| Komisyon Adı | : | (10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un, iklim değişikliği ve Bakanlık olarak iklim değişikliği çatısı altında yapmış oldukları projeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 29 .06.2021 |
HASAN KALYONCU (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, sunumlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Murat Bey, "Gölova" dedi. Evet, çok iyi bildiğim bir yer hatta bu tesisin kanunlara aykırı şekilde, ÇED raporu almadan ihaleye çıktığını da biliyoruz; sadece bu kadarını söyleyip devam edeceğim.
Sayın Bakanım, şimdi, işte Paris İklim Anlaşması'ndan arkadaşlar bahsediyorlar. Bizim buradan beklentimiz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye'nin çıkarları neyse ona uygun olarak hareket tarzı ve edindiğimiz, aldığımız bilgiye göre de görüşmeler bu şekilde, Türkiye'nin çıkarlarını ön planda, en üst düzeyde tutarak görüşmelerin devam ettiği yönünde; Sayın Bakan Yardımcımız bu konuda epeyce bilgilendirdi.
Benim sormak istediğim birkaç tane soru var, mesela bu uluslararası emisyonun azaltılmasıyla ilgili çalışmalar falan var. Peki, bu emisyon kapsamında, Birleşmiş Milletler çerçevesinde veya bu uluslararası komisyonlar kurulduğunda uzay çalışmaları, bunların meydana getirdiği emisyonlar, atom bombası denemeleri, silah, bu patlayıcı denemelerinden meydana gelen emisyonlar, terörist faaliyetler sonucu meydana gelen emisyonlar, bu karbon ve diğer gazların emisyonuyla ilgili bunlarla ilgili bir hesaplama var mı yani tarihî sorumluluk çerçevesinde ülkelerin durumunda.
Ayrıca, en son 18 tonluk bir bomba patlatıyor Amerika, bir deneme yapıyor, uçak gemisine hasarı ne kadar olacak diye. 18 tonun bir okyanusta patlatılması, oradaki ekolojik yapıya ne kadar zarar veriyor? Bu bir. İkincisi, yine emisyon açısından değerlendirildiğinde, uluslararası yapılar bunları neden dikkate almıyor? Uluslararası bu konular gündeme getiriliyor mu, bu konularla ilgili çalışmalar var mı?
Bir diğeri, gelişmiş ülkelerin madencilik çalışmalarını biliyoruz, işte, dünyanın madenlerini, özellikle Afrika'daki sömürüyü de biliyoruz, maden sömürüsünü. Burada yürütülen çalışmalar sonucu meydana gelen emisyon Afrika ülkelerine mi yazılıyor yoksa maden işlerini yapanlara mı?
Yine, bir başkası, bu gelişmiş ülkeler, üretim çalışmalarının büyük bir çoğunluğunu, üretim aşamasını diğer ülkelere taşıdı ve orada üretim yapıyorlar, üretimin sonucunda kendi ülkelerine büyük girdiler sağlıyorlar fakat karbon salınımı veya emisyon, meydana getirdikleri emisyon nereye aktarılıyor? Bu, uluslararası platformlarda gündeme getirilir mi?
Mesela, NATO, iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı güvenlik açısından değerlendirdi. Yaklaşık bir seneden fazladır özellikle Meclis gündeminde bu konunun millî güvenlik sorunu olduğunu sürekli söyleyerek devam ediyoruz. NATO özellikle güvenlik tehdidi olarak görüyorsa bu bomba patlatma denemelerinin bu konuda nasıl etki ettiği açısından NATO'da bir görüşme var mı?
Şimdi, Bangladeş'teki deniz suyu yükselmesini ve oluşan durumları verdiniz. Türkiye'de deniz seviyesinin yükselmesiyle beraber bunun çevre ve şehircilik açısından -şimdi, tarıma da etkisi var, diğer alanlara da etkisi var- nasıl etkileri olacağı bir senaryo hâlinde planlandı mı veya planlanması düşünülüyor mu?
Bir başkası, fırtınaların değişimi, hortumların oluşumu; bundan bahsettiniz, afetler yönünden bahsettiniz. Fakat şimdi, vatandaş için afet olan şey, sorumlular için önlem alınacak alan anlamına geliyor. Mesela, bu fırtına değişimleriyle, hortum oluşumlarıyla ilgili binalarımızın yapım aşamalarında veya bu yönergelerde bina yapım tekniği açısından çatılar değerlendirmeye alınıyor mu? Mesela, bunu daha önce de söyledim, Çeşme'de bir hortum oluştuğu zaman etrafa mermi şeklinde kiremit parçaları yağıyor. Bununla ilgili bir şey var mı? Ayrıca, bizim şehirlerimizin tamamında çatıların üzerinde portatif yapılar var, anten vesaire gibi yapılar var, bunların nasıl düzenleneceğine dair bir yönerge hazırlığı var mı veya çatı sistemlerinin haricinde portatif, işte, şehir merkezlerinde tabelalar, vesair alanlar var, bunlarla ilgili bir yönerge, bir düzenleme var mı?
Dirençli şehirler kapsamında... Yine, dirençli şehirlerden bahsettiniz. Burada fırtına, hortum, sel olayları var. Şehir merkezlerinde birçok dere yatağı kapatılmış durumda veya mühendislik hatalarıyla dere yatağının sele dönüşebileceği alanlar, dere yatakları çevresinde var olan yerleşim alanları -bunu Giresun'da çok gördük, dere yatağının içerisine yerleşim alanı kurulmuş- bunlarla ilgili tespitiniz ve bunlarla ilgili bir yönetmelik çalışması var mı Türkiye'nin bütününü kapsayacak şekilde?
Bir başkası, şehirlerde geçirimsiz yüzeyleri azaltmaya yönelik... Bunun da şehir içi sellerin oluşmasını engellemek açısından, yağan yağmurun geçirimli yüzeyden toprak altına ve su kaynaklarının beslenmesi açısından önemli olduğunu biliyoruz. Geçirimli yüzeyleri artırmak... Bunun yanında, yine, şehir içi park, bahçe sulamalarında, refüjlerde, yol ortalarında, kenarlarında yapılan sulamaların tamamının vahşi sulama şeklinde olduğunu biliyoruz. Bunun damla sulama şeklinde, hem su miktarını azaltacak hem de yol güvenliğini sağlayacak şekilde, şehir merkezlerinde bununla ilgili bir planlama düşünülüyor mu?
Ayrıca, yeşil alanları artırarak dirençli şehirler kapsamında yeşil alanlara önem verdiğinizi biliyoruz. Bu kapsamda, şehir içi bitkilendirme çalışmalarında kuraklığa dayanaklı, karbon emisyonu yüksek mesela C3,C4 bitkileri ve ağaçlandırmada şehircilik açısından düşündüğünüz zaman "dirençli şehirler" kavramı içerisinde alerjik, polenleri alerji yapmayan ve köklenme durumları şehrin altyapısına zarar vermeyecek şekilde bitkilerle ilgili bir yönerge düşündünüz mü? Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?
Ayrıca, yeşil alanlar şehirlerde ısı adalarının oluşumunu da engelliyor. Şehirlerde ısı adalarının oluşumu ve sıcaklığın artışı çevreye göre normalde bir iki santigrat derece şehir içinde daha fazla fakat bu ısı artışıyla beraber klima kullanımı şu anda yüzde 30'sa -ne kadar olduğunu tam şehirlerde bilmiyorum ama- bu yüzde 100'e çıktığı zaman klimalar iç mekânı soğuturken şehri ısıtacak; bununla ilgili, ısı adalarının ortadan kaldırılmasıyla ilgili, hava koridorlarının oluşturulmasıyla ilgili bir çalışmanız var mı? Yeni imar planlarında bu hava koridorlarının oluşturulmasına yönelik bir öngörüde bulunuyor musunuz?
Bir başka sorum, Sıfır Atık Projesi kapsamında -çok güzel bir çalışma- kaynakta ayrıştırmaya yönelik çalışmalarınız var mı? Şimdi, kaynağından beraber çıkan atıkların aynı yerde ayrışmadığı yani kaynakta ayrışmadığı ve depolama alanlarının da aynı olduğu düşünülürse Sıfır Atık Kampanyası'nda kaynakta ayrıştırıp ayrı depolanması durumunda Sıfır Atık Kampanyası'nın ve sonuçlarının daha iyi olacağını düşünüyor musunuz?
Özellikle atık suların alıcı ortamlarına bırakılması, ki bunu arazide de, uygulamada da, günlük hayatta da görüyoruz; genellikle arıtma tesisleri baypas edilerek bu atık suların alıcı ortamlara bırakılması gece saatlerinde yapılıyor. Gece saat bir, iki civarlarında bunu belediyeler de yapıyor, farklı kurumlar da tesisler de sanayi tesisleri de yapıyor; gece saat bir, iki civarlarında atık su arıtılmadan, sistem baypas edilerek alıcı ortama bırakılıyor. Bu, arazide, birçok yerde sıklıkla gördüğümüz bir durum. Bunu engellemek açısından bu tür tesislerin sadece çıkış suyundan değil alıcı ortamda da kontrolü yapılıyor mu? Denetim sadece çıkış suyunda değil alıcı ortamda çünkü alıcı ortamda yaptığınız denetim o tesisin o ortama ne verdiğini size rahatlıkla gösterebilir. Denetimleriniz sadece şikâyet üzerine veya planlı bir şekilde mi yapılıyor yoksa Bakanlık personeli, bu denetimi yapan arkadaşlar zaman zaman gidip denetimlerde bulunuyor mu? Çünkü hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın, hangi önlemleri alırsanız alın denetim düzgün yapılmadığında bunun önüne geçme ihtimaliniz söz konusu değil.
Bir başka sorum, özellikle kuraklık, su sıkıntısı, çöp açısından kırsal alanda birçok sıkıntımız var. Bunları giderme açısından Dirençli Tarım Kentleri Projesi Milliyetçi Hareket Partisinin 1969'dan beri üzerinde durduğu, geliştirerek bugüne kadar taşıdığı bir proje. Bu projeyi kırsal şehircilik açısından hiç değerlendirdiniz mi, buna Bakanlık olarak bir bakma fırsatınız oldu mu?
Bir başka sorum: Tüm bu çalışmaların kapsamında biliyoruz ki insanlarımıza eğitim verirken özellikle eksik bıraktığımız alanlar değerler eğitimi; şu anda gençliğimizin yaşadığı problemlerden birisi de bu. Çevre de değerimiz; bizim değerlerimiz açısından çevre eğitimi, çocuklarımızın bilinçlendirilmesi, geleceğe çevrenin sağlıklı taşınması açısından Millî Eğitim Bakanlığında çevre eğitimiyle ilgili bir çalışmanız, iş birliğiniz var mı?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Hasan Bey, toparlıyorsunuz herhâlde değil mi?
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkanım, teessüf ediyorum, sadece soru soruyorum gördüğünüz üzere, yorum kısmına hiç girmedim.
İstanbul'dan örnek vereyim bu müsilajla alakalı: Derin deniz deşarjı kirliliği artırıyor mu? Şimdi, İstanbul'dan verdik, Marmara Denizi'ne akıntıya verdik, Karadeniz'e gidiyor; tamamı Karadeniz'e gitse bile Karadeniz'de kirliliği biz artırıyoruz, tekrardan geriye geliyor. Yani sadece İstanbul ve çevresindeki alan değil, Karadeniz'deki tüm şehirlerimizin derin deniz deşarjı yapmaması gerekiyor. Bu derin deniz deşarjını Karadeniz'e yapan şehirlerimiz kaç tane ve bunların durumu ne?
Bunun yanında, ayrıca Tuna'nın kirlettiğini ve diğer ülkelerin de derin deniz deşarjlarının olduğunu biliyoruz. Karadeniz'in temizliğinin sağlanması açısından ve kontrolü açısından, kirlilik kontrolü açısından diğer ülkelerle uluslararası anlaşma veya görüşmelerde bu kirliliğin azaltımına yönelik çalışmalarınız var mı?
Şimdi, ben hidrobiyoloğum, İstanbul'daki bu müsilajın nasıl oluştuğunu, ne olduğunu, hepsini biliyoruz; orada muhtemelen yüksek miktarda azot girişleri oldu çünkü denizlerde bu olayı tetikleyen azot ama bunun yanında, orada gözden kaçırılmaması gereken bir durum da var: Deniz sıcaklığının yükselmesi bu organizmaların üreme mevsimlerinde değişimlere sebep olduğu gibi bunun yanında hava hareketleriyle beraber sudaki dalgalanmanın durağan oluşu orada birçok şeyi tetikliyor. Bu üçü bir araya geldiği zaman orada bu müsilajın oluşumunu tetikliyor ve devamında eğer kirliliği ortadan kaldırmazsak bu, İstanbul'da, Marmara'da, diğer denizlerimizde sürekli karşılaşabileceğimiz bir durumdur. Bugün belirli alg türleri orada aşırı çoğalmıştır yarın bir başka alg türü farklı şekilde bir çoğalmaya sebebiyet verip devamında sorunlara sebep olabilir. Mesela İzmir Körfezi risk altındadır. İzmir Körfezi'nde 2018'de kıyıda belirli miktarda alg çoğalması gözlenmiş fakat bu etkiyi yapmamış, bu kadar yaygın bir etki olmamış, sadece kıyı şeridinde bir etki meydana getirmiştir. Bu sebeple özellikle durgun alanlarda, körfez gibi alanlarda biz bu durumla gelecekte karşılaşacağız. Bunun yanında, iç sularımızda, sulak alanlarımızda, göllerimizde fosfor girişini kontrol edemezsek benzer durumlar iç sularımızda da yaşanabilecektir. Bu konuyla ilgili yıllar boyu yapılan çalışmalar var fakat ısı değişiminden dolayı bunlar tetiklenebilir. Bu konuda da çalışmanız var mı?
Ayrıca sıcaklık artışıyla beraber...
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Bu kadar soruya nasıl cevap vereceğiz ya?
HASAN KALYONCU (İzmir) - Yani sorularımızı beğenmemiş olabilirsiniz Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Bunları sonra yüz yüze konuşalım Sayın Vekilim yani daha cevap vereceğiz bir de; sizinle bir araya gelelim, konuşalım bunları.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Bakanım, iki dakika daha bekleseydiniz bitmişti. Peki, ben size soru sormuyorum, teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Yani ben aynı zamanda bir bilim adamı olarak... Dediniz ya: "Çalışmalarımızı bilim adamlarıyla beraber de destekliyoruz." En azından ben bilimsel görüşlerimi de sizinle paylaşmak istiyordum.
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım, sağ olun.