KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, önce teşekkür ediyorum. Gecikerek katıldım ben de, özür diliyorum. Bugüne kıymetli emekleriyle katkı sunan değerli konuklarımızın hepsine de ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Tabii, ülkemizde üretimi hep konuşuyoruz, üretim planlaması noktasında çok iyi bir ülke değiliz. Birçok teknopark kuruluyor. Mesela Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde bilişimle ilgili bir teknopark var. Şimdi, ülke böyle metropol kentlere, böyle yatırımda teknolojiyi ve bilişimi satın alacak firmalara oldukça uzak. Bir iş insanı oraya gelebilmesi için işte uçakla Sivas'a inecek yahut Samsun'a inecek yani yaklaşık üç günü gidiyor ama bizim yani hükûmetin ilan ettiği 3 tane kıymetli ovamız var ama buralarda nedir? Bu ovalarda pandemi süreci de gösterdi ki kıymetli ürünleri üretip, bu ürünleri katma değeri yüksek hâle getirip ülkemizin her noktasına ya da yurt dışına göndermek gibi. Bu anlamda üniversitelerimizin birbirlerini kopyala- yapıştırdan öteye gerçekten devletle ortaklaşa ya da devlete somut öneriler sunma noktasında bir çalışmayla bunun bir planlama içerisine girmesi lazım. OSTİM -isminden de belli- Ankara'da ya da Türkiye'nin her tarafında çıkma bir parça da olsa yeni bir ürüne de ihtiyacınız olsa en pratik bulabileceğiniz bir merkez. Türkiye'de bildiğim kadarıyla sadece Antalya'da var tarım teknopark, bunun dışında yok ama Türkiye'de 171 tane kıymetli ova var. Buralardaki üretimlerimizi kıymetli hâle getirmemiz lazım. Ülke olarak biz Sanayi Devrimi'ni de yapamamış bir ülkeyiz, dünyayla da böyle çok kısa hamlelerle bölük pörçük... İşte az önce sevgili kardeşimin verdiği örnek gibi, kendini geliştirip bir ürün yakalamış ama bunlarla biz ülkemizin kalkınmasını da sağlayamayız, cari açığımızı da kapatamayız, ihracatta da dünyanın saygın ülkeleri arasında hak ettiğimiz yeri alamayız.

Bunun dışında, organize sanayi bölgeleri bir facia. Bakın, çevreyle ilgili gün geçmiyor ki yeni yeni şeyleri görmeyelim. İlimden isim vermeden söyleyeyim, 5 tane organize sanayi bölgesinin birinde sadece arıtma var, kalan o bildiğiniz Yeşilırmak'ın sularına salıverilip gidiyor.

Ayrıca, bir garabet daha: Böyle elinde güç olan politikacılar yarışıyor, ne yapıyor? "Ben güçlüyüm, benim ilçemin 10 bin nüfusu var, bir organize sanayi bölgesi istiyorum." 15 kilometre mesafede bir ilçemiz daha var, oradan da bir organize sanayi bölgesi talebi oluyor ve bunların bazılarında doluluk var, bazılarında yok ve bunun yanında altyapısı devlete yük, ikisi bir araya gelse belki bir sinerji oluşacak, daha farklı bir gelişmeye doğru gidecek ülkemiz. Bakanlığımızın da çok çalışması lazım. Dünyayla, emperyalist güçlerle baş edebilme noktasında kıymetli üniversitelerimizin de artık yönünü, eğitim kalitesini artırırken üretim merkezli, yerel kaynakların kıymetli hâle dönüşmesine yönelik hızlı bir çalışmaya da ihtiyacı var.

Tabii, ülkemizde hep yerelde güçlendirmeden söz ediyoruz. Marketler yasasını çıkaramadık arkadaşlar bu ülkede. Bizim orada küçük esnaf dernekleri örgütlenip esnaf ve sanatkârlar slogan asıyorlar, bakın bize bu bir ışık tutuyor: "Ekmeği mahalle fırınından, eti mahallendeki kasaptan, çayı şekeri mahalle bakkalından, sebzeyi meyveyi de mahallendeki manavdan al." diyor. Biz bunu kamuya da yaymalıyız, bu bir politikamız hâline dönüşmeli. Bunun için de Komisyonumuzun biraz daha öne çıkıp bu konuda da üzerine düşeni yapması gerekir diye düşünüyorum. Geç kaldığım için üzgünüm çok şey kaçırdığımı biliyorum.

Teşekkür ederim.