KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, milletvekili arkadaşlar ve misafirler; hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim üzerinde durduğumuz ana iki esas konu: Savunma sanayisinin tamamıyla özelleştirilemeyeceği konusudur -ki bunu az sonra biraz açacağım- ve personelin kazanılmış haklarının korunması konusunda da hassasiyetimiz var; perşembe günkü toplantıda Kırıkkale Milletvekili arkadaşımız bu konuyla ilgili de düşüncelerini aktardı.

Şimdi, tabii ki savunma sanayisi stratejik bir sanayi, buranın tamamıyla özel sektöre devredilmesi mümkün değil. Dünyanın hiçbir devletinde de -ki özel sektörün savunma sanayinde ağırlıklı olarak rol aldığı, görev aldığı, sorumluluk üstlendiği Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, Almanya'nın birtakım üretim sıkıntıları var İkinci Dünya Savaşı sonrası konulan kotalar nedeniyle- tamamıyla devlet o sektörlerden el çekmiş değil, bu hassasiyete dikkat etmek zorundayız.

Burada dile getirildi kâr etme etmeme, ben bunun Sayın Genel Müdürün bir başarısı olarak görülmesinin yanlış olacağını düşünüyorum. Savunma sanayisinde kârlılık esas değildir yani siz özel işletmeyseniz, Savunma Sanayisinin bazı konularında tedarikçisi konumundaysanız siz kâr edersiniz ama devletin üstlendiği alanlarda, devletin çıkmaması gereken alanlarda zarar normaldir ki Amerika Birleşik Devletleri'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın, vesaire ülkelerin bazı bölgelerde, küresel anlamda el attığı bölgelerde sıcak savaşı tahrik etmesinin depolarda birikmiş olan mühimmatı, silahı, vesaireyi kullanmaya yönelik olduğuna dair de bazı değerlendirmeler vardır özel sektörü desteklemek için, vesaire düşünür bunu.

Savunma sanayisinde mutlak surette Silahlı Kuvvetlerle koordineli çalışmak esastır. Örnek, kamu hizmetim döneminde İsrail'e gidiş-gelişlerimiz oldu ve İsrail'deki bütün özel sektörün, savunma sanayisinde yer alan özel sektörlerin tamamında "yönetim kurulu başkanı" ya da "danışmanı" vesaire adı altında asker ya da emekli polislerin olduğunu gördük, yani devlet, özel sektöre devretse bile belli sıfatla orada bulunuyor.

Şimdi, arkadaşlarımızın, özellikle Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın, İYİ Partili arkadaşlarımızın haklı görülebilecek, haklı olduğunu da düşündüğüm endişeleri var, tabii ki geçmişte yapılan birtakım özelleştirmelerin daha sonra yaşattığı sıkıntılardan kaynaklı bunlar. Bu teklifle de ilgili, teklifte birinci imza sahibi Kırıkkale Milletvekili arkadaşımızın da dile getirdiği gibi, bu teklifler Allah emri değil, günün şartlarına göre değiştirilebilir. Ha, Türkiye'de Makine Kimya Endüstrisi Kurumu niye bugüne kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin, Fransa'nın ya da İngiltere'nin aynı sektörde yer alan kurumları gibi dünyaya açılamadı, bunu tartışmalıyız biz, bu konuyla ilgili beceriksizlikleri eleştirmeliyiz biz. Bugün gelinen noktada, eğer anonim şirket olmakla biraz önce söylediğim eksiklikler giderilecek, uluslararası alanda belli mesafeler katedilecek ise hiç durmamamız lazım ancak şunu söyleyeyim: Makine Kimyanın Sayın Genel Müdürünün ilk günkü sunumunda olduğu gibi ya da Sayın Bakan Yardımcısının ilk günkü sunumlarında olduğu gibi "Efendim, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına bağlı olan şirketler belli mesafeler aldı, biz yerimizde sayıyoruz." gerekçesi örnek olmamalı diye düşünüyorum çünkü onlar da bizim kuruluşlarımız. Burada şunun da altını çizmek istiyorum: O kuruluşlar bir vakıf kuruluşu iken sıkıntı yaşanmıyor ise devlet kontrolünde olan bir anonim şirkette de sıkıntı yaşanmayacağına inanmamız lazım; niyet okumakla bir yere varmak mümkün değil. Burada şunun altını da çizmek istiyorum: 1950'li yıllarda suyla çalışan un değirmenleri vardı, yukarıdan su akıtılır, aşağıda bir çark döner, yukarıda taşlarda buğday öğütülürdü; elektriğin yaygınlaşmasıyla birlikte un değirmenlerini elektrikli değirmene çevirip un fabrikası, şimdi dediğimiz tesisleri kuramayanlar o günkü maddi imkânlarını, ekonomik imkânları nedeniyle toplum içerisinde kazandıkları statüleri hep kaybettiler. Biz değişime uymak zorundayız.

Devletçiliğe katı devletçilik olarak sarılıp götürmek de mümkün değil. Bakın, savunma sektörünün tamamıyla özel sektöre devredilemeyeceğinin altını çizerek söyledikten sonra bunları söylüyorum. Rahmetli Atatürk'ün, rahmetli İnönü'nün, rahmetli Bayar'ın İş Bankasının kurulmasında, bez fabrikalarının kurulmasında, özel sektörü, buraya özel sermayeyi çekme kavgalarında özellikle Bayar-İnönü kavgasında ki İnönü, çok tutucu, Bayar ise sanayinin önünü açmak istiyor, özel sektöre biraz daha imkân tanımak istiyor; yaşanan sıkıntıları hepimiz biliyoruz, bununla ilgili birçok anı, bilgi notları var.

Sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle önümüze gelen son değişiklik önergeleriyle bu yapının, bu şirketin, Makine Kimyamızın özelleştirilmesinin önüne geçileceğini en azından bu süre içinde görmekteyiz; dolayısıyla en büyük endişe ortadan kalkmış oluyor.

İkinci konuya gelecek olursak, oradaki memur arkadaşların, oradaki işçi arkadaşların kazanmış oldukları hakları, gittikleri kurumdaki diğer personel o haklara ulaşana kadar dondurulmayacak şekilde -buranın altını çiziyorum- yani Makine Kimyada kalan emsalleriyle beraber ilerleyecek şekilde koruyabilirsek... Özellikle "3 nesil" deniliyor. Hayır, 3 nesil değil. 3 nesil dediğinizin nihayeti yetmiş-yetmiş beş yıldır. Koskoca bir şehri kuran bir fabrika zincirinden bahsediyoruz, Çankırı'ya da çok ciddi katkısı olan bir fabrika zincirinden bahsediyoruz. Bunların korunması lazım, istihdam imkânlarının korunması lazım, istihdam edilmiş olan personelin gittikleri yerde, burada kazanmış oldukları haklarını koruyarak devam edecekleri imkânların sağlanması lazım ki önergelerle bunlar yerine getiriliyor diye düşünüyorum.

Ancak burada bir hususun altını çizmek isterim: Sayın Genel Müdür, bu kanunun gündeme geleceği bir dönemde yirmi beş yıllığına fişek dolum işinin verilmesinin uygun olmadığını düşünüyorum, o birçok tartışmaya malzeme sağlayacak özellik taşıyor diye düşünüyorum. O konu yeniden değerlendirilebilir mi bilmiyorum ama burada yeni değişiklik önergesinde yapılmış sözleşmelere şirket halef olur. Tabi ki siz bir devlet kuruluşsunuz, özel sektörle bir anlaşma imzalamışsınız, özel sektörün hukukunu da korunmakla mükellefsiniz bu yapacağınız değişimde ama bu kanun gündemdeyken böyle bir sözleşmenin yapılmasının uygun olmadığını da ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.