KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle "Bu sistem nasıl işliyor?" sorusunu şöyle bir meslekten gelen birisi olarak kısaca özetlemek isterim: Bankalar kredi verir, verdikleri krediyi bazen tahsil edemez ve bunun sonucunda da icra takibi açarlar, yaparlar ve bu icra takibi neticesinde bazı krediler tahsil edilemez, belli süre banka avukatları uğraşır ve sonucunda belli zaman sonra tahsilinde zorluk veya imkânsızlık gördüğünde bankalar o dosyaları belli bir rakam üzerinden bu varlık yönetim şirketlerine resmen satarlar.

Şimdi, bu şirketler de tabii bu dosyaları uzun süre inceleyerek bu ihalelerde belli bir oran verir sonuçta ancak bunu 1 dosya, 2 dosya olarak görmemek lazım, yüzlerce, binlerce dosya resmen güçlü alacaklı şirketler olarak gördüğümüz ve sonuçta özel şahıs niteliğinde olan bu şirketler tarafından satın alınmakta yani bu riskli, tahsili belki mümkün değil veya belki de mümkün yani sürece bağlı neticeleri doğacak olan bu dosyaların üzerinden takibe devam ederler.

Şimdi, ben de banka avukatlığı yaptım, sonuçta bankanın alacağının tahsili mümkün olmayan dosyalar zaman zaman şirketlere satıldı. Şimdi burası yani bu şirket de sonuçta devletin resmî bir kurumu mu değerli arkadaşlar? Herhangi bir şirket yani özel şahıslar tarafından ticari niteliği olan ve sonuçta yerine göre de ciddi kârlar elde eden firmalar yani bu bankalar sadece kamu bankaları da değil yani sadece kamu bankaları olsa kamu bankalarının zaten belirli muafiyetleri var yani tahsil harçları veya işte zaman zaman takiple ilgili harçlar vesaire, karar harçları gibi bazı muafiyetleri zaten var. Ama bu özel bankalar da olabilir bunlar yani herhangi bir özel banka.

Şimdi, şöyle düşünün: O özel banka kendisi takibe devam edip de tahsil etse, icra dairesinden parayı tahsil ederken birtakım harçlar ödenmek zorunda yani hem alacaklıdan kesilecek hem borçlu tarafından ödenecek harçlar var, tahsil harcı, cezaevi vesaire gibi. Şimdi burada dosya satılıyor ama alan bu harçları ödemiyor yani alana, alan şirkete yeni bir ayrıcalık tanımaktasınız. Bu firma özel firma değerli arkadaşlar, kamu değil ki, bu bir ticaret.

Şimdi, firma şöyle bakıyor olaya: total bir rakam olan riskli alacağı ki Sayın Başkanım Bülent Bey de söyledi, çok cüzi oranlarla -3, 5, 10 yani çok cüzi rakamlarla- satın alıyor, bu bir ticaret. Diyor ki: "Burada bir riskli alacak var, bunu tahsil etmeyi veya edememeyi de göze alarak satın alıyorum." Ya, bu ticaret olduğu için kârı ve zararı buna aittir ama siz ne yapıyorsunuz? Burada zaten beş yıl ki bence de buradaki bu muafiyetlerin hiç olmaması gerek, böyle bir muafiyet olabilir mi? O zaman Türkiye'de niye diğer ticaret yapanlardan biz vergi alıyoruz? Ticaret yapanların vergisi niye alınıyor, bu da bir ticaret. Ticaret yapanın kazancı varsa sonuçta vergisi de olacak değil mi Uğur Bey? Yani dinliyorsunuz diye konuşuyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, aynen.

CAVİT ARI (Antalya) - Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bakın, burada siz gerekçenizi yani sonuçta sektörün de yani piyasada bu işin pratiğini yapan birisi olarak ağzınızdan samimiyetle kaçtı yani söylediniz, ben samimiyetinize inanıyorum yani o anlamda değerlendiririz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kaçtı değil, bilerek söyledim.

CAVİT ARI (Antalya) - Ama şimdi burada bir kanundan yararlanarak kanunun arkasını dolanan bir sistemi meşrulaştırmanın bir anlamı var mı? Ticaret yapıyor birisi, ticaretinin kazancı veya kârı veya zararı var, diğer işletmeci, efendim, müteahhit herhangi bir dükkân açanın ne fark var bu kişilerden, ne ayrıcalığı var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Buyurun.

CAVİT ARI (Antalya) - Bu da kâr ve zarar için göre göre, bile bile o bilançoları, o icra dosyalarındaki -3, 5, 10 her neyse oran bilemiyorum-satın alıyor. Peki, burada siz bu vergileri kaldırırken...

Ben şöyle söyleyeyim, bakın, pratikten söyleyeyim: Şimdi bir borçlunun borcu 100 bin TL olsun, banka bunu 10 bin TL'ye sattı, bu dosyayı sattı, 10 bin bile yüksek de uygulamada anlaşılsın diye söylüyorum, 10 bin TL'ye sattı, takibe devam ederken babasından kalan, miras kalan, ölen babasından kalan bir mal yakaladı ve bu 100 bin TL'lik dosyanın tamamını tahsil etti. Bu şirketin kârı nedir? 10 bin liraya aldığı dosyada 100 bin TL yani 90 bin TL kâr elde etti ve siz bu şirketin, bakın, damga vergisini, harcını, KKDF'sini kaldırıyorsunuz, bir de üstüne ödül veriyorsunuz kısacası. Hani ne olacak bu 90 bin TL? Peki, siz burada borçluya şöyle bir avantaj sağlıyor musunuz? Mesela şunu söylüyor muyuz: Eğer alacaklı şirket bu dosyayı hangi oranda satın almışsa bunun iki katını, örneğin, bir katını geçemez, tahsilat oranı diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsunuz çünkü bu şirket eğer borçludan neyi yakalarsa alıyor.

Bakın, ben avukat olarak yıllarca bunlara şahit oldum, borçlunun bir şekilde yakalamışsa sonuna kadar tamamını tahsil eder, işte burada yerine göre o şirket lehine çok büyük avantajlı sonuçlar doğmakta. Yani bunu bir borçlu olarak düşünmeyelim çünkü bazen ya tahsil edilemezse o borçtan... Yüzlerce, binlerce satın alınan dosyadan bir kısmı tahsil edilemez ama yakalanandan da sonuna kadar tahsil edilir. İşte burada eğer bu şirketlere o zaman böyle avantajlar sağlıyorsak tahsilat miktarlarına da bir sınırlama getirelim, aksi hâlde, bakın, bankaya gidip samimi bir şekilde ihtiyacına binaen kredi çekmiş olan vatandaşımız günün koşullarında ekonomik anlamda sıkıntıya girmiş, bankaya ödeyememiş ve hatta o bankaya o günün koşullarında imkânı olsa, müracaat etse bankanın sağlayacağı indirimi eğer mal yakalarlarsa üstüne daha sonra bu firmalar yapmıyor, "Nasıl olsa ben yakaladım, sonuna kadar senden alacağım." diyor, böyle de durumlar var. Zaten bu ticari bir sonuçta kâr zarar dengesiyle iş yapan bu firmalara bu ayrıcalığın tanınması külliyen yanlıştır, bu uzatmayı kesinlikle doğru bulmuyoruz, yanlış bir işlemdir, tamamen kamu zararına yol açacak bir işlemdir, haksızlıktır, hakkaniyete aykırıdır ve ifade ettiğim gibi, tam tersi burada tahsilat miktarlarına da oran getirilmelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum.