| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un, Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3853) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .10.2021 |
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkanım, fark ettiğiniz gibi çok bekledim.
BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Yalnız Oğuz Bey, eğer böyle başlarsanız...
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Dolayısıyla, siz akşam yemeğinizi yiyin bence.
Şimdi, Değerli Başkanım, işin içeriğiyle ilgili, anlaşmayla ilgili birçok söz alındı, arkadaşlarımız ifade etti onlarla ilgili çok detaya girmeyeceğim ama yani birkaç ara başlığı ifade etmeme müsaade edin. Eleştirilerin temel nedenlerinden bir tanesi -yani kızmaca, darılmaca yok- çok açık, o beş yıllık ya da altı yıllık müzakere süreci demiş olduğumuz süreç içinde dahi Türkiye Cumhuriyeti'nin gerek Enerji Bakanlığı üzerinden gerek Çevre Bakanlığı üzerinden yapılan, Orta Vadeli Programlara yansıyan, revize edilen tekrar yansıyan konuların hiçbirinde Paris İklim Anlaşması'na gösterilecek duyarlılıkla ilgili ciddi bir şey yok, şimdi bunu kabul etmemiz lazım; bunu kabul edip bu anlaşmayı onayladıktan sonra... Anlaşmanın gelmiş olması, onaylanmış olması, onaylanacak olması, bununla ilgili bir mutabakat olması Mecliste çok kıymetli ama anlaşmayı onaylayınca bu iş bitmiyor, anlaşmayı onaylayınca yeni bir süreç başlıyor; o da o anlaşmanın... Çünkü anlaşmanın bir yaptırımı yok; dolayısıyla, biz anlaşmanın içeriğini doğru bir şekilde yönetmekle ilgili kendi iktidarımızı -yani o iktidar her zaman Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı olmayacak, 2050'de de bir iktidar olacak, 2030'da da olacak, 2023'te de olacak, kim olacaksa o iktidarları- yarın öbür gün muhalefette olduğunuzda siz, biz muhalefette olduğumuzda biz, o iktidarı yaptığı işler konusunda uyarmamız gerekiyor, yapması gereken işler konusunda uyarmamız gerekiyor; yetmiyor çünkü tek muhatabı Türkiye değil, diğer ülkeleri de o iktidarın devlet mekanizmasının kendi sorumlulukları konusunda dostça, işte yumuşak güç çerçevesi içinde uyarması gerekiyor.
"Bizim tarihî sorumluluğumuz var yok" tartışması bir cümlelik bir nottur, tarihe düşülür ama Kastamonu'daki sel felaketini hepimiz gördük, o onun sonucu. Bizim tarihî sorumluluğumuz olmayabilir ama biz Akdeniz havzasında yaşıyoruz. Akdeniz havzasında yaşadığımız için bu küresel ısınmanın getirdiği bütün sonuçlardan diğer ülkelerin tamamından belki de daha fazla etkileneceğiz, tek başımıza etkilenmeyeceğiz, diğer ülkeler de etkilenecek Akdeniz havzasındaki. Dolayısıyla, bizim kendi geleceğimiz için, ülkemizin kendi geleceği için sahip çıkmamız gereken şeyler var; onu müsaadenizle vurgulamak istedim.
İkincisi; ya bu bizim eleştirilerimize karşı Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşların çok sert karşılıkları oluyor. Ya şunu bir müsaadenizle tekrardan bir yerli yerine oturtalım. Bizim görevimiz eleştirmek arkadaşlar, bizim görevimiz eleştirmek. Eleştiriyi beğenmiyor olabilirsiniz başım üstüne; çıkarsınız cevabını verirsiniz, o da tutanaklara girer, eleştiri de tutanaklara girer, yarın öbür gün birisi oturup da o toplantıda neler konuşulmuştu diye baktığı zaman iktidarın da muhalefet partisi milletvekillerinin de ne söylediğini oradan görür zaten ya da kamuoyuna yansırsa da oradan görür. Bunu böyle bir susturma çabasına ya da "Muhalefetin aslında kullanması gereken dil budur"u tarif etme, ileri demokrasi aşamasına tırnak içinde götürmenin bir anlamı yok. Türkiye'de ilk defa muhalefet olmuyor, ilk defa iktidar da olmuyor, köklü bir Parlamento geleneği olan, Allah'tan ki köklü bir Parlamento geleneği olan bir ülkedeyiz; Osmanlı'dan başlayan Cumhuriyet'e akseden bir gelenek var ve o geleneğin devamında da bugün Gazi Meclisin çatısı altında hep beraberiz. Dolayısıyla, bir siyasi eleştiri gerçekleştiği zaman o siyasi eleştiriye başka bir siyasi cevapla yaklaşmak çok mümkün. Örneğin bazı arkadaşlarımızın siyasi eleştirileri oldu, işte Hasan Bey burada, karşımda, kendi üslubunca o siyasi eleştirilere benim katılmadığım ama üslubunu bozmadan bir cevap verdi, benzer bir şekilde Milliyetçi Hareket Partili milletvekili arkadaşımız da bir cevap verdi. Ben içeriklere katılmıyorum ayrı mesele ama onlar kendi üsluplarını bozmadan cevap verdi ama söz konusu olan Sayın Ahmet Hamdi Çamlı olunca mevzu değişiyor. Bakın, bir kere yapmış olsa diyeceğiz ki ağzından kaçtı, eksiklik oldu, yanlışlık oldu; insanız hepimiz heyecana kapılırız. Bir değil, iki değil, üç değil; Genel Kuruldaki tavırlarını da biliyoruz arkadaşımızın. Keşke burada olsaydı, onun da duyduğu bir şekilde ifade ediyor olsaydık ama ben bu tutanakları kendisine postalarım, görür bunları; yarın öbür gün Komisyona geldiğinde tekrardan konuşma imkânımız olur. Bu üslup doğru bir üslup değil. Eleştiri sert de olabilir, siz de aynı sertlikte siyasi eleştiriye cevap verirsiniz ama yani olmaması gereken kelimeleri kullanmak, bunları ifade etmek, Dışişleri Komisyonunun zaten üslubunda ve tarzında olmayan bir şekilde germek şu pandemi ortamında toplantının da bu kadar uzadığı bir ortamda uygun bir toplantı ortamı yaratmıyor. Bunu kayıtlara geçmesi için özellikle ifade etmek istedim.
Bir diğeri... Şu anda özel bir durumdayız, yani pandemi sürecindeyiz. Dolayısıyla toplantı süresinin çok uzuyor olmasının hepimizin sağlığına bir zararı var ama pandemi döneminde olmadığımız zamanlarda da toplantı uzamasın diye iktidar kanadındaki vekil arkadaşların çok ısrarcı davrandıklarına şahit olduk pandeminden önce.
Şimdi, arkadaşlar, bu Anlaşma tarihî bir anlaşma, Paris İklim Anlaşması. İyi ki geldi, iyi ki Genel Kurula geçecek ve onaylanacak. Biliyor musunuz bugün Çevre Komisyonu nasıl toplandı? Çevre Komisyonu Başkanına Komisyonu toplaması için çağrı yapıldı. Sayın Komisyon Başkanı dedi ki "Bizim için toplanmayı gerektirecek bir durum yok." Sonra muhalefet milletvekilleri imza topladı "Eğer siz çağrıyı yapmazsanız biz bu imzaları devreye sokup Komisyonu toplayacağız." dendi ve Komisyon toplandı arkadaşlar. Çevre Komisyonu Paris İklim Anlaşması için toplanmayacak, saatlerce konuşmayacak da ne zaman konuşacak? Yani bu Parlamentonun işleyişini aksatacak bir iş yapmanın bir anlamı yok. Doğal olarak Dışişleri Komisyonunda da konuşulacak ama Çevre Komisyonunda bir zorluk olmadan bu konuşulmuş olsa belki Dışişleri Komisyonundaki konuşma iki saat sürecek, bir saat sürecek çünkü Dışişleri Komisyonunda bu tartışmalar bütün diğer anlaşmalar Dışişleri Komisyonuna geldiği için, hangi konuyla ilgili olursa olsun uluslararası anlaşmaların tamamı Dışişleri Komisyonuna geldiği için Dışişleri Komisyonundaki arkadaşların bu konularla ilgili yerleşik bir yaklaşımı var zaten, o yaklaşım çerçevesi içinde konu çözülmüş olacaktı.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Fazla uzatmamaya çalıştım ancak bu kadar oluyor.