KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve Komisyonumuzu teşrif eden çok kıymetli bürokratlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; milletvekilinin asli görevi yasamadır dolayısıyla yasama ama yasamanın da kaliteli ve nitelikli olması esastır. Parti ayrımı gözetmeksizin ifade etmek istiyorum: Meclis Başkanlığımıza biz, bütün milletvekilli arkadaşlarımız, kanun teklifi sunarız. Biliyorsunuz, artık "kanun tasarısı" diye bir uygulama da yok, bütçe kanunu dışında, dolayısıyla Hükûmetten gelen bir kanun yok ama teklifler, milletvekillerinden gelen kanun teklifleri. Bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımızdan verilen teklifler dışında herhangi bir kanun teklifinin gündeme alındığına, herhangi bir komisyonda veya Meclis Genel Kurulunda birleştirildiğine de şahit olmadım. Sayın Başkan, siz de zaten 24'üncü Dönemden beri bir usul hâline geldiğini ifade ettiniz. Doğru bir usul değil, en azından birleştirilebilecek veya niteliği, içeriği farklı da olsa aynı konuyu içeren, aynı kanunun, aynı maddesiyle ilgili farklı tekliflerin de bir arada değerlendirilmesi yasama niteliğinin, kalitesinin ve toplumun gerçek gereksinimlerinin, muhalefet ve iktidar tarafından farklı farklı bütün partilerden milleti temsil eden bütün milletvekillerinden gelen tekliflerin dikkate alınmasıyla ancak karşılanabileceğini, milletin iradesinin Meclise yansıyabileceğini düşünüyorum. Yoksa biz, sadece iktidar partisinin milletvekillerinden gelen teklifleri görüşerek... Onlar da zaten çoğunluğa sahip olmanın da getirdiği rahatlıkla komisyonlardan, Genel Kuruldan teklifleri sürekli geçirirlerse, demokrasinin en temel ilkesi olan çoğulculuk ilkesini uygulamamış, onun yerine "çoğunluk diktatörlüğü" olarak tanımlanan, çoğunluğun her türlü isteğini yerine getiren bir kurum hâline geliriz ki bu doğru bir durum değildir; bunu özellikle kayda geçmesi için not düşmek istedim.

Bugün üzerinde durduğumuz bir torba kanun, 9 farklı kanunda değişiklik öngörüyor. Komisyonumuzu ilgilendirmeyen konular da var ama bir şekilde bu torbanın içerisine konmuş. Bu konudaki eleştirimi de bir cümleyle bu şekilde ifade etmiş olayım.

Yine, etki analizi göremedik, yapılan, getirilen bu düzenlemelerin bütçeye olan yükü nedir? Biz Plan ve Bütçe Komisyonuysak o yük üzerinden... Yani harcamalarda artış veya gelirlerde bir azalış sağlıyor mu, sağlamıyor mu ya da tersine bir durumu nasıl, ne ölçüde yaratıyor, bunu göremiyoruz.

Sadece, bir rakam söylediniz Sayın Ök teklifi sunarken tarımla ilgili, çiftçilerin yapılandırmasıyla ilgili. Ben atladım, 1 milyar rakamdan bahsettiniz, size de nezaketen bölmemek adına soramadım. Onu bile duyamadım yani bilmiyorum şu anda. Onu belirtmek isterim, bu konuda bir açıklama da beklerim sizlerden.

Tabii, değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde bir iki konu da var. Mesela, kanun teklifinin hazırlanmasında bana bazı tuhaf gelen yöntemler var. Mesela, tarım yapılandırmayla ilgili, çiftçinin borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili madde, 16'ncı madde, geçici bir madde ekliyoruz 6824'e, bu geçici maddenin içinde 6824'ün 1'inci maddesini değiştiriyoruz ama 2'nci maddesinin (3)'üncü fıkrasında da "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu kanunun 1'inci maddesi..." diyerek bir önceki maddede değiştirdiğimiz madde aslında 1'inci madde. Yani kendi içinde çelişkili, hazırlama tekniği açısından bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. O maddenin yeniden veya düzenlemenin farklı bir şekilde yapılması... Yani bir madde konup "Kanunun şu maddesi, şu şekilde değiştirilmiştir." bitti, ondan sonra geçici madde koyduğunuzda o değiştirilen madde zaten o şekliyle yürürlüğe girmiş olacaktır diye düşünüyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, onu, o madde gelince belki Sayın Ök'le ve teklifi sunan milletvekili arkadaşlarımızla değerlendiririz.

Tabii, bakın, ülkede açlık sınırı 3.397 lirayı bulmuş, yoksulluk sınırı 11.575 liraya ulaşmış, asgari ücretin durumu ortada. Bir de pandemi nedeniyle işten çıkarılmalar hele hele bu kod 29'la işten çıkarılanlar var biliyorsunuz. Bu konuda da bir teklif sunmuştum, bu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II maddesi uyarınca "Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri" başlıklı maddesi kapsamında binlerce kişinin, 170 bine yakın kişinin, işçinin işten çıkarıldığı ifade ediliyor. Böylesi bir ortamda tabii ki çalışanlara bu kısmi çalışma ödeneği ve ücretsiz izne ayrılanlara ödenecek ücretler verilecektir ama bakıyoruz, yapılan bütün ödemeler İşsizlik Sigortası Fonu'ndan. Şimdi, İşsizlik Sigortası Fonu'nun varlığına baktım, 2019 yılında 130 milyar 542 milyon liraymış, 2020'de 103 milyar 213 milyona düşmüş, 2021 Şubat ayı itibarıyla 98 milyar 167 milyona düşmüş. Gittikçe eritiyoruz, gittikçe bu fonu eritiyoruz. Bir hedef var mıdır? Bu Fon bitinceye kadar buradan mı yararlanılacak? İşsizlik Fonu, işçinin fonu olan İşsizlik Sigortası Fonu daha nereye kadar bu anlamda değerlendirilecek, bunu da merak ediyorum.

Borçlanmayı artık alışkanlık hâline getirmişiz, dolayısıyla bu alışkanlık nedeniyle borçlanmadan kaynaklanan esnafın içine düştüğü çıkmaz, çiftçinin borç yükü altında, artık esnafın da çiftçinin de iflasa kadar varan içinde bulundukları durum, sıradanlaşmış bir hâle gelmiş çünkü biz borçlanmayı devlet olarak bir alışkanlık hâline getirmişiz. Devletin 2018'de toplam 1 trilyon 66 milyar borcu var iken, 2021 Şubat ayında 1 trilyon 860 milyar liraya ulaşan bir borcu var. Borç stokunun millî gelire oranı yüzde 28,6'dan yüzde 120'lere kadar ulaşmış.() Enflasyona bakıyorsunuz, yüzde 20'lere dayanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sürem çabuk bitti ama.

Vatandaşın bankalara borcu yaklaşık 2021 Martında 856 milyar liraya ulaşmış. KOBİ'ler yine aynı şekilde, iki yıl önce 2019'da 615 milyardan şimdi 870 milyarlara ulaşmış. Borç yükü, borç yükü, borç yükü, bankalara borçlu KOBİ sayısı neredeyse 4 milyonu bulmak üzere. Takipteki borçları ise 57 milyar 47 milyona ulaşmış.

Şimdi, bakıyoruz, çiftçi de borçlu ama borcunu ödeyemiyor, esnaf borçlu borcunu ödeyemiyor. Çiftçi sıkıntılı, toprağını terk ediyor, hayvanını terk ediyor, toprağıyla, hayvanıyla artık barışık olmaktan uzaklaşıyor. Sermayesi yok, sermaye yoksa üretim yapmak istiyorsa mecburen kredi kullanıyor, işin doğasında da bu var. Destekleme ne için var? Sayın Ök gerekçesinde tarım politikalarının amacını, desteklemenin amacını gayet güzel açıklamış. Üretim planlaması var mı? Yok. Ürünlerde arz talep dalgalanmalarıyla ilgili piyasa regülasyonları yapılıyor mu? Arz talep dalgalanmaları var iken, üreticinin ürünü depolarda çürür iken, piyasa düzenlemeleri yapılmıyor iken bunun suçlusu yine çiftçi, ona mı ceza kesiliyor?

Bu yapılandırma aslında bir nevi iyi bir şey, kötü bir kanun teklifi ama bunu düşünmek bile, yapılandırmayı düşünmek bile iyi bir şey çünkü bu bir itirafın ta kendisidir. Geç kalınmış bir pansuman olarak belki değerlendirmek gerekebilir ama asla yeterli değil ve tefeci faizinin üzerinde...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Sındır, toparlayabilirsek, epey aştınız süreyi.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Son cümlelerim, bitiriyorum.

Şimdi, üretici üretime başladığında girdi fiyatları sezon içinde yüzde 100'e varan oranda artış gösteriyor, ürün fiyatları ise her yıl hemen hemen aynı kalmış. Gıda enflasyonu var mı? Var. Peki, ne oluyor da tüketici fiyatları bu anlamda ortaya yüksek çıkıyor? Bunların hepsinin konuşulması lazım.

Bakın, 2019 yılı tarım sektörünün kredi borcu yaklaşık kamu, özel bankalara 109 milyar liraymış, 2021 Şubat ayında 134,8 milyar. Sadece kamu ve özel bankalara ama Tarım Krediye, soruyoruz, yanıt yok. Ne kadar borcu var üreticinin Tarım Krediye? Buna yanıt verilmiyor. 50 milyara yakın olduğu söyleniyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, teşekkür ediyoruz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Son cümlem, bitiriyorum Sayın Başkan.

Tabii, takibe alınmış kredi borçları 5 milyarı bulmuş, Tarım Krediye olanlar hariç kamu ve özel bankalara olan borçları. Şimdi "Yüzde 18 eksi yüzde 6 yüzde 12 faiz uygulanacak." diyorsunuz yani "Yüzde 18 faiz aslında, devlet indirim yapıyor." diyorsunuz. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı grup konuşmasında "Enflasyonu tek haneli rakamlara indireceğiz önümüzdeki dönem." derken, siz "Yüzde 20'lere varan faiz uygulayacağız." diyorsunuz bu aynı dönemde. Bu, tefecilik değil mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Sındır, süreyi çok aştınız gerçekten, toparlarsanız... Daha maddeler üzerinde yine fırsat olacak.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bitirme cümlem: Çiftçinin borcu yapılandırılıyor mu yoksa çiftçinin sırtından yeniden bu tefeci faize, zenginleşme derdine mi düşüldü? Kamu ve özel sektör bankalarına olan, özel bankalara olan borçlarını yapılandırmayı düşünmüyor musunuz? Bunlar sizce önemli değil mi?

Teşekkür ediyorum.