| Komisyon Adı | : | (10 / 4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | Marmara Çevresel İzleme (MAREM) Projesi Yöneticisi Mehmet Levent Artüz'ün, Marmara Denizi'ndeki kirlenme ve müsilaj hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .10.2021 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler.
Şimdi, bugün Ekimin 6'sı, 2021. Tam bundan otuz iki yıl önce tesadüf, otuz iki yıl önce İstanbul Haliç kuşaklama kolektörleri vasıtasıyla Ahırkapı'dan şeye...
BAŞKAN MUSTAFA DEMİR - Alibeyköy'e.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Yok, denize derin deşarjın başlandığı yanılmıyorsam değil mi Hocam? Umarım ki bu son sene olur. Bu derin deşarj macerasından artık umarım ki kurtuluruz. Bu vesileyle tabii, bu çalışmalarda gerçekten üstün başarılar elde eden İlham Artüz yani Hocamızın babası, onu da anmak istiyorum ve onunla ilgili bir soru sormak istiyorum: İlham Hoca kitaplarında deşarjın ancak ileri biyolojik arıtma sonrasında yapılabileceğini söylüyor ama bugün siz diyorsunuz ki "Artık, bir kova suyu dahi bu denize atmamak gerekir." İlk başta böyleyken şu anda bu hâle gelmiş olması belli ki denizin bu otuz iki yıl içerisinde olağanüstü derecede kirletilmesiyle açıklanabiliyor ve aynı zamanda gidişatın da ne kadar olumsuzluğunu gösteriyor. Burada hem bir soru olsun hem de bir yorum, fikrinizi merak ediyorum. Şimdi, mesela BAGFAŞ hâlâ çalışıyormuş duyduğuma göre, BAGFAŞ gübre fabrikası hâlâ faal hâldeymiş. Şimdi, biz gittik dedik ki bu fabrikaya: "Kardeşim, sen üretim yapmak için ne kadar su kullanıyorsun." Dedi ki: "Ben 100 ton su kullanıyorum günde." -atıyorum- "Al sana 100 ton su. Bu 100 ton suyu cebine koy, işte yüzde 0,05 buharlaşma -tamamen sayıları atıyorum- işte şu kadar miktar şebeke kaybı, bilmem ne. Sen, bu 100 ton suyla çalışacaksın, onun haricinde sen başka bir yerden su alıp kullanmayacaksın." desek ya da gelelim Ergene'ye. Şimdi, Ergene Trakya'nın en büyük, en önemli nehri ve oradaki işte boya fabrikaları, tekstil fabrikaları... Ya, bir tişört alıyorsun, o tişörtün üretilmesi için yüzlerce litre su kullanıyor bir tane tişört için. Nasıl yapıyorlar bunu? Nehrin temiz sularından yapıyorlar ya da derin artezyenle yapıyorlar değil mi? Şimdi gittik biz x tişört tekstil firmasına dedik ki: "Senin günlük ne kadar suya ihtiyacın var?" Bize dedi ki: "Ben, 50 kilo su kullanıyorum günde." "Al sana kardeşim 50 kilo su. Bunun dışında yapılan her türlü artezyen yasa dışıdır. Sen bunu kullanacaksın." Diyecek ki bize: "Ya, bu kirleniyor, benim temiz suya ihtiyacım var e, bu kirli suyu nasıl kullanayım?" diyecek. O zaman diyeceğiz ki ona "O zaman arıt, sonra tekrar kullan." Bu, sizce mümkün mü ve bunun yapılıyor olması su bilançomuzu güçlendirir mi? Yani dünyada bunu yapanlar var mı acaba? Bir sorum bu.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Dünyada bunu yapanlar var. O noktadan başlayayım yani birçok yer yapıyor bunu.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Çok yapılabilir bir şey aslında.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Hayır, birçok yer yapıyor, hatta birçok yer sizin söylediğiniz anlamda al sana bu kadar su şeklinde değil tabii. Yani o özetlenmiş, kanunlar ona izin vermediği için kullandığı suyu kendi atık suyundan elde etmek zorunda zaten. Özellikle Almanya başta olmak üzere yani Fransa'nın birçok bölgesinde de bu zaten yapılıyor ve Avrupa yani Güney Avrupa'da en büyük sorun yakın zamana kadar zeytin suyuydu, zeytinin siyah suyuydu. Onu da buharlaştırma yöntemiyle yani havaya püskürterek buharlaştırma yöntemiyle bertaraf yoluna gittiklerinde o da ortadan kalktı, tamamen kullanıyorlar şimdi neredeyse tarımda bu tür suyu.
Şeye gelince de, zamanında biyolojik arıtmalar... İleri yoktu o zamanlar, ileri kavramı sonradan çıktı, her şeyin başına bir ileri koyduk biz, ileri demokrasi gibi oldu evet.
DENİZTEMİZ DERNEĞİ/TURMEPA YÖNETİM KURULU BAŞKANI ŞADAN KAPTANOĞLU DİKİCİ - Hocam, kusura bakmayın. Biz yola çıkmak zorundayız, ağzınıza sağlık.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - İyi yolculuklar.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ederiz.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Dediğim gibi o zamanlar ilk gösterdiğim DAMOC Projesi çerçevesince bir slogan vardı o zaman "Kolektörlerden evvel arıtma tesislerinin yapılması gerekiyor." diye. Yani ilk önce arıtma tesisleri yapılır, ondan sonra kolektörler yapılarak buraya bağlanır sistemiydi. Onun tersi yapıldığı için, onu kınamak için biyolojik arıtma tesisleri yapılması öngörülüyordu. Hâlbuki yani bu Marmara Denizi'nin bu özgün hidrografik yapısı işte hidrobiyoloji araştırma enstitüsünden hatta geriye giden yani Hüseyin Pektaş, Mertz ve Möller'lere, hatta daha evvelki senelere gidin yani 1700'lere kadar işte, İsveç Kraliçesi Christina'ya Kont Luigi Ferdinando Marsigli'nin yazdığı mektuplara kadar bu biliniyor, bilinmedik bir şey değil. Bu, cin fikir olarak biz bunu araya sokarız diye yapılıyor, zaten yapılamaz ama birçok yerde ilk DAMOC projesinde, gene, arıtıldıktan sonra yüzeye deşarjı öngörülüyordu o zaman çünkü atmosferin oksijeniyle daha kolay oksitlenebileceği ve miktarlar çok daha az olacağı için farklı farklı noktalardan onun için öneriliyordu. Mesela, şey örneğine bakın, Türkiye'nin tek ve gerçek arıtma tesisi askeriyenin yapmış olduğu Tuzla Arıtma Tesisi'dir ve hâlâ da onla övünülüyor. Ya, o model olarak alınabilir.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Anladım.
Bu plankton ve oksijen arasında bir ilişki var yani diyoruz ki planktonun parçalanıyor olması için oksijen gerekli, aerobik oksidasyon lazım fakat plankton aynı zamanda oksijen de üretiyor. Yani siz hiç ölçümleyebildiniz mi? Örneğin müsilaj vasıtasıyla artan plankton miktarının denizin oksijen düzeyine müspet bir etkisi olabilir mi, olabilirse acaba arada nasıl bir korelasyon var?
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Şimdi, şöyle söyleyeyim size: Müsilajı oluşturan alg patlaması, bu seferki üç gün sürdü. Birinci gün başladı, pik yaptı, hepsi kırıldı ve geriye kalan artık canlı bir materyal değil yani hücre içi sıvısı, nihai ürün. Onun oksijeni arttırması diye bir şey yok, o dönemde lokal olarak hani suyun içindeki çözünmüş oksijeni belirli bir miktar arttırmış olabilir, yani anında direkt yapılan ölçümlerde belki hani süpersatürasyon dediğimiz eşiğe gelmiş olabilir ama gazların zaten sıvılarda eriyebilirliği belirli fizik kurallarına bağlı yani sıcaklıkla ve tuzlulukla ters orantılı. Biz Marmara Denizi'nin bulanıklıktan dolayı sıcaklığını artırdıkça kazanabileceği oksijen miktarını da düşürüyoruz, yani, hepsi birbirine bağlı şu anda. Hani, bu tabiri daha evvel de kullandım, aynı bir inci kolye gibi, ipini kestik, her biri bir yana dağılıyor, birbirine çarparak da farklı yöne dağılıyor; o yüzden biz de çalışıyoruz, tam anlamıyla öğrenemedik diye söyledim. Mekanizma çok karmaşık.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Son sorum da balıkçılıkla alakalı: Şimdi, bazı dönemlerde bir türün fert sayısında artma meydana geliyor ve biz bunu genellikle işlerin yolunda olduğu şeklinde yorumluyoruz. Mesela o fert sayısı eğer fitoplanktonsa "Aman Allah'ım, ne oldu?" diyoruz ama lüferse "Çok güzel." diyoruz. Aslında ikisini de koşullayan doğal süreçler aynı değil mi? Yani besin zincirinin dağılmış olması sebebiyle "predator"lerin yok olması ve bir türün fert sayısının artması değil mi ikisinde de?
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Tabii, tabii.
RIDVAN TURAN (Mersin) - O zaman diğerinde çok mutlu olacak bir şey yok, o bir felaketin öncü habercisi gibi yani.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Tabii yani o konuda tamamen haklısınız. Bu lüferde de olabilir ki oldu, bununla ilgili daha evvel bir iki yayın da yaptık yani bir zaman lüfer bolluğunun sebebiyle ilgili yaptık, ki tamamen aynı, aynı mekanizmayla. Yani bizim stokların sağlıklı olabilmesi için iki şeye ihtiyaç var: Besin ve yırtıcılar yani düşman ve besin çünkü bu ikisinden biri olmadığı zaman stoklar sağlıklı olmaz; işte, istavritlerde olan hastalık gibi ki yine bir kolyenin bir incisi çarpıp bir tarafa gitti, orada arıyoruz.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Hocam, sağ olun.