KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, ben İbrahim Hocam sözünü bitirdi diye hemen söze başladım, yoksa sözünü tamamlaması için lütfen...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Bitirmedim ama Sayın Başkan ve diğer üyeler sözümü kesti ve...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, bu konunun uzmanı olarak yani kendisini niye kısıtlıyorsunuz?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, burada uzmanlık diye bir şey yok, hepimiz bu Komisyonun üyesiyiz. Fazlasıyla Hocama ben söz verdim, birçok maddede söz verdim. Lütfen ama, her şeyin de bir sınırı var.

Buyurun lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Abdurrahman Bey verdi sözü.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Öyle bir şey yok, ne demek.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle, süreyi verme diye bir şey de yok, kusura bakmayın; onu kendi aramızda konuşuyoruz ama böyle bir usul de yok. Lütfen...

Diğer maddede yine söz veririm, görüşlerinizi yine ifade edin.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, süremi baştan başlatır mısınız?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, sürenizi tekrar başlatıyorum.

Buyurun.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bir şeye karar vermemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti midir, yoksa, Anayasa'yı yok sayan bir OHAL (olağanüstü hâl) devleti midir?

Şimdi, bakın, Olağanüstü Hâl Kanunu çıktığında, Türkiye, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin adil yargılanma hakkı maddesini -ki 14'üncü maddesiydi- askıya aldı "Derogasyon" dedi ve askıya aldı yani "Ben bu OHAL sürecinde adil yargılanma hakkına bağlı kalmayacağım." dedi; böyle bir olağanüstü hâl dönemi var. Olağanüstü hâl dönemi bitti mi? Bitti. Bu sözleşmedeki derogasyon kalktı mı? Kalktı. Şimdi, uluslararası sözleşme hükmüne, adil yargılanma hakkına gene halel getirecek bir düzenlemeyle karşı karşıyayız; üç yıl daha uzatılması.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin adını bilen var mı? Aslında bir sürü memurun haklarını, özlük haklarını; Türk Silahlı Kuvvetlerinin haklarını, özlük haklarını... Bir KHK, kanun hükmünde kararname. Buraya bir şey ekliyoruz ve bunun üzerinden bir özgürlük sınırlıyoruz ve bunu üç yıl daha uzatıyoruz.

Bakın, ben size başka bir şey söyleyeceğim. Bu, söz konusu KHK'ye bu madde konduğunda -ki 7145 sayılı Kanun'la 2018 yılında bu söz konusu oldu- bu, 23'üncü maddeydi o zaman, sonra kanun Genel Kuruldan çıktığında 7145'in 26'ncı maddesi olarak çıktı. Bu 26'ncı maddesinin gerekçesindeki ifadeyi sizlerle paylaşmak istiyorum, diyor ki, aynen şunu söylüyor: Söz konusu maddeyle, hâlen yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar ile disiplin soruşturmaları bakımından gerekli olan hükümler düzenlenmekte ve terör örgütleriyle mücadele kapsamında kamu görevlilerinin görevinden uzaklaştırılması vesaire, vesaireyle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Üç yıl geçmiş "hâlen yürütülen kovuşturmalar ve soruşturmalar için disiplin soruşturmaları bakımından" diyor, "hâlen yürütülen" Şimdi, madde gerekçesi buydu, üç yıl süreyle kanunlaştırıldı. Sonra, şimdi, biz gene, o kanun çıkarken ki, Meclisin iradesiyle çıkan kanundaki o madde gerekçesini yok sayıyoruz ve şimdi bunu uzatıyoruz.

Bakın, bir kere, şunu bir parantez içerisinde söyleyeyim: Sayın Cemal Öztürk 12 Eylül 1980'den sonra FETÖ'nün birtakım işlemlerinden falan bahsetti "Atatürk köşeleri açtılar." falan filan dedi. Yani, lütfen burada, FETÖ'yle Atatürk'ü falan yan yana getirmeyin; lütfen, çok rica edeceğim. Bu kabul edilebilir bir şey değil, zaten söz konusu da değil.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İstismar edildiğini söyledi Sayın Sındır.

CAVİT ARI (Antalya) - İstismar eden o lafı söyleyendir.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - 20 Temmuz 2016'da Anayasa'nın 120'nci maddesi çerçevesinde OHAL ilan edildi. Önlemler, yasalar ve OHAL kanunu yerine, Anayasa'nın 121'inci maddesi uyarınca OHAL KHK'leri yoluyla alındı. Ardından, OHAL KHK'leri, OHAL ilan gerekçesiyle ilişkisi olmayan, ölçüsüz ve konu dışı birtakım düzenlemeler getirdi seçim yasaklarından kar lastiğine kadar. Darbe girişimi bir terör örgütü olan FETÖ'nün, cemaat temelinde bir yapılanmasına dayandığı hâlde; cemiyet, dernek eksenli etkinlerde bulunan laik ve diğer demokratik kesimlere de yönelik fikir ve ifade özgürlüğünü yaptırıma tabi tutan düzenlemeler, darbe girişimcilerine ve FETÖ'ye karşı mücadeleyi de amacından saptırdı. AYM yapılan itirazlara kayıtsız kaldı, sonrasında da fiilî başkanlık sistemine maruz kaldık. Hatta aynı dönem Sayın Bahçeli dahi bu konuda "Ülke yönetimi yasa ve Anayasa'ya uygun değildir ve de suç işlenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı fiilî başkanlık yapmaktadır." diyerek bir eleştiri getirdi. Bu dönemde, bu düzenleme, Anayasa'nın 125'inci maddesi, Yargı yolu; madde 40, Temel hak ve hürriyetlerin korunması... Bu madde yani 26'ncı madde, -o zaman 23'üncü maddeyle ilgili, bizim de muhalefet şerhi koyduğumuz- Anayasa'nın 40'ıncı maddesindeki Temel hak ve hürriyetlerin korunması, 38'inci maddesinin dördüncü fıkrası, "masumiyet" ilkesi; altıncı fıkrası, ceza sorumluluğunun şahsiliği; 22'nci maddesi, Haberleşme hürriyeti, hâkim kararı olmadan haberleşme hürriyetini engelleme; Hak arama hürriyeti gibi maddelerine aykırı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bitiriyorum sözlerimi.

Yani Anayasa'ya bir aykırılık var aslında bu düzenlemede. OHAL döneminde bunların hepsi askıya alınmıştı, uluslararası sözleşme de askıya alınmıştı. Şimdi, OHAL döneminde değiliz ama OHAL kanunları, OHAL düzenlemeleri kanunlaştırıldı, yine ortada bir Anayasa'ya aykırılık söz konusu. O nedenle, bu maddenin, zaten hem Anayasa'ya hem de uluslararası sözleşmelerdeki adil yargılanma hakkına da aykırı bir hüküm olduğu için geri çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.