KOMİSYON KONUŞMASI

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Kıymetli sivil toplum kuruluşu temsilcilerimiz Komisyonumuza hoş geldiniz.

İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayan Hükûmet hepinizin bildiği gibi AK PARTİ, 6284'ü hayata geçiren de AK PARTİ, kadınlara yönelik sıfır tolerans ilkesiyle politika üreten yine AK PARTİ. Biz, İstanbul Sözleşmesi'ni kendi iç hukukumuza dercettik 6284'le. "İstanbul Sözleşmesi yaşatır." söylemi, zıddında "İstanbul Sözleşmesi öldürür." söylemini de ortaya çıkardı ve böylece toplum zemininde aslında bir bölünme oluştu. Ne bir sözleşme komple yaşatır ne de öldürür. Bu iki zıt söylem sadece kadına yönelik şiddetle mücadeleye zarar vermiştir. Şiddet hususunu sadece bir sosyal sözleşme üzerinden tartışmak, tartışmanın ana konusundan uzaklaşmaya sebep olmuştur. Bizim kadın haklarında geriye gitmemiz mümkün değildir, şiddetle mücadele hususunda da geriye gitmemiz mümkün değildir. Bu anlamda özellikle "Bu gidişat nereye gidiyor?" diyen arkadaş dönsün, bir baksın lütfen, kadın haklarında neredeydik nerelere geldik.

ANADOLU'DAN YERYÜZÜNE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VAKFI BAŞKANI SERPİL BALAT - Gelecek için söylüyorum.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Bu anlamdaki samimiyetimizi görmeye sizi davet ediyorum. Kazanılmış hakları burada tek tek saymak istemiyorum lakin küçük bir örnek vereyim: Siz örtünüzle değil doktor olmak, öğretmen olmak, milletvekili olmak oğlunuz askerdeyken kışlasına bile alınmazdınız.

Yine Komisyonla ilgili söylenen "şaibeli" ifadesini kabul etmek mümkün değil. Meclis İç Tüzük'ünün 104 ve 105'inci maddelerine göre kurulmuş, haftalardır da ciddi emekler ortaya konarak çok önemli katılımcıları ağırlamış bir komisyon burası. Muhalefet milletvekillerimiz şöyle bir ifadede bulunuyor: "Düşüncelerimizi ifade edemedik." söylemlerini şaşkınlıkla izliyorum çünkü söz alan her vekilimiz önce konuyla ilgili ya da ilgisiz kendi düşüncelerini ifade edip, yorumlarını yapıp sonrasında sorularını sormuştur, birçok defa onlarca dakika konuşulmuştur.

Yine basın açıklamalarından aldığım bir cümle var, "İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının geri alınması yönünde irade koymak gibi tarihî bir görevi vardı bu Komisyonun." diyor. Bu Komisyonun adı amacını anlatır, kimsenin bu Komisyona farklı hedefler koyması mümkün değildir. "Müzakere ortamı yok." dendi. Mzakere, bir konuyla ilgili görüşme ve danışma demektir, buradaki ortama "monolog" demek de haksızlıktır.

Kadına yönelik şiddetle mücadele hususunda sivil toplum kuruluşlarının görüşleri bizler için çok önemli. Biz iş birliği yapmaya çalışırken buradaki Komisyona "Yok hükmündesiniz." demek milletin iradesini hiçe saymaktır, amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmektir gördüğüm kadarıyla.

Araştırma komisyonları yasak savmak için kurulmaz, bugüne kadar kurulmuş araştırma komisyonları sonucunda çıkan raporlar doğrultusunda çok önemli adımlar atılmıştır, bunlardan bir tanesi de bilindiği üzere, ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede en önemli kırılma noktalarından biri, 2005 yılında Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclis Araştırma Komisyonu kurularak Komisyon raporunu takiben Temmuz 2006'da çocuk ve kadına yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirler konulu 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nin yayımlanmasıdır. Genelge kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadelede alınması gereken birçok tedbire yer verilmiş, bu kapsamda sorumlu ve iş birliği içindeki kurum ve kuruluşlar belirlenmiştir. Genelgenin "Kadına Yönelik Şiddet Konusundaki Çözüm Önerilerinin Yaşama Geçirilmesinde Koordineli Çalışma Gereken Kurumlar" başlıklı kısmında yer alan önerilerin hemen hepsinde sivil toplum kuruluşları iş birliği yapılacak kurum kuruluşlar kapsamında yer almıştır. Türkiye'de kadın hareketinin de gelişimi göz önüne alındığında, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadın haklarının geliştirilmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarının sivil toplum kuruluşu iş birliği olmaksızın yürütülmesinin sağlıklı ve ideal bir yöntem olmadığı aşikârdır. Dolayısıyla 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi'yle kamu politikalarında başlayan dönüşüm ve ardından gelen ulusal eylem planları, Şiddet İzleme Komitesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu gibi kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadın hakları açısından günümüzün önemli kazanımları da değerlendirildiğinde bugün sivil toplum kuruluşları tecrübelerinin ve katkılarının kamu politikalarına yansıtılması, kamu politikalarının uygulanmasında sivil toplum kuruluşlarının rolü ile kamu-STK' iş birliğini sürdürülebilir ve kapsayıcılığına ilişkin görüş ve önerileriniz nelerdir?

Teşekkür ediyorum.