KOMİSYON KONUŞMASI

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum, ben de sunumlarından dolayı misafirlerimize teşekkür ederek başlıyorum. Dediğim gibi, sunumlar açıkçası çok doyurucu gelmedi, bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Benim sorum da mültecilere yönelik. Ülkemizde yaklaşık 3 milyon 600 binden fazla mülteci kadın bulunmakta. Bu kadınlar, ülkelerinden kaçarak ülkemize sığındılar, birçoğu savaş ve saldırı mağduru kadınlar. Biz, ülke olarak elimizden geldiğince bu kadınların yaşam standartlarını yükseltme ve başta sağlık olmak üzere şiddetten de korumaya yönelik birtakım tedbirlerimizi almış durumdayız ve elimizden geleni de bu konuda yapmaya çalışmaktayız. Oysa dünyada 100 milyondan fazla, 100 milyonlarca kadın mülteci konumundadır. Bütün dünya mülteci kadınların ülkelerinden kaçışlarından tutun da sığındıkları ülkelerin ret ve kabul aşamasına kadar geçen süreçte bu kadınlar birtakım şiddet ve farklı tehlikelere maruz kalmaktalar. Bunların başında, cinsel tacizden tutun, cinsel şiddetten tutun taciz, tecavüz ve fizikî şiddetten tutun fuhuşa kadar hepsi devam etmekte. Zorla fuhuşa zorlanan, cinsel saldırılara, gerek fiziksel gerekse kötü yaşam koşullarına maruz kalan bu kadınların yaşadıkları dram aile içi şiddetten katbekat daha fazla durumda.

Şunu sormak istiyorum, gerçekten çok merak ediyorum: Bu kadınların uğradığı şiddete yönelik Birleşmiş Milletlerin politikaları, mülteci kadınlara ve özellikle savaş ve soykırım gibi gerçekleşen saldırılara karşı -ki bunların da yine en büyük muhatabı kadınlar, bu şiddetten en büyük nasibini alan kadın ve çocuklar- Birleşmiş Milletlerin tutumu kınamadan öteye gitmemekte. Bu kınama da âdeta teşvik niteliği taşımakta yani karşı tarafı, saldırgan tarafı teşvikten öteye gitmeyen bir kınamayla karşılaşmaktayız. Birleşmiş Milletler başta mülteci kadınlar ve savaş ve işgal mağduru kadınlara karşı nasıl bir politika geliştirecek, nasıl bir strateji geliştirecek? Yine özellikle soruyorum Esad rejiminin PYD'nin, YPG'nin ve IŞİD'in elinde on binlerce Suriyeli kadın hapishanelerde, zindanlarda, sistematik işkence ve tecavüz mağduru. Yine bunlar kınamanın ötesine geçmeyen teşvikten mi faydalanacak? Özellikle söylüyorum, kınamanın ötesine geçmeyen teşvikten mi faydalanacak bunu merak ediyorum.

Bir diğer sorum da Avrupa'da şu an 100 binden fazla mülteci çocuk kayıp vaziyette. Avrupa Konseyinin raporlarına da yansıdı bu kayıp çocuklar. Birleşmiş Milletler yine suskunluğa mı bürünecek yoksa bu gelişmiş ülkelere sunulan bir hediye gibi kabul edeceksiniz bu kayıp çocukları?

Bunları cevaplamanızı isterim, teşekkür ederim.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Habibe Hanım bizim Kahramanmaraş Milletvekilimiz. Uzun zaman kadın çalışmış bir sendikacı, sendikadan Meclise gelen arkadaşlarımızdan biri.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Başkanım şunu da ekleyeyim: Ben dünyanın birçok ülkesinde mülteci kamplarına dolaştım Lübnan'dan tutun Tayland Pattani bölgesinin özellikle ve yine Endonezya, Myanmar'da dolaştım Suriye kamplarını da dolaştım, emin olun, bizim ülkemizdeki mülteci kampları en gelişmiş, en insani mülteci kampları ve şu an, dediğim gibi, 5 milyondan fazla mülteciyi hayat standartlarını, yaşam standartlarını neredeyse kendi vatandaşlarımızın yaşam standartlarına yaklaştırmaya çalıştık. Bunun da artık takdir edilmesi gerektiği kanaatindeyim, bunun üzerinden olumsuz bir politika oluşturulmasını esefle kınıyorum.