KOMİSYON KONUŞMASI

POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli konuklar; on dokuz yıldır AK PARTİ Hükûmeti döneminde "özelleştirme" adı altında cumhuriyetin birikimi olan yerli ve millî birçok kamu kuruluşu elden çıkarılarak ülkenin en büyük şirketleri, fabrikaları, otelleri, limanları, enerji üretim tesisleri, elektrik ile doğal gaz dağıtım şebekeleri, kıymetli araziler yerli ve yabancı şirketlere satılmıştır. TÜRK TELEKOM, Tank Palet, TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM ve şeker fabrikaları gibi onlarca kurum iş birliği yöntemiyle bir avuç yandaşa verilerek ülkenin geleceği âdeta ipotek ettirilmiştir. Ülkenin geleceğini ipotek altına alan bu mega yatırımlar için devletin hazinesinden ne kadar ödeme yapıldıysa ticari sır olarak halktan gizlenmiştir. Aynı şekilde yap-işlet-devret modeli projeler, üçüncü havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli ve şehir hastaneleri yolcu, araç ve hasta sayısı garantisiyle ayrıcalıklı bir kesime ihale edilerek AKP iktidarının yarattığı bu ağır bilanço halka fatura edilmiştir. Bu hazin tablonun ortaya çıkmasının ana sebebi; tek adam rejiminin hukuk devleti yerine parti devleti anlayışını hâkim kılmasıdır.

Adalet sistemi bozuldu. Yolsuzlukların, yozlaşmanın ve toplumsal ayrıştırmanın arttığı bu süreçte devletin ve milletin çıkarları yerine tek bir kişinin bekası öncelikli hâle getirilmiştir. Hâlbuki milyonlarca yurttaşımızın temel gündemi geçim sıkıntısı, yoksulluk ve işsizliktir. Birileri vatandaşın parasıyla lüks içinde yaşarken milyonlarca emekçi asgari ücret düzeyinde çay, simit hesabı yaparak yoksullaştırılmıştır. On dokuz yıllık kötü yönetim sonunda 10 milyonun üzerinde bir işsiz ordusu yaratılmıştır. Gelinen bu nokta itibarıyla da üçer, beşer maaşla kamu kaynaklarının çarçur edildiği, kaynak yaratabilmek adına birbiri ardına kamu kurumlarının hiç edildiği ve işçi emekçilerinin hakkının yok sayıldığı böylesi bir sistemin özelleştirme politikalarının son halkası olan Makina ve Kimya Kurumunun elden çıkarılmasıyla karşı karşıyayız. Savunma sanayimizin temelini oluşturan, geçmişi cumhuriyet öncesi döneme kadar uzanan MKE, Kurtuluş Savaşı da dâhil olmak üzere her dönem askerî tedarik anlamında faaliyet göstererek bu tarihsel süreç içerisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk sanayi kuruluşu olmuştur. Ana görevi Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacını karşılamak olan Kurum, bunun yanı sıra özel sektörün giremediği, güçlükle gelişen ve ekonomide darboğaz yaratan sanayi alanlarına girmesi için de görevlendirilmiştir. Savunma sanayisinin yanı sıra sivil alanda da birçok ürünün Türkiye'de ilk üretimini gerçekleştirmiştir. 2020 yılında toplam 3 milyar liralık satış gerçekleştirmiş, aynı yıl içerisinde de 900 milyon lira kâr elde etmiştir. Hâl böyleyken ülkemizin stratejik ve güvenliği açısından kritik bir öneme sahip olan memleketimizin göz bebeği MKE'nin oldubittiye getirilerek özelleştirilmesi demek millî bir varlığı gözden çıkarmak demektir.

Bu kanun teklifiyle Makina ve Kimya Kurumu kamu iktisadi teşebbüsleri statüsünden çıkarılarak birçok kanun ve kanuni hükümden muaf tutulacak ve en büyük müşterisi olan ve kâr elde eden şirketin Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetiminden çıkarılmasıyla partizan ve keyfî yönetimin önü açılacaktır. "KİT kapsamında yönetilen ve savunma sanayisinin bel kemiği olan tarihî bir kurumu özelleştirme baskısından kurtaracağız." düşüncesiyle ekonomik bir şirkete dönüştürülmeye çalışılmasının referansı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir." sözü olması gerek.

Öte yandan, kurumun önemli tesisleri için alanında bir olan, binlerce yurttaşın geçimini sağladığı Kırıkkale halkı için de önceki gün kent meydanını doldurarak bir haksızlık ve hukuksuzluğa karşı ses çıkarılmıştır.

Savunma sanayimizin temelini oluşturan, yaklaşık altı yüz yıllık bir geçmişe sahip olan Makina ve Kimya Kurumu bünyesinde 2021 sonu itibarıyla 196 memur, 2.238 sözleşmeli personel, 2.921 işçi olmak üzere toplam 5.355 kişi çalışmaktadır. Ankara, Çankırı ve Kırıkkale'de faaliyet gösteren, kurum bünyesinde çalışan binlerce emekçimizin özlük haklarıyla ilgili olumsuz düzenlemeler içeren ve işe alma konusunda keyfî bir uygulamaya yol açacak olan bu teklif içerdiği hükümler itibarıyla anayasal düzenin sözleşme hürriyetini ve toplu sözleşme hakkına aykırılık taşımaktadır. Bu hükümlere tabi olacak olan personel hak kaybına uğrayacak, işçilerin güvenceli iş, insanca yaşam koşulları ve onurlu yaşam hakları ellerinden alınacaktır. Teklifte şirkete istihdam edilecek personelin kamu kurum ve kuruluşlarına personel alınmasına dair mevzuattaki hükümlerin uygulanmayacağı düzenlenmektedir. Hâlihazırda kanun hükmündeki kararnameye tabi olan Makina ve Kimya Kurumu statü değişikliğine rağmen bir iktisadi devlet teşekkülüdür. Burada istihdam edilecek kişilerin şirketin her ne kadar özel hukuka tabi olmasına rağmen Millî Savunma Bakanlığıyla ilgisi olması nedeniyle bu mevzuata tabi olması gerekmektedir.

Diğer yandan, şirketin faaliyet alanı olan, doğrudan kamu güvenliğini ilgilendiren savunma sanayisi olması sebebiyle şirkette çalışacak kişilerle ilgili kanun ve yönetmeliklerde belirtilen şartları taşımak bir zorunluluktur. Örneğin, kanuna ve yönetmeliğe göre, affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas ile ihaleye fesat karıştırma, mal varlığı değerlerini aklama ve kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak gibi şartlar burada çalışacak kişilerde aranmayacaktır. Niteliği itibarıyla ulusal güvelikle doğrudan ilişkili olan bu şirkette bu yönde bir kısıtlama getirilmemesi zorunlu bir düzenlemedir. Bu düzenleme Anayasa'da çalışma ve sözleşme hürriyetine ve toplu sözleşme hakkına aykırılık taşımaktadır. Özellikle, bir kamu kurumu olmaktan çıkarılan ve özel hukuk hükümlerine tabi hâle getirilen bu şirketin imzalayacağı sözleşmelere kanun yoluyla bir üst sınır getirilmesi ve bu üst sınırın da işveren konumundaki bir organa bırakılması sözleşme hürriyetini zedeleyeceği gibi hâlihazırda toplu sözleşmeyi imzalayan ve bu kurumda toplu sözleşme hakkına müdahale imkânı getirmektedir. Dolayısıyla Genel Kurulda alınan karar çerçevesinde, ücret ortalamaları 2 ikramiyesiz bir biçimde belirlendiği takdirde geçiş hükümlerine tabi olan personel ayrılmak üzere hak kaybına uğramış olacaktır. Genel Kurulda belirlenecek üst sınıra bağlı olarak çıkacak ücret ve hak kayıpları toplu sözleşmeyle giderilemeyecektir, ayrıca şirket bünyesinde çalıştırılabilecek yabancı uyruklu personelin çalışma izni hususunda düzenleme ilgili kanuna aykırı olarak Millî Savunma Bakanlığına bu hususta yetki verilmektedir.

Buradan çıkarılacak en önemli sonuç, millî ve yerli kurumlara tahsis edilerek Türkiye pazarının uluslararası şirketlere teslim edilmesi gerçeğidir. Bu haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı millî bir varlığın gözden çıkarılmasını kabul etmiyoruz ve bu kanuna "hayır" diyoruz.

Teşekkür ederim.