KOMİSYON KONUŞMASI

DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Evet, Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyelerimiz, milletvekillerimiz, değerli bürokratlarımız, bakan yardımcım, genel müdürüm; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün toplandık, sonuçları ne şekilde olursa olsun öncelikle ülkemize, milletimize hayırlı olsun diyerek başlamak isterim.

Yaklaşık üç yıldır bu Komisyondayım ve bu Komisyona gelen, millî güvenliğimizi ilgilendiren, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ilgilendiren, Mehmetçik'i ilgilendiren her konuda İYİ Parti olarak da -Cumhuriyet Halk Partisinde de aynı yaklaşımı hep gördük- burada tartıştık, ettik ama sonuçta bizim millî güvenliğimizi ilgilendiren bütün konuları da hep oy birliğiyle çıkardık, çekincelerimizi dile getirdik ve bu şekilde devam ettik. Ben biliyorum ki buradaki bütün arkadaşlarımız aynı hassasiyete sahip ve herkes burada evet, tereddütlerini bildirecek, sonunda bir noktaya geleceğiz ve inşallah uzlaşıyı bulacağız. Tabii, bu konu, Makina Kimya konusu herhangi bir KİT'le karşılaştırılacak bir konu değil. Yani bunu herhangi bir KİT'le, sıradan bir KİT'miş gibi düşünüp konuşursak büyük bir yanılgıya düşeriz. Biraz önce arkadaşlarımız anlattı, 1500'lü yıllara dayanan, sonuçta temellerinin atıldığı dönem Fatih'e dayanan bir Kurumdan bahsediyoruz ve bu Kurumumuz gerçekten Türkiye'nin göz bebeği. Ben bir Silahlı Kuvvetleri mensubuydum ve çok da teknik olarak, bu konuların içinde biri olarak Makina ve Kimyanın ne anlama geldiğini çok iyi bilen bir insanım. Şimdi, burada Makina ve Kimyanın herhangi bir şekilde özelleştirilmesi veya bir başka kişinin, ikinci şahısların veya başka ülkelerin sermayelerinin, gruplarının eline geçmesinin ne demek olduğunu içinizde en iyi bilecek insanlardan biriyim.

Şimdi buraya baktığımızda, Makina ve Kimyanın şu anda yapılan kanun değişikliğiyle bütün kamuoyunda ve hepimizin kafasında özelleştirilme, daha sonraki süreçte satılmasıyla alakalı tereddütler var. Bu da nereden kaynaklı? Bugüne kadar baktığımızda, 1980'lerde başlayıp sizin iktidarınızla daha da bu ileriye taşınan, on dokuz yılda özelleştirilen kurumlarımıza baktığımızda insanlarda böyle bir tereddüt oluşuyor. Şimdi, şöyle bir geriye döndüğümüzde yine saymak istemiyorum, zamanınızı almak istemiyorum ama diğer milletvekili arkadaşlarımızda özelleştirilen kurumları kendilerince saydılar. Bunların içerisinde Tank Palet Fabrikası -ne kadar özelleşmedi deseniz de- var, işte TELEKOM var, TEKEL var, SEKA var, TÜPRAŞ var, şeker fabrikaları var. Bunların hepsi kendi içerisinde çok önemli, ülke için, millî ve yerli sermaye için önemli yerlerdi ama hepsi özelleştirildi ve sonuçta geldiğimiz noktada hepsinin ne durumda olduğunu görüyoruz, ülkenin elinden kaydı gitti. "Millî ve yerliyiz." derken, bu kurum bunların hiçbiriyle karşılaştırılmayacak veya oy uğruna sadece söylemler olsun diye söylenecek bir kurum değil. Burada sadece samimiyetle davranmak zorundayız ve bu tereddütlerin de ortadan kaldırılmasını konuşmak durumundayız.

Ramazan Bey'i dinledim, evet, onun kendine göre getirdiği yorumlar var, kurumda çalışmış, kurumda yetişmiş. Kurumdaki diğer arkadaşlarla biraz önce biz toplandık, orada Grup Başkan Vekillerimize sunumlar yapıldı, tereddütlerimizi yine bildirdik, bunlarla alakalı düzenlemeler getirilmesini istedik, Halil Bey söyledi "Önergeler verilecek." dedi. Bütün bunları bekleyip göreceğiz ama topyekûn baktığımızda, topyekûn baktığımızda, bu kanunun aslında direkt, kafadan şu şekliyle iptal edilmesi ve geri çekilmesi en doğrusu ama bütün bu kafadaki sorular giderilirse, kamuoyu ikna edilirse personel konusu, işçi konusu diğer mesele. Bu, sadece oradaki 5.800 kişiyi ilgilendiren veya sadece Kırıkkale'yi ilgilendiren bir konu değil. Elbette ki oradaki insanların geleceği, yaşadıkları, maaşları, konumları önemli ama tüm ülkeyi ilgilendiren bir konu bu.

Yine ben şurada bir iki konuyu daha dile getirip çok da uzatmayacağım; özü bu. Biraz önce Ramazan Bey'in sunumlarında ve daha önce de Genel Müdürümüzün ve Bakan Yardımcımızın sunumlarında ben şunu gördüm: Şimdi, üç yıl içerisinde kârlılık oranına bakıyoruz, 2008, 2009, 2020 ve bundan sonraki süreçte de hedeflerine bakıyoruz, gerçekten -Türkiye sıralamalarına falan girmeyeceğim, girildi- çok güzel kâr edildiği ve daha da ileride daha da güzel kârlar ve ihracatlar yapılacağı söyleniyor ve kurumun geliştirdiği silahlardan, mühimmatlardan bahsedildi ve övülerek anlatıldı. Ben burada bir şeyden bahsedip oraya geçeceğim. 2013 yılında yerel yönetimler yasası değişti, ben Belediye Başkanıyım. yerel yönetimler yasası anlatılırken köyler biliyorsunuz özel idareye bağlıydı, Büyükşehir Yasası'na tabi olarak köyler büyükşehire bağlanacaktı. Bir taraftan, bütün milletvekilleri köyleri gezerken "Köylere çağ atlattık." diyordu, büyükşehir belediye başkanımız da köyleri gezerken "Bu ne rezillik, böyle geri kalınır mı? Biz gelince buraları şöyle düzelteceğiz." diyordu. Yani bunu niye anlattım? Şimdi, sunumlara baktığımda, çok güzel ivme kazandığı, üç yıldır kâr ettiği, çok da kâr ettiği ve güzel silahlar, mühimmatlar ürettiği söyleniyor, bir taraftan da deniyor ki "Hantal bir yapı, biz böyle idare edemiyoruz, değiştirelim." Burada bir tezatlık var, işte bu da kafaları karıştırıyor.

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Paraların aktığı yer farklı.

DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Bu manada, biz, toptan İYİ Parti olarak -partim adına söylüyorum- bu kafaları karıştıran cümleler yok edilip bu kanun maddeleri içerisinde bazı düzenlemeler yapılırsa "belki" diyoruz; hiçbir şekilde millî güvenliğimizi tehdit altına sokmadan belki buna sıcak bakılabilir ama şu hâliyle biz İYİ Parti olarak bunun, bu kanun teklifinin geri çekilmesinden yanayız, ilk defa belki de bu Komisyonda "hayır" oyu vereceğimizi söylemek istiyorum. Daha fazla uzatmak istemiyorum, maddeler geldiğinde üzerinde konuşuruz çünkü gerçekten millî güvenliğimizi ilgilendiren bir konu.

Yine Halil arkadaşımızın bir şeyine özellikle değinmek istiyorum, burada hiç kimse bu konuda, millî konularda oy devşirme uğruna hareket etmez, etmemelidir, eden varsa da ben kınıyorum. Bu kadar.

Saygılar sunuyorum.