| Komisyon Adı | : | (10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un, iklim değişikliği ve Bakanlık olarak iklim değişikliği çatısı altında yapmış oldukları projeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 29 .06.2021 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Şimdi, kısaca anlatmaya çalışacağım. Küresel iklim değişikliğine ilişkin sunumunuzla beraber dediniz ki: "Neden olan en önemli faktörlerden bir tanesi fosil yakıtlar." Gerçekten tamamen en önemli etmenlerden biri kömür ve petrol kullanımı.
Şimdi, yaptıklarınıza bakıyoruz, gerçekten göreviniz çok zor Sayın Bakan, izlediğiniz neoliberal politikalarla Çevre Bakanlığının uyuşması gerçekten çok zor. Son döneme, son yirmi yıla bakıyoruz, ormanlar rant amaçlı mega projeler ve kömür yakılarak iklim felaketini derinleştiren enerji projeleri için talan ediliyor.
Ben size şunu sormak istiyorum: Bütün bu maden projeleriyle maden aramaları sonrasında doğaya verilen zararların bilançosu Bakanlığınız tarafından çıkarıldı mı, birinci sorum? Bütün bu projelerle kaç hektarlık orman alanı maden arama faaliyetleri için yok edildi?
Yine, bakıyoruz, sizin sitenizden Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verilerine göre ÇED Yönetmeliği'nin uygulamaya girdiği 1993 yılından 2020'ye kadar alınan tüm kararlardan 61'ine "ÇED olumsuz" kararı, 6.118'ine ise "ÇED olumlu" kararı vermişsiniz ve seçme, eleme kriterlerine tabi projelerin 1.134'ü için "ÇED Gereklidir" kararına karşılık 65.934 kez "ÇED Gerekli Değildir" kararı alınmış ve bu kararların neredeyse yüzde 49'u maden ve petrol sektöründeki projelere verilmiş.
Kömür kullanımı sonrasında yaşanan hem hava kirliliği hem doğaya zarar hem ormanların katledilmesi ve bunların her birinin iklim değişikliğini, o "iklim krizi" dediğiniz şeyi tetiklediğini göze alarak, göz önünde bulundurarak ve buna da sürekli "enerji" "enerji" diyoruz, bu üretilen enerjilerin, şu an hâlihazırdakinin sadece yüzde 47'sinin kullanımda olduğunu da bilerek Türkiye elektriğinin yüzde 56'sı fosil yakıtlardan, yüzde 37'si ise kömürden üretiliyor şu an itibarıyla ve bunun iklim kriziyle ilişkisini düşünün. Buradan şuna geleceğim: Bu kadar, maden sektörüne özellikle son bir yıldır baktığımızda, Ege başta olmak üzere ciddi anlamda maden sektörünün önü açılmış durumda, Meclisten çıkan bütün yasaların her birinde sürekli bunun önünü açacak şekilde düzenlemeler yapıldı, orman alanları, tarım alanları, mera alanlarını sürekli kapsam dışına çıkaracak birtakım değişiklikler, bunlar da torba yasalara konuldu ve sonuç itibarıyla ortaya çıkan bu müsilaj sorunuyla bunun direkt arasında bağlantı var. Daha önce yine sormuştum, Bahar Madencilik tarafından sondaj faaliyetlerine devam edildiği Balıkesir Balya ilçesi Orhanlar köyünün su kaynaklarından biri Kocaçayır kolu Kocadere. İki çayın suları birleşiyor ve Manyas Gölü'ne dökülüyor. Manyas Kuş Cenneti Millî Park alanında göl sınırları içinde yer alıyor ve siyanür tehdidinin de ana kaynağı ve Marmara Denizi'ne etkisi kaçınılmaz çünkü Manyas Gölü'nden doğduktan sonra Marmara Denizi'ne yönelen 35 kilometre uzunluğunda Karadere var. Yine Balya'da alanda bulunan Fransız madenciliğinden kalma çinko, kurşun atıklarının Manyas Gölü su topluma havzasında kaldığı da biliniyor. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Ovaköy Evsel Atık Su Arıtma Tesisinin çıkış suyu yine Nergis Çayı'na veriliyor ve Nergis Çayı, Susurluk Çayı ve Simav Çayı'yla birleşiyor ve Marmara Denizi'ne dökülüyor bunun ikisi de. Yoğun yağışlarda arıtma tesisine gelen su kapasitesi karşılamadığı için baypas hattıyla arıtılmadan doğrudan dereye veriliyor. Marmara Denizi'ne 100 kilometre uzaklıktaki bir kent -kendi ilimden bahsediyorum- bu bile Marmara Denizi'ni etkiliyor ve bu faaliyetler devam ederken...
Ben sadece bir bölgeden ve bir sorundan... Tarımdaki kirlilikten, derin deşarjdan bahsetmedim şu ana kadar. Bu faaliyetler bile devam ederken, planları, o sizin açıkladığınız planları hayata geçirmek isterken Müsilajla Mücadele Eylem Planı ne kadar etkili olur, bütün bu derin deşarj devam ederken?
Şimdi, siz yine dün bu Komisyon toplantısında yapacağınız sunuma dair bir açıklama yapmışsınız ve bu açıklamada, dünya ısındıkça ekosistemlerin ve insanların ayak uyduramayacağı kadar hızlı değişimler meydana geldiğini söylüyorsunuz. Ben bunu, sizin sözünüzü şöyle düzeltmek istiyorum Sayın Bakan: Doğa, sermayenin birikim hızına, o "yatırım" "yatırım" denilen hıza erişemiyor, yetişemiyor ve kendini artık iyileştiremiyor, yenileyemiyor ve sonunda ölüyor; biz şu an buna tanık alıyoruz müsilajda.
Müsilaj bir enzim, baskın türü kirli ortamda yetişiyor ve oradan besleniyor, bir salgı ve canlı yaşıyor. Neyle yaşıyor? Onu besleyen atık sularla yaşıyor ve tüm itirazlara rağmen, bilim insanlarının tüm itirazlarına da rağmen atık sular, kent atıkları, sanayi atıkları, Ergene, Küçükçekmece Lagünü, Susurluk Deresi Marmara'ya akıtılmaya devam edildi ve ne adına? "Derin deşarj" adı altında. Derinden Kumluca görünmüyor değil mi ama çok görünür şu an müsilaj. Müsilaj, bir sistemin çöküşüdür, artık geri dönüşü ne kadar mümkün? "Öldü artık, geri dönüşü mümkün değil." deniyor. Oksijen enjekte etmeye çalışıyorsunuz, müsilaj topluyorsunuz, yine burada topladığınız müsilajın sürekli rakamlarını açıklıyorsunuz. Bu müsilaj görünür hâle geldikten itibaren sadece her gün nereden, ne kadar "derin deşarj" adı altında kaç metreküp Marmara Denizi'ne ve bağlı derelere atık atılıyor, asıl bunun metreküpünü açıklamanızı rica edeceğim, bunu da bilelim yani havuz problemi gibi değil mi? Bir yandan "Müsilajı topluyoruz." diyorsunuz ama onu besleyen ne kadar metreküp "derin deşarj" adı altında atık hâlen ve her gün oraya akıtılıyor, bunu da öğrenmek istiyorum.
Endüstriyel tesisler biyolojik arıtma yapıyor ve sadece karbon tutuyorlar. Azot ve fosfor arıtımı için ileri biyolojik arıtma koşulu gerekiyor, bunu getirecek misiniz? Arıtılan suların alıcı ortamlara verilmesinden ziyade tekrar kullanılmasına dönük planlar yapacak mısınız? Biraz önce sunumunuzda bir cümle hâlinde geçtiniz. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği, atık suların kolektörlerde toplandıktan sonra arıtılmadan derin deniz deşarjına ve akarsulara verilmesine izin vermektedir. Atık suların arıtılmadan denizlere verilmesini ve deşarjını yasaklayan değişiklikleri ilgili yönetmeliklerde yapmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca derin deniz deşarjına izin veren Atıksu Arıtma Tesisleri Teknik Usuller Tebliği'ne ve Derin Deniz Deşarjı Tesisi Proje Onay. Genelgesi'ni iptal etmeyi düşünüyor musunuz? Müsilaja neden olan atıkların derin deniz deşarj yöntemiyle denize bırakılması ne zaman durdurulacak yani? Kısaca bunları sormak istiyorum.
Bunlar sadece müsilajla ilgili konular. Onun dışında, evet, Kanal İstanbul, "Kanal İstanbul bir rant projesidir." diyoruz hepimiz diyoruz, bütün muhalif olan herkes diyor.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Sayın Vekilim, sorunuzu sorun da toparlayalım artık.
OYA ERSOY (İstanbul) - Ben şunu sormak istiyorum, hiç bunun ayrıntılarına girmeyeceğim ama şunu sormak istiyorum: Gemi hareketleri açısından, geçişi, deprem, -çevre- özellikle siz Çevre Bakanı olarak- deniz bilimleri, ekoloji, trafik, ulaşım, hava, iklim, yer altı suları... "Kanal İstanbul'u yaparsak şu sağlanacak." deyin, başka da bir şey istemiyorum.
Teşekkür ediyorum.