KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, köy korucularının maaşları konuşulurken belki de konuşulması gereken bir başka konu daha var ve o konuyu da konuşmadan geçiyoruz gibi hissettim.

Bir kere, köy korucularının varlığı esas itibarıyla Türkiye'de "Kürt sorunu" dediğimiz sorunun bir yansıması. Dolayısıyla da bir iktidarın normal olarak yapması gereken şey, var olan sorunları zaman içinde ortadan kaldırmaya yönelik davranmaktır. Yani, Kürt sorununu çözmek ve Kürt sorununun çözülmesiyle birlikte Kürt sorununun önlemleriyle ilgili alınmış olan bazı tedbirler ki köy korucuları da bunlardan biridir. Asıl yapılması gereken bunların da zaman içinde ortadan kalkmasını sağlamaktır. Dolayısıyla da biz esasında bu maddeyle sanki bu işi kurumsallaştırmış oluyoruz, köy koruculuğu diye bir koruculuk sisteminin güvenlik sistemimiz içinde bir yeri olduğunu kurumsallaştırmış oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, yani tabii ki bu madde çerçevesinde belki tartışılması fazla bir şey olur ama ben bu Kürt sorunuyla ilgili olarak birkaç cümle söylemek istiyorum. Şimdi, biliyorsunuz, geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı Diyarbakır'a gitti ve "Ben, 2005'te olduğum yerdeyim." dedi. 2005'te ne demişti? 2005'te "Kürt sorunu var." demişti. Fakat yanılmıyorsam 2020'ydi, "Kürt sorunu kalmamıştır." dedi. Dolayısıyla da esas itibarıyla "Kürt sorunu" dediğimiz sorununun, soğukkanlı bir biçimde Parlamentonun ele alması gereken bir konu olduğu çok açıktır. Niye açıktır? Şundan dolayı açıktır, esasında demin konuşmamda bunu anlatmaya çalıştım: Eğer bir iktidar, iktidar olduğu toplumda bir kesime ayrımcılık yapıyor ise esasında bu, demokrasinin yok olması anlamına gelir. Yani açıkçası söyleyeyim: Esasen, uzun bir zamandan beri Türkiye'de demokrasi yok; varmış gibi yapıyoruz, işte arada bir seçimler yapıyoruz falan, bundan dolayı biz ülkede demokrasi olduğunu düşünüyoruz ama öyle değil değerli arkadaşlar. Ben size şunu söyleyeyim: Kürt meselesi, evet, bu mesele Kürtlerin mağdur olması sonucunu yaratan gelişmelere gebe oluyor ama aynı zamanda, belki de Türk tarafının da bundan daha fazla etkilenmesi anlamına geliyor.

Yani en basitini söyleyeyim: Şimdi, konuştuğumuz konu, devlet bütçesinden gelir artırımı yapacağız. Niçin yapacağız? Kürt sorunu bağlamında bir kolluk kuvveti gibi çalışan köy korucularına destek vereceğiz. İyi de bu destek aynı zamanda Türkiye'nin batısında yaşayan, köy koruyuculuğuyla herhangi bir ilgisi olmayan insanların da verdiği vergilerle olmakta. Dolayısıyla da sorun demokrasi sorunudur. Eğer bir ülkede demokrasi yok ise yani bir ülkede ayrımcılık yapılıyorsa... Geçmişte de yapıldı, geçmişte -demin ifade ettim- sembolik olarak başörtüsü üzerinden bu ülkede ayrımcılık yapıldı. Sonu nereye vardı? 28 Şubat postmodern darbesine vardı. Şimdi de bir zamandan beri Kürt sorununu çözmekle ilgili olarak bir irade gidip geliyor ama bir türlü bu konuda adım atamıyor.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı -yanılmıyorsam- benim partimi suçlar bir konuşma yaptı. Doğrusu, ben o zamanlar milletvekili değildim, dolayısıyla da ona doğrudan cevap verebilecek bilgiye sahip değilim ama şunu biliyorum: Kendisi Kürt sorunu konusunda çok zikzaklar çizdi ve bugün Kürt halkı, benim gördüğüm kadarıyla, benim içlerinde gezdiğim, öğrendiğim kadarıyla da bu meselenin her şeye rağmen bir an önce çözülmesi talebinde. Dolayısıyla da bu konuları konuşmadan Türkiye'de, emin olun, yolsuzlukları konuşamayız mesela çünkü "yolsuzluk" dediğimiz mesele de doğrudan doğruya demokraside bir kara delik açılmasıyla ilgilidir, o da ayrımcılık yapmakla ilgilidir. Yani "Kürt sorunu" dediğimiz ayrımcı politikalar, esas itibarıyla Türkiye'de yolsuzluğun da temelinde yatan politikaların kaynaklarıdır. Dolayısıyla da bu vesileyle söylemiş olayım ben de düşüncemi iktidara Parlamentonun bu Komisyonunda.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Altını çizerek tekrar ediyorum; bu kararla biz bu meseleyi kurumsallaştırmış olma durumunda kalıyoruz esasında. Dolayısıyla da "Asgari ücret üzerinde verelim." "Vermeyelim." tartışması benim için o anlamda çok önemli değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bitireceğim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama bu vesileyle de herkesin biraz önüne bakıp bu meselenin ne kadar derin bir mesele olduğunu düşünmesi lazım. Bu vesileyle de Komisyonda bunları anlatmış oldum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.