KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Değerli arkadaşlar, Meclisimizin bir belleği var, bir İç Tüzük'ümüz var, içtihatlar var, geleneklerimiz var, bir de hukuken bir konu hakkında bir karar verilmişse o kararla ilgili bir değişiklik, iptal vesaire gibi bir mesele söz konusu olduğunda kararı veren organın yeniden ele alması da mantıken doğru olan bir uygulama olur.

Şimdi, bu kanun teklifinin 19 ve 22'nci maddeleri bundan önce Adalet Komisyonunda görüşülmüş, detaylı bir şekilde görüşülmüş, 27'nci Yasama Dönemi 1 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle Meclis Genel Kuruluna gelmiş, görüşülmüş vesaire. Adalet Komisyonu yetkin, etkin ve geçmişte bu maddelerin üç yıl süre uzatılmasıyla ilgili maddeleri görüşen Adalet Komisyonu, şimdi devre dışı, Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor bu maddeler. Aynı şeyleri biz yetkin ve etkin olamadığımız bu konularda, hukuki meselelerde burada işte bir şeyler araştırıp, karıştırıp, nedir, ne değildir, geçmişteki bellekte ne var, ne yok bunları araştırıp bunun üzerinden yorum yaparak buna karşı veya bunun yanında, illa bir şeye karşı olmak değil ama doğru bir şeyi bulabilmek adına bir çaba sarf ediyoruz. Ben bir şey söylerken hukukun bütün mevzuat ve içtihatları belleğimde olmadığı için sadece belli bir şey üzerinde yürüyorum, hâlbuki çok geniş bir kavram.

Bakın, TMSF'ye devir... Bir suç şüphesi veya suç işlenmesi sonucu bir mal varlığı edinilmiş ve bu mal varlığı tespit edilebilmişse yani diğer bir deyişle, ortada haksız, hukuksuz bir kazanca dayalı bir mal varlığı varsa o şirketlere zaten Ceza Muhakemesi Kanunu'nca el konulması mümkün mü değil mi? Mümkün -sayın hukukçularımız burada- hatta kayyum atanması da mümkün. Oysa burada yetki verilen TMSF'ye devredilen bu şirketler hakkında tasarrufta bulunmaları sonucu herhangi bir sorumluluk olmayacak. Var mı? Yok TMSF'de. Cezai veya hukuki anlamda hiçbir sorumluluğun olmaması zaten ayrıca kabul edilemez bir şey yani sorumsuzluk söz konusu. Şimdi, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi hakkında bir kanun var mı? Var; yürürlükte mi? Yürürlükte. Bu sürenin uzatılması, amaç dışında kullanılmasına neden olmaz mı bu uygulamaların? Zaten bir güven ortamı sorunlu memlekette, ekonomik ve bu anlamda yatırımların istediği hukuksal güvence ciddi bir sorunla karşı karşıya. Bunun daha da zedelenmesi söz konusu olmayacak mı? Yabancı yatırımcıların yerli yatırımcılarla ortaklık kurmaları üzerinde bir sıkıntı yaratmayacak mı memlekette, çekince yaratmayacak mı? Yani bütün bu meseleler aslında daha önce Adalet Komisyonunda gündeme gelmiş, konuşulmuş, tartışılmış. Süre uzatımı, daha önce de karar vermiş bir komisyonda görüşülmesi gerekirken Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor. Biz de burada elimizden geldiğince, aklımız yettiğince buna karşı bir mekanizma, savunma geliştirmeye çalışıyoruz. Bu, doğru bir şey değil. Tekrar söylüyorum, bu, yasama kalitesi açısından, Meclisin toplum nezdindeki saygınlığı ve yüceliği adına da doğru bir süreç değil. Ben bu maddelerin, hem 19'un hem 22'nin aslında Adalet Komisyonuna gitmesi, orada aynı şekliyle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.