| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3727) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 06 .07.2021 |
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli katılımcılar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sonda söyleyeceğimi başta söylemek istiyorum: Bu yasada iyi niyetle bir şeyler yapılmış ama bu yasa çok eksik ve yetersizdir. Burada da görüyoruz, sivil toplum örgütlerinden katılan arkadaşların da feryatları bu yönde. Ne yazık ki bu güzel ülkemizde bizler acılardan sonraki o anki reflekslerle harekete geçeriz. Neticede gereken dersleri almayız ve maalesef sonunda da yine aynı acılarla kahroluruz. Bu âdeta bize özgü bir kısır döngüdür. Yine, üzülerek söylemek isterim ki, bu durum da sürekli, böyle, tekrarlanır durur. Aslında bu acılara katlanmak zorunda mıyız, bunlarla yaşamak zorunda mıyız? Elbette ki hayır. Bilimi ve yaşamı savunanların taleplerine ne hikmetse kulak asılmaz, gereken de yapılmıyor. Örneğin deprem olur, canlarımızı kaybederiz. Toplumda etkin ve acil önlemler alınması konusunda talepler yükselir. Hemen ilgililer harekete geçtiklerini açıklarlar. Bir süre sonra tüm bunlar olmamış gibi unutulur gider. Önlem konusu ise hep muallakta kalır. Tabii ki sonraki bir deprem acısı ya da bir başka acı yaşanana kadar bu böyle gider. Aynı şey kadına şiddet konusunda da yaşanıyor. Ne yazık ki çocuklara yönelik kabul edilemez kötülükler de bunlardan birisi. Benzer şeyleri de birçok konu başlığında aslında yineleyebiliriz. Çocuk işçiliğinde, maden facialarında, tren kazalarında, maganda dramlarında da bunları görüyoruz.
Uzun lafın kısası, az önce bahsettiklerimin arasında can dostlarımız hayvanlara yönelik örnekler de var. Örneğin patisi ve ayakları kesilmiş canlarımız yürekleri dağlar ama sonuçta kimse aklıselim çağrısına, ağacından böceğine, suyundan kuşuna, toprağından çiçeğine, tüm yaşamı savunanların sesine kulak verilmiyor.
Hayvanlarla ilgili yasal düzenleme de buna benzer bir sürecin öyküsüdür aslında. Meseleye ne kadar yanlış baktığımızın bir diğer göstergesi de teklifi aslında içerisinde. Yani "Hayvanları Koruma Kanunu" denilen şey zaten hayvanları korumama kanunu gibi. Oysa ki "hayvan hakları kanunu" diyerek bu işin başlangıcında doğru yerden başlamış olmak gerekiyordu. Bu teklifin bu hâliyle bile yetmez ama... Yani örnek kabul edeceğimiz yönleri var ama kabul edemeyeceğimiz ya da eksik bulduğumuz çok yönleri var. Bu gerçekten yetmez bir teklif. Elimizi vicdanımıza götürelim, kamuoyunda yükselen, sivil toplum örgütlerindeki bu feryatları duyalım, dinleyelim ve bu yasanın içerisinde istekler doğrultusunda, toplumun yükselen sesleri doğrultusunda belirli düzenlemeleri yapalım ki benzer acıları bir daha yaşamamak için, can dostlarımızı yaşamı savunalım ve koruyalım diye.
Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri, saygıdeğer katılımcılar; hayvanlara yapılan kötü muamele ve cezaların etkisiz kalması nedeniyle toplum vicdanı bu yasa çıktığından beri aslında kanamaktadır ve yaralanmaktadır. Mevcut 5199 sayılı Yasa'nın hükümlerinin etkisiz kaldığı da açıktır. Buradan da görüyoruz. Biraz önce de söylediğimiz gibi, bu yasanın adının da değiştirilmesi gerekiyor. Yapılması gereken, insanların olduğu gibi tüm canlıların da hukuken haklarının olduğu gerçeğini kabul etmek zorundayız. Doğru olanı budur çünkü hak hukuk düzeni tarafından korunan menfaat demektir. Yapacağımız yasal değişiklikle çağa ve vicdanın gereksinimine uygun adımlar atabiliriz. Can dostlarımızın haklarının güvence altına alınması ve her şeyiyle onların korunması en büyük zorunluluktur. Öyle bir yasal düzenleme yapmalıyız ki, savunmasız tüm canlıların doğasından kaynaklanan yaşamsal, bedensel ve özgürlük haklarını koruyarak teminat altına alabilmeliyiz aslında. Yaşanan acı olaylardan sonra adım atmak, kamuoyu oluşmasını beklemek yerine hukuki güvence sağlamalıyız ve bu ilk adımı da yasanın adındaki "koruma" ifadesini kaldırıp "hayvan hakları" ifadesinin eklenmesiyle atabiliriz. Hayvanların yaşam hakları yasada kendini bulmalı aslında. Bu hakkın tanımlanması ve yasanın adının da "hayvan hakları yasası" şeklinde yeniden düzenlenmesini istiyoruz çünkü hak olmadan evrensel hukukun tesis edilmesi aslında mümkün değildir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ndeki örneği gibi, tüm canlıların yaşamdan kaynaklanan doğal hakları olduğu gerçeği vardır ve kabul edilmelidir. Bu adımı attıktan sonra ise yapacağımız düzenlemeyle birlikte konuya bakış açımız çıkaracağımız yasada kendini tam olarak göstermelidir. Yani gelin 15 Ekim 1978 tarihinde UNESCO binasında kabul edilen Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi'ne sahip çıkalım. Bu teklifle hayvanların eşya ya da mal olarak kabul edilmediği, canlı olarak ele alınması gibi takdir edilecek hususları bu düzenlemenin tümüne, tüm kısımlarına tesis edelim. Bu teklifle hayvanlara kötü muamele, işkence... Biraz önce söylendiğinde herkesin şiddetle karşı çıktığı gibi "cinsel ilişki" kavramına asla katılmıyorum. Burada tecavüz, cinsel istismar gibi hususlara yönelik ceza sürelerini işleyen "Hapis yatsın." mantığıyla realiteye uygun hâle getirip yükseltelim. Kimse bir cana daha kötülük etmesin diyorum. Ülkemizin kanayan bu yarasına bu Komisyonda çözüm bulalım ve bunu bir fırsata dönüştürelim diyorum ve bu fırsatı da kaçırmayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum.
İnşallah bu söylediğimiz düzenlemelerle, biraz sonra vereceğimiz değişiklik teklif önergeleriyle bu teklifteki değişiklikleri sağlayacağımızı düşünüyorum.