KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, ilgili anlaşmayla alakalı partimizin görüşlerini Erzurum Milletvekilimiz ve Sayın Genel Başkan Yardımcımız Kamil Aydın Bey ifade buyurdular. Ben de burada, toplantı esnasında, bilhassa hem Komisyon üyelerimizin hem de Komisyon üyesi olmayan diğer milletvekillerimizin tutanaklara da yansıyan bazı görüşleriyle alakalı fikirlerimi paylaşmak ve aynı zamanda, işin açıkçası, bir de soru yöneltmek isterim. Çünkü "iklim" denilince nazarımızı celbeden mesele sadece çevreyle alakalı faktörler olmuyor. Belki adıyla meşhur olan bu alanla alakalı, elbette, çevre politikaları öncelikli ama çok geniş bir sahada sadece Türkiye'yle alakalı değil dünyanın geri kalanını, belki de 21'inci yüzyıl şartlarında en temel meseleleri etkileyebilecek; sadece ülkelerde, sadece ülkeler arası ilişkilerde değil, küresel sistemin bütününde tesir yaratacak, belki yıkıma ve tahribata da sebep olacak, belki yeniden farklı koşulların doğmasına da neden olabilecek gelişmeler söz konusu. Tabii, bu anlamda, ilk olarak, hem Dışişleri Bakan Yardımcımız Yavuz Selim Kıran Bey'e hem de Çevre ve Şehircilik Bakanı Yardımcımız Mehmet Emin Birpınar Bey'e sunumları için çok teşekkür ediyorum.

İkinci olarak; ilgili anlaşma sabah Çevre Komisyonunda görüşülmüştü. Tabii, bu Komisyonda da çok saygıdeğer milletvekilleri kendi partilerinin görüşlerini ifade etmişler, yani teknik boyutuyla alakalı meselelerle -neler varsa- alakalı görüşlerini paylaşmak suretiyle, bize de gelen bilgilere göre, ilgili anlaşma bu Komisyondan da oy birliğiyle geçmiş ve şu anda da Dışişleri Komisyonunda görüşülüyor. Dolayısıyla, teknik bilgiler anlamında her milletvekilimizin fikir ve görüşlerine saygı duymakla beraber meselenin bilhassa Dışişleri Komisyonunu ve dış ilişkileri ilgilendiren sahasıyla alakalı bu Komisyonda fikirler varsa bunların paylaşılmasının üslup açısından ben de Kamil Hocam gibi, daha doğru olacağı kanaatini taşıyorum.

Bir başka mesele, tabii, hoş karşılamadığımız bazı beyanlar da burada kullanıldı. Bu cümlelerden bir tanesi "Bu işin arkasında para var." ifadesiydi. Çok saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'nin dış politikasının, veya Türkiye Cumhuriyeti devletinin herhangi bir politikasının dışarıdan parayla yönlendirilebileceğini söylemek hoş bir tabir değil. Dolayısıyla bu ifadeyi kabul etmediğimizi, reddettiğimizi, yakışık bulmadığımızı ifade etmek isterim ama illa dışarıdan veya farklı gerekçelerle, farklı kaynaklarla hareket edip bu anlamda Türkiye'nin bizatihi kendisine, Türkiye'nin millî birlik ve bütünlüğüne yönelik, kaynağını bilmediğimiz, diğer çevrelerle beraber hareket eden ve parayla yönlendirilebilen isimler yahut kuruluşlar arıyorsak aynı samimiyeti yabancı kuruluşlardan fonlanan, bilhassa medya sektöründe faaliyet gösteren kurumlar olmak üzere, diğer sahalarda da samimiyetle ifade etmemiz lazım.

Tabii, "kaynak" hususu gündeme gelince bunun nasıl kullanılacağıyla alakalı, nasıl bir yolun takip edileceğiyle alakalı haklı olarak bazı sorular gündeme geliyor. Zannederim, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcımız bununla alakalı gerekli cevapları verecektir ancak asıl olan bilgiye göre, ülkemizin kullanacağı bu anlamdaki kaynağın bankalar aracılığıyla ve proje bazlı olarak değerlendirileceği hususunun altını çizmek isterim. Dolayısıyla, en başından itibaren söylenen "Para karşılığında bu anlaşma imzalanıyor." ifadesinin yakışıksız bir ifade olduğu bu anlamda da ortaya çıkmış oluyor.

Son olarak, tabii, bilhassa Dışişleri Bakan Yardımcımız Yavuz Selim Bey'e bir sorum olacak. Komisyonumuzla ve aynı zamanda Komisyon üyesi olmayıp burayı şereflendiren diğer milletvekillerimizle de bu bilgiyi paylaşırlarsa çok memnun olurum. Dediğimiz gibi, sadece çevreyi ilgilendiren meseleler yok burada. İklim değişikliği sebebiyle küresel seviyede bilhassa ülkemizin de içerisinde bulunduğu coğrafya da... Ki Türkiye son derece kırılgan bir coğrafyada bulunuyor, aynı anda Orta Doğu'ya, Kafkaslara, Balkanlara, hatta ve hatta Kuzey Afrika'ya coğrafi olarak komşuyuz ve bu iklim krizinden etkilenecek ana coğrafyalar da bunlar. Dolayısıyla sınırı aşan göçler meselesi daha fazla gündeme geliyor. Hiç şüphe yok ki böylesi bir kriz giderek daha fazla etkisini göstermeye başladıkça ülkelerin kendi millî güvenlik algılamalarında da bazı değişiklikler olabilecektir. Belki sınırı aşan göçler bunlardan sadece bir tanesi olacak ama politikalarında aşırıya kaçabilecek ülkelerin önümüzdeki süreçte var olabileceği gerçeğini de göz ardı etmememiz gerekiyor. Dolayısıyla göç başta olmak üzere, ülkemizin bu anlamda millî güvenliğimizi ilgilendiren meselelerle alakalı iklim değişikliği ve aynı zamanda Paris İklim Anlaşması çerçevesinde bir çalışması var mıdır? Bu bilgiyi de Dışişleri Bakan Yardımcımız paylaşırsa çok memnun olurum.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.