KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın hocalarıma da sunumlarından dolayı teşekkür ediyorum.

Şimdi, Komisyon kurulduğundan beri benim sorduğum bir soru var, gelen hiçbir hocamız da yetkili de bunu cevaplandırmıyor. Yani elinizde veri yok mu da cevaplandırmıyorsunuz yoksa durum ne? Şimdi, Haldun Bey 244 bin veriyi içeren bir set olduğunu söylüyor fakat fizikokimyasal analizlerle ilgili herhangi bir bilgi yok, bu zamana kadar görmedik. Mesela, demin -onu da soracağım hocamıza- kurşun ve bakırla alakalı bir şey var fakat bunun artışı o dönemlerde nasıl oldu, bununla ilgili yine bir veri yok. Sürekli söylenen şu: Azot-fosfor. Fakat azot-fosforun değişimiyle ilgili bir veri de yok. Dün, hocamızın birisi sunumunda on yıldır oranların değişmediğini de söylüyor. Şimdi, bu fizikokimyasal analizler var ise onları yan yana koyduğunuz zaman, artış-azalış, buna ne etki etti, tetikliyor, bu ortaya çıkacaktır. Yani bir organizma suda var ise aşırı çoğalma eğilimine girdiği zaman bu organizma uygun şartları bulmuş demektir, istediği ortamı yakalamış demektir. Bunun yanında, müsilaj veya toksik madde salımı da rekabetten kaynaklı bir durum. Diğer organizmaların ortamda üremesini engelleyip, onları ekarte edip kendi çoğalmasını sağlamaya yönelik veya organizma strese girecek, bu stres koşullarında bu ürünleri üretecek.

Şimdi, Sayın Vekilin sorduğu soru: "Biten çalışmalar var." dediniz, projeler var ve onlarla ilgili öneriler var. Peki, Çevre Bakanlığının açıkladığı önlemler paketi içerisinde olmayan bir öneri var mı bu projelerde? Yani Çevre Bakanlığının bu paketinin, oluşturduğu ve uygulamaya soktuğu paketin haricinde bir öneriniz var mı? Var idiyse bu, Çevre Bakanlığıyla neden paylaşılmadı? Çünkü şu ana kadar anlatılan bütün her şeyden öğrendiğimiz şu: Müsilajın oluşum sebebini bilmiyoruz, tahminî devam ediyoruz, çeşitli faktörlerin olduğunu söylüyoruz. Mesela, bugün, Mete Hocamız farklı bir şey söyledi, tuzluluk değişimlerini de olaya kattı, bu, bugüne kadar söylenmeyen bir şeydi. Yani deniz suyunda durgunluk, sıcaklık değişimi, azot-fosfor deniyor fakat dediğim gibi bununla ilgili bilimsel bir veri yok, tahmin üzerinden söyleniyor, bir de Mete Hocamız yine düşük oksijen seviyelerini buna ekledi. Yani biz bunun niye olduğunu bilmiyoruz hâlâ, tahmin üzerinden gidiyoruz, birçok sebebi bir araya topladık, bu bundan dolayı oluştu diyoruz. Peki, Marmara Denizi'nden kirliliği biz engellediğimiz zaman müsilaj oluşumundan kurtarıyor muyuz? Kesin çözüm mü? Çünkü neyin tetiklediğini bilmediğiniz şeyde bunun kesin çözüm olduğu sonucuna da varamazsınız. Peki, Marmara Denizi'nde kirliliği engelledik; Karadeniz'den gelen kirliliğin, Tuna'dan gelen kirliliğin bu olayı tetikleyeceğini düşünüyor muyuz? Veya bu dönemde bentozda yer alan yani dip kısmında yer alan organik maddenin karışımlarla beraber yüzeye çıkmış olma ihtimali var mı, bununla ilgili bir çalışma var mı? Şimdi, Marmara Denizi'nde kirlilik olduğu söyleniyor, bu da rakamlarla ortaya konmamış, Marmara Denizi'nde kirlilik var, Ergene'den gelen kirlilik var ama sadece söylemde var, rakamlarla ortaya konmuş bir şey yok. Ne kadar etkilediği, kirlilik yükü ne kadar taşıdığı belli değil veya belli ama bize bu konuda herhangi bir bilgi gelmedi.

Şimdi, Neslihan Hocam burada birkaç tür verdi, onların yeni kayıt olduğu söyleniyor. Yeni kayıtsa ya bugüne kadar rastlanmadı ya da bir yerden oraya geldi ama bu kadar yoğunluğa sahipse bu türler daha önceki çalışmalarda mutlaka rastlanılmış olması gerekiyor. Bu türlerin ekolojisi biliniyor mu? Mesela, dünkü sunumda bazı organizmaların müsilajı ürettiğine dair görüntüler de verildi. Bu baskın türler arasında bunlar yer alıyor.

Neslihan Hocama gene aynı soruyu soracağım: Şimdi, bakır ve kurşunun arttığını söylediniz ama müsilaj oluşum döneminde ne kadar; öncesinde ne kadar, oluşum döneminde ne kadar, sonrasında ne kadar bununla ilgili bir verimiz yok, bir veri sunmadınız. Eğer bu yoksa bunun arttığını nasıl söyleyebiliyoruz?

Ayrıca Neslihan Hocam, yine psikokimyasal değişimlerin fitoplanktonun değişiminde etkin olduğunu biliyoruz yani azot ve fosfor mutlak olması gereken çünkü çoğalabilmesi için şart olan... Bunun değişimleri on yıldır aynıysa, değişmiyorsa, nasıl oluyor, yani buradaki bu müsilajı tetikleyen şey ne, ayrıca yapmak lazım. Yani, varsayımsal olarak işte azot, fosfor yükü arttı, Marmara Denizi'nde kirlilik var ama rakamsal olarak bir de müsilajın oluşum öncesi, oluşum anı, sonrasında bizim elimizde veriler, analizler yoksa buradan bir sonuca varmak sadece tahmin üzerinden devam ediyor.

Balcı Hocamıza birkaç sorum var: Şimdi, dünyadaki ve farklı yerlerdeki denizlerde bu toksik maddeleri salabilen organizmaların var olduğu belli. Şimdi ülkemizde de bunlar var. Sadece denizlerimizde değil iç sularımızda da özellikle siyanobakterilerin aşırı çoğalması toksik oluşuma sebebiyet veriyor ve göllerimizde bunu tetikleyenin ne olduğunu gayet net biliyoruz, bütün hocalarımız da biliyor. Fosfor artışı olduğu zaman siyonobakteri aşırı derecede çoğalıp toksik madde salmaya devam ediyor fakat normalde bizim sularımızda bu organizmalar var zaten yani iç sularımızda var. Bunların çoğalmasını tetikleyecek ortamların oluşması gerekiyor. Bu ortamı sağlayan ne? Mesela, fosfor artışı iç sularda bunu sağlayabiliyor fakat diğer organizmalar da aşırı ürediğinden, kendi aralarında rekabetten bu zaman zaman engellenebiliyor da ekosistem içerisinde. Ülkemizde bu türlerin girişi sadece bu gemilerle mi yoksa iklim değişikliğine bağlı olarak sıcaklık artışıyla beraber mesela mikroistilacılar var, bunların içerisinde bu organizmalar sayılabilir mi? Bu organizmaların bizim kıyılarımıza ulaşması mümkün mü veya gelenler hangileri?

Benim anladığım kadarıyla sunumların tümünden şöyle bir şey çıkarıyoruz: Biz kirliliği engellersek bu müsilaj oluşumunu durduruyoruz. Önerilerin tamamı bu yönde fakat şimdi Çevre Bakanlığının önlemler paketi de aynı şeyi içeriyor. Yani bunun haricinde, Çevre Bakanlığının önerileri ve uygulamaya aldığı plan haricinde herhangi bir öneriniz mevcut mu?

Mesela İzmir Körfezi... Hocam Akdeniz'de olan durumu anlattı. İzmir Körfezi tehlike altında mı? Çünkü zaman zaman "red-tide" olayları İzmir Körfezi'nde de görülüyor. İzmir Körfezi'nde bu tür türler var mı? Yani bu organizmalar bu körfezlerde var mı?

Bir de, şimdi suda meydana gelecek değişikliklerin hepsini fizikokimyasal analizler sonucunda artış ve eksilişlerle organizmaların nasıl tavır göstereceğini üç aşağı beş yukarı ortaya koyabiliriz. Bunun üzerinden uyarı ve önlemler oluşturma yoluna gidebiliriz fakat dediğim gibi, bu Komisyon başladığından beri fizikokimyasal değişimle ilgili herhangi bir şey sunulmadı. Sadece azot, fosfor oranına bakıldı, onun da on yıldır değişmediği ifade edildi, ODTÜ'den bir hocamız tarafından, Bakanlık tarafından bu değişiminin olmadığı ifade edildi. Bu değişim varsa biz Komisyon olarak bu değişimin nasıl olduğunu da görmek istiyoruz, yani hiçbir sunumda yer almadı.

Dediğim gibi, Bakanlığın aldığı önemler yeterliyse diğer taraftan üzerinde çok fazla da yorulmaya gerek yok çünkü sonuçta bütün önerilerin hepsinde kirliliğin giderilmesi ve Bakanlığın aldığı önlemler paketi arasında da bu durum var. Zaten sadece Marmara Denizi'nde değil, Türkiye'nin tamamında kirlenmeyi önlememiz gerekiyor. Su gelecekte dünyanın en büyük problemi hâline gelecek, temiz su kaynakları en önemli şey hâline gelecek, yani paradan daha önemli hâle gelecek. Bizim denizlerimiz çok önemli, üretim açısından da önemli, temiz tutulması gerekiyor. Yani müsilaj olayı olmasaydı da bizim arıtma tesislerini en iyi düzeye getirmemiz gerekiyor, derin deniz deşarjlarından vazgeçmemiz gerekiyor. Çünkü Karadeniz sahilinde sadece Marmara Denizi'ni etkileyen yer Marmara'nın çevresi değil ki, Karadeniz'de yapılan bütün derin deniz deşarjları kirlilik olarak Marmara Denizi'ne dönüş yapıyor zaten.

Bir de, daha önce söyledim, bu hocalarımıza buradan bir öneride de bulunmak istiyorum. Şimdi, havalar ısındığı zaman tuzluluk oranları denizde değişiyor; Karadeniz'in tuzluluğu artıyor, yükselecek. Bu tuzluluk yükselişleri, Marmara'da akışları da etkileyecek, tabakalaşmayı etkileyecek. Yani bugünün sorunu olmasa da otuz yıl sonra belki Marmara'nın tuzluluk seviyesi ile Karadeniz'in tuzluluk seviyesi birbirinin aynı olabilir, bununla ilgili çalışmalar, projeler oluşturulmalı. Geleceğe yönelik de bu Marmara Denizi'nin kurtarılmasına dönük çalışmalar yapılmalı çünkü Marmara Denizi çok özel bir ekosistem, dünyada belki de benzeri olmayan bir sistem, çok farklı bir sistem. Burada, biz, Marmara özelinden müsilaj oluşumu, kirlilik değişimleri önlemlerini tam olarak alıp orayı düzeltirsek zaten diğer kıyılarımızda yapacağımız işlemler bizim için en kolay hâle dönüşecektir. Müsilaj oluşumu veya ötrofikasyon Türkiye'de denizlerin tamamında oluşabilecek, iç suların da tamamında görülebilecek bir durum. Bunun için acil önlem alınması gerekiyor fakat burada da organizmaların ekolojik özelliklerinin de çok iyi bilinmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.