projeyi hatasız yapan ve imzasını itinayla atan mühendisin çok da diğerinden ayırt edilemediğini görüyoruz. Dolayısıyla, burada aslında özellikle mühendislerin ve farklı sektörlerin de bu unvanı kazandıkları andan itibaren, üniversiteden mezun oldukları andan itibaren belirli bir reytingle, puanlamayla birlikte sigorta şirketleriyle bir sistem kurulmak suretiyle, mesleki kariyerinin içinde kendisine bir yönetici sorumluluk sigortası yapması ve aynı zamanda da çalıştığı firmanın veya kurumun onun adına böyle bir sigortayı yaparak ileride de doğabilecek sıkıntılarda bu çeşitli hasarların buradan karşılanmasının sağlanması. Kişiler tekrar iş arıyorsa da bir şekilde oradaki sigorta puanına bakılarak daha önce yaptığı işlerdeki başarı, başarısızlığının ne kadarının tazminat limitlerinin oluşturulabileceği görülerek böyle bir performans sistemi tüm Türkiye çapında gerçekleşebilir.
Benim şimdilik sorularım bunlar, dolayısıyla bu yönetici sorumluluk sigortasının prim ödemelerinin dolar ve avro üzerinden yapılmasını doğru bulmuyorum ama Türkiye'nin ekonomik krizinin koşulları bakımından belki böyle olmak zorunda.
Sorum: Hangi sigorta şirketi üzerinden veya sigorta şirketleri üzerinden böyle bir uygulama yaptınız? Aynı zamanda da, ben diğer kurum ve kuruluşların da hatta özel sektörün de bunu yaygınlaştırarak genel bir liyakat ve verimlilik sistemini tüm Türkiye'de oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Tabii, özellikle Türk sigorta şirketleri üzerinden bu işlemlerin yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.