| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un, Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3853) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .10.2021 |
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.
Ben de bütün arkadaşları selamlıyorum.
Şimdi, biz sabah Çevre Komisyonunda bir toplantı yaptık. Çevre Komisyonu muhalefet vekillerinin imzasıyla toplanabildi, tali bir komisyon. Esas komisyon burası fakat esas komisyonda yapılan tartışmaların meselenin çok uzağında olduğu aşikâr. En azından meselenin Dışişleri boyutuyla, anlaşmanın hukuki boyutlarıyla bir tartışma yürütülür diye bekledik ama tam tersine, burada çok başka düzeylerde bir tartışma yürütülmeye çalışılıyor. Bu anlamda, bir kez daha buradan eleştiriyoruz yani bu meselenin esasen Çevre Komisyonunun işi olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Çevre Komisyonunun tali komisyon olarak atanması, Paris Anlaşması'nın iktidar açısından ne ifade ettiğini göstermesi açısından da çarpıcı. Evet, bu anlaşma -arkadaşların da dediği gibi- bir ticari anlaşmadır. Belki de hiç bu komisyonlara değil de Ticaret Komisyonuna gitse daha iyi olabilirdi.
Şimdi, bu Paris Anlaşması, Kyoto Anlaşması'ndan sonra. Bu 2 anlaşmanın da hiçbir vasfı olmadığını söyleyelim. Bunların 2'si de boş anlaşmalar, 2'sinin de emisyonun düşürülmesi konusunda hiçbir katkısı yok. Söz veren hiçbir iktidar, hiçbir devlet hiçbir vaadini yerine getirmiş durumda değil. İklim krizinin esas sorumlusu 10 ülke, bu 10 ülkenin içinde Türkiye yok. Bu, bazı arkadaşlar tarafından bir ayrıcalık olarak sunuluyor. Evet, yani emperyalist 10 ülke dünyayı katlediyor ve bunlar şimdi Kyoto ve benzeri Paris Anlaşması gibi anlaşmalarla dünyaya yeşil düzen pazarlamaya çalışıyorlar. Bunlar, mesela çöpleri Türkiye'ye gönderiyorlar ya da diyelim ki asbestli gemilerin sökümünü Türkiye gibi 5 ülkeye yaptırıyorlar ve Türkiye de kendisinin yüzde 1 bile olmayan emisyon oranını dikkate alarak yani gündeme getirerek buradan kendine bir fon talep ediyor. Şimdi, neresinden bakarsanız çelişki aslında fakat mesele şu: Bakın, bu yaz ormanlar yandı, bu yaz sel felaketinde onlarca insan hayatını kaybetti Türkiye'de. Türkiye Akdeniz'i çölleşiyor; Karadeniz, Akdenizleşme riski altında yani dolayısıyla iklim krizi uzak bir mesele değil yani Türkiye'nin de somut olarak yaşadığı kuraklaşma, kuraklık, susuzlaşma sorunu yanı başımızda. Dolayısıyla, kendimizi Amerika'yla, Çin'le kıyaslamanın bize getireceği bir katkı yok, buradan çıkmak lazım.
Şimdi, biz onay vereceğiz bu anlaşmaya fakat burada biz şunun altını çiziyoruz: Bu anlaşma, iklim krizinin çözümü değil çünkü sorunun kaynağı sorunu çözemez. Bunun sadece bir adım olduğunu söylüyoruz, kayıtlara geçirmek istiyoruz, bu bir adımdır fakat esasen iki sene önce 40 ülkede milyonlarca insan iklim krizine karşı sokaklara döküldüler, milyonlarca insan. Türkiye'de de aynı şey oldu ve Türkiye'de ormanların yok edilmesine, suların yok edilmesine, tarım alanlarının yok edilmesine... Yani iklim krizinin tek sebebi fosil yakıtlar da değil aynı zamanda, ormansızlaşma da bunun en temel sebeplerinden bir tanesi. Buna karşı Türkiye'de de çok güçlü direnişler gerçekleşiyor. Bu "Türkiye" dediğimiz ülkede köylüler ormanları korumak için mücadele ediyorlar.
Dolayısıyla, şimdi, şeye geldiğimiz zaman yani büyük büyük laflar etmekten ziyade biraz somutlamak lazım meseleyi. Şimdi, evet, bu bir ticari anlaşmadır, bu bir para anlaşmasıdır. Gözünde paradan başka, kârdan başka hiçbir şey olmayanların tartıştığıdır bu anlaşma. Bunların ne insanların geleceğinden ne insanların refahından ne doğanın geleceğinden dertleri olmaz, bunların tek derdi kâr etmektir. Peki, şu sorulabilir: Dünya yok oluyorsa onlar da yok olmayacaklar mı? Evet, evet, yok olacaklar ama en önce yoksullar yok oluyor. Dünyada 3 milyara yakın insan içilebilir suya ulaşamaz durumda. Her yıl 900 bin çocuk bu koşullardan kaynaklı hayatını kaybediyor ve göç etmek zorunda kalacak, arkadaşlar buna dair ifade ettiler. Dolayısıyla bu, aynı zamanda yoksul dünya ile varsıl dünyanın da mücadelesidir; biz bunun altını kalın kalın çizmek istiyoruz.
Evet, Türkiye'de bir enerji meselesi var. Şimdi, tabii, polemik yapmak istemiyorum yani bazı arkadaşlar ifade ettiler ama gerçekten biraz bakmak lazım, biraz incelemek lazım. Doğaya rağmen, insan geleceğine rağmen bir kalkınma stratejisi çökmüştür dünyada; bakın, çökmüştür. Bu, artık, geçtiğimiz son 50 yılın, yüzyılın sorunu olabilirdi ama bugün açısından... Şimdi, vekilimiz diyor "Yani iyi güzel de işte, ekonomik olarak kalkınmış bir Türkiye de çocuklarımıza bırakacağız." Böyle değil, bırakamayacağız; böyle bir şey yok, böyle bir şey yok, böyle bir dünya kalmadı artık. Bakın, böyle gittiğinde, 2050 senesinde çok büyük su savaşları, büyük göçlerle karşı karşıya kalacağız. Bakın, bu uzak bir ihtimal değil, çok yakın, yanı başımızda. Dolayısıyla, enerji meselesini, böyle bir meseleyi suları katlederek, ormanları katlederek telafi edemezsiniz. Yaşam tarzının değişmesi elbette gerekiyor ve bu sorunun sorumlusu 7 milyar insan değil, 83 milyon Türkiye de değil. Bir tane şirketin, fabrikanın günlük su tüketimi, binlerce insanın su tüketimine bedel. Yani bu, şirketlerin, sermaye şirketlerinin, gözü dönmüş kan emicilerin yarattığı bir sonuçtur. O yüzden aynı gemide değiliz bu konuda, 83 milyonun sorunu, suçu değil bu. O yüzden burada da bu, politik bir mesele; yoksullar ile varsılların bir meselesidir. Bu Paris Anlaşması meselesine bizim yaklaşımımız budur. Bunu biz bir zafer, bir kurtuluş, küresel ısınmanın tek çözümü olarak kesinlikle görmüyoruz. Bunun için çözüm önerilerimizi elbette yarın Meclis kürsüsünde de söyleyeceğiz, kapsamlı çözüm önerilerimiz de var ama kısaca şöyle söyleyeyim, bitireyim: Bunun çözümü, bugün ne yapılıyorsa tersini yapmaktır, kazma bırakmaktır. Böyle bir kalkınmacılık politikası yoktur. Bu, şirketlerin rant politikalarıdır. O gelecek fonlar da, o dışarıdan gelecek fonlar da halkın ihtiyaçlarına değil, bir cepten girecek öbür tarafa hortumlanacak, o 5'li çeteye hortumlanacak; onlar da gidecekler, rüzgârgülü kuracaklar, JES'ler kuracaklar sözüm ona "yenilenebilir enerji" adı altında; oralara hortumlanacaklar, olay budur.
Teşekkür ederim.