| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 13 .07.2021 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hararetli tartışmalardan sonra biraz sakinliğe davet ederek konuşmama başlayayım. Değerli arkadaşlar, şimdi, konuştuğumuz konu esasında konuştuğumuz konu değil sadece yani daha genel bir sorunun bir parçası bu. Dolayısıyla da nereye baktığımıza göre farklı görüşler ortaya çıkıyor ve uzlaşmamız da zor oluyor gibi, belki de hiç zaman uzlaşamayacağız onu da bilmiyorum ama.
Bir kere sizi, 1999 yılında IMF programının uygulandığı yıllara götüreyim. Biliyorsunuz, 1980'lerden bu yana başlamış olan bir neoliberal bir vizyon vardı bütün dünyada, bütün ülkelerin paylaştığı. Bizim de 1984'te bir şekilde buraya dahil olduğumuz ama yeteri kadar reformları yapmadığımız bir süreç. 1999 yılında IMF programı uygulanırken özellikle serbestleştirme, özelleştirme ve "deregülasyon" dediğimiz "kuralsızlaştırma" dediğimiz politikalar demetiyle Türkiye'deki bazı alanlar yeniden dizayn edilmek durumunda kaldı ve tütün bunlardan bir tanesi. Tütün, biliyorsunuz, özelleştirme yapıldı. Ufak bir bilgi de vereyim, o tarihlerde ben hasbelkader bir ekonomik rapor yazıyordum CTA ile Philip Morris arasındaki münasebet TEKEL tarafından dengeleniyordu. TEKEL, o zamanlar regülatör kurum gibi çalışıyordu ve örneğin, CTA veya Philip Morris, fiyat koyacağı vakit TEKEL'in Samsununun fiyatına bakarak karar veriyordu yani bir anlamda fiyat alıcı durumundaydı, fiyat yapıcı değil. Dolayısıyla da tümüyle TEKEL'le ilgili olarak o zamanlar -işte bu söylediğim vizyon çerçevesinde- TEKEL'in özelleştirilmesi gündeme geldi ve birkaç yıl içinde de yanılmıyorsam 2002'de de özelleştirilmiş oldu. Fakat bütün bu politikalar uygulanırken, aynı zamanda regülatör kurumlar kurulur yani eskiden doğal tekel durumunda olan şirketler özelleştirileceği vakit özel sektör tekeli olmaması için o verilen piyasa gücünü dengeleyecek tarafsız ve bağımsız olması gereken regülatör kurumlara ihtiyaç vardı ve Tütün Kurulu kuruldu. Tütün Kurulu, idari ve mali bakımdan özerk bir kurum olarak kuruldu ve tütün fiyatlarının belirlenmesinde gerek üretici fiyatlarının gerekse tüketim fiyatlarının düzenlenmesinde regülatör bir kurum olarak işlev gördü.
Şimdi, arkadaşlar, böyle bir arka planı var bu meselenin ve bu arka plandan baktığımız zaman, benim görebildiğim kadar bugünkü tartışma nereye oturuyor? Bugünkü tartışma, bu dönemde ortaya konmuş olan yasaların -özellikle kıyılmış tütünle ilgili olarak konuşuyoruz- yumuşatılmasına ilişkin olmak üzere -Ahmet Bey'in ben konuşmalarından bunu anlıyorum,- yumuşatılması yönünde bir adım atıldığından söz ediyor. Evet, öyle hakikaten fakat değerli arkadaşlar, alternatif olarak düşünülen şey kooperatif yani bir yanda dünya devleri var, bir yanda kooperatiflerimiz var. Şimdi, bunlar, bu piyasanın bir kere sorunlu bir piyasa olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla da böyle palyatif çözümlerle de çözülebilecek bir mesele de değil karşımızdaki mesele.
Bir şey daha söyleyeyim. Bu konularda maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin genel yaklaşımında bir sorun olduğunu düşünüyorum ben şahsen. O da şu değerli arkadaşlar: Bizim ülkemiz, evet, kapitalist bir üretim tarzının içinde işlev gören bir ekonomi fakat Batı'nın kapitalist ekonomileri gibi kurumsallaşmış bir ekonomi değil. Bizim hâlâ düzenlenmesi gereken, hâlâ
-dikkate alınarak- belki bir zaman içinde düzenlenmesi gereken sektörlerimiz var. Mesela, ben size bir örnek vereyim: Covid-19'la ilgili olarak -belki Adalet ve Kalkınma Partisi bunu anlayamadı bence- bizim gezdiğimiz bütün yerlerde esnaf ve sanatkârlar kan ağlıyordu. Değerli arkadaşlar, "esnaf ve sanatkâr" dediğimiz insanlar aslında kapitalist üretim tarzının insanları değiller onlar. Yani bizim Türkiye'miz kapitalizmi kendi içinde yaşayan bir ülke olmadığından dolayı bu insanlar varlar ve bir fonksiyonları var, bakkallar bunlar, süpermarket değiller
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlayabilirsiniz.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitireyim lütfen.
Evet, bakkal, sonuç olarak onlar da bir kazanç elde ediyor "vergilendirelim" diyebilirsiniz, evet, diyebilirsiniz ama şunu unutmayın: "Bakkalların süpermarketlere dönüşmesi" dediğiniz süreç, Batı'da belki iki yüz yıl aldı. Dolayısıyla da bizde bu kadar kısa zamanda eğer siz sistemi bir adaptasyona zorlarsanız, o zaman bu tür sorunlar çıkar. Dolayısıyla da ben diyorum ki: Şeyi anlayamıyorum yani hâlâ tutuklanmanın sebebini anlayamıyorum. "Efendim bir kanun var." Doğru, değiştirelim bu kanunu yani değiştirince ne olacak ki? Yani şunu kastediyorum: Bu insanlar varlar ve var olmaya devam edecekler. Diyeceksiniz ki: Biz bunu zapturapta alalım, bir kurallaştıralım, efendim vergilerini alalım falan; tamam, bunlar yapılsın ama bunları bir anda yapamazsınız değerli arkadaşlar, bu zaman isteyen bir şey, hele hele söz konusu olan yoksul köylülükse yoksul köylünün dönüşümü o kadar kolay olmayacaktı. Dolayısıyla da bu sorunların arkasındaki mekanizmanın bu olduğunu görmeden "Efendim, bunu buraya yapalım, bunu böyle yapalım." demekle olmaz bu iş. Dolayısıyla da -bitiriyorum Sayın Başkan- ben -Ahmet Bey gitti ama- kooperatiflerin bu meseleye çözüm getiremeyeceğini iddia ediyorum. Dolayısıyla, da başka bir perspektif üretmek lazım ve bunun başında da bence bu uzatmayı... Hani deminden beri konuşuyoruz, üç sene, üç sene uzatıyoruz, hiç olmazsa bunu bir iki yıl uzatalım bence, bu uygulamadan vazgeçelim derim ben.
Teşekkür ederim.